Nevruz hakkında yazdıklarıma şöyle bir göz attım ve yine acelece yazılan bir yazı, yine fikirlerin toparlanamadığı bir curcuna. Yazıyı kendi yazdığımı bilmesem sırf gösteri yaptıkları için polisin gaz bombasıyla saldırmasına, BDP'li bir yöneticinin ölümüne neden olmasını normal karşılıyormuşum sanacağım.
Yine Ahmet Türk'ün gazdan zehirlenmesi ve polisin Ahmet Türk'ü darp etmesi ciddi anlamda Nevruz'un barışa değil çatışmaya yol açmasına neden oldu. Belki hala Kürt gençlerin vandalist eylemlerini kabullenmiyorum ama Polisin bu kadar faşizan tavrının da böyle bir tepkiye yol açması doğal. Sırf BDP'nin güç gösterisi olmasın diye bu kadar yasakçı bir zihniyetle hareket etmek gerçekten AKP'nin bir yıl içinde nasıl bir zihniyet değişimine girdiğinin göstergesi.
Belli ki birilerinin terörü silahla çözelim önerisi yeniden devletin merkezi politikası haline geldi. MİT'in PKK ile görüşmelerinin yayınlanması sonrası belli ki birileri düğmeye bastı ve başladığımız yere geri döndük. Yıllarca Kürt sorunu tek taraflı ele alınabilecek bir sorun değil çok taraflı ve uzun bir süreç sonunda çözüm bulunabilir dedik. Kürt tarafının PKK'dan ya vazgeçmesi ve tavır alması ya da dağdan inmesi için ikna etmesi gerektiğini söyledik bu sayfalarda. Devletin bu noktada askere silah bırakmasını söylemek kadar saçma bir istek olamayacağını da bilmek gerekir. Kısacası sorun sadece tek taraflı değil, iki taraflı. Ama son zamanlarda Osman Baydemir bu konuda çocukların yeri gösteri alanları değil, oyun alanları dedi. Çocukların taş atmasına koyulan bu öz eleştiri ciddi anlamda bir başlangıç olabilirdi. Bu noktada BDP'ye el uzatmak yerine Polisin bu tavrı ise devletin nerede durduğunun açık kanıtı.
Gösteri yapmanın hala suç olarak gösterilmeye çalışıldığı bir toplumdayız. Sanki bu adamlar bir anda sokaklara çıktı ve önüne gelen her yeri yakmaya başladı. Geçen sene aynı izni veren devlet şimdi neden yan çiziyor. Bu kadar demokratik bir hakkı kimin kullandığına bakarak müdahalede bulunmanın nasıl bir savunacak tarafı olabilir. Sivas davası zaman aşımından düşüyor, insanlar mahkeme önünde sessiz bir şekilde toplanmışken bir anda Polisler topluluğa saldırıyor. Kendi insanına hemde haklı olduğu bir konuda saldırıyor Polis. Türkiye'de doğuda bile Polis'in askerden daha az sevildiğini hiç düşündünüz mü? Askerin özellikle Jandarmanın doğuda yaptığı tüm işkencelere, tüm faili meçhul cinayetlere rağmen Polis bölge insanı tarafından daha güvenilmez bulunur. Çünkü asker en azından sizden bizden biridir, vatani görevini yapmaya gelmiştir. Oysa Polis bu işten para kazanır ve işkence yaptığı zaman bu toplumda daha derin izler bırakır. Bu ülkede Polis hep taraf olmuş hep devletin bir sınıfı ya da kesimi ezmek için kullandığı çekiç olmuştur.
Nevruz'un getirdiği bahar bize huzur vermek yerine yine huzurumuzu kaçırdı. Güneşi görmemize rağmen belli ki güneşli günleri görmemize daha çok zaman var. Hele böyle faşizanlaşan bir toplumda kara bulutlardan kurtulmak pek mümkün değil gibi.