Nevruz olayları sırasında hayatını kaybeden bir Polis memuru. Cudi Dağında teröristlerle yaşanan çatışma ve beş Polis'in daha şehit olması. Bu ülkede hala birileri şiddetin ve kanın durmaması için mücadele ediyor. Nevruz kutlamalarını kan gölüne çeviren BDP mi devlet mi? Sorunun tam bir cevabı yok. Belli ki Nevruz kutlamalarında halkı kışkırtmaya çalışan belli insanlar olduğu ortada.
O kalabalık arasında Polis'i kim vurdu? Peki ama Polisler'in bu kadar aşırı şiddet kullanmasının gerekçesi neydi? Bu emirleri kim neden verdi? Nevruz her sene farklı günlerde hafta sonu kutlanıyor. Her sene PKK bu kutlamalarda gövde gösterisi yapmaya çalışıyor. Siz Nevruz'un erkenden yapılmasında provokasyon olacak iddiasıyla engelliyorsunuz. Tamam da provokasyonu yapacak adam için yasak daha çekici değil mi? Yasak ortamında daha büyük ve öfkeli kalabalıklar toplamak mümkün. O halde burada halkı kışkırtan kim? Twitter'da yine ırkçılar birbirleri ardına küfürler etmeye başladı. Katil BDP hastaginin altında nasıl bir ırkçılık yattığını hayal etmeniz mümkün değil, görmeniz gerekir. O başlıkta yazanları okuduktan sonra bu ülke için endişelenmemizin zamanı çoktan gelmiş onu anlıyorsunuz.
Sadece o da değil, Şafak Pavey'in cesur bir şekilde "Kalbim Sivas'ta Yandı" şeklindeki t-shirti bile faşizan şekilde eleştiren kafalar var. Bu ülkede sanki terör hiç protesto edilmiyor, şehit olan askerler sanki unutuluyor hiç anılmıyor gibi bunu Sivas'la karşılaştırmaya kalkan zihinler var. Bugün yerden yere vurduğunuz, küfürler saydırdığınız BDP bile gerektiği yerde şehitleri rahmetle anıyor. Bu ülkede terörün şehit ettiği hangi askerimiz unutulmuş ben anlam veremiyorum. Bu kafalara göre sadece terör saldırılarını protesto etmeli diğer şiddet olaylarında yerimize oturup seyretmeliyiz. Hele bazı yezit zihniyetler var ki trajikomik ifadeler sarf ediyorlar. Yok efendim PKK'nın içinde ki Alevi örgütlenmeden bahsedin. Siz bahsedin de bizde bilgilenelim. Bu ülkede Alevilerin Cem evlerine saldırmayı, yıkmayı, otellerde yakmayı gördük ama tüm Alevileri terörist ilan etmeye kalkan böyle bir zihniyetle yeni karşılaşıyorum. Aslında bunlara cevap vermek bile muhattaplık anlamına gelir ama her arsızlığa susmaya kalkarsak yüzümüzü yerden kaldıramayız. Birde şu Başbağlar meselesi var. Nedense o katliamı gerçekleştiren PKK olmasına karşın, teröristlerin yaptığı Sivas'ın öcünü aldık açıklaması kabul görüyor ve Aleviler suçlanıyor. Sanki Aleviler gidip bir Sünni köyünü basmış gibi lanse ediliyor. Tabii ki o dönemde milli görüşü temsil eden basının benzer bir propaganda yaptığı düşünüldüğünde aynı pilavın önümüze sürülmesi şaşırtıcı mı acaba?
Ama Sivas meselesinde en vahim gelişme Nazlı Ilıcak gibi kendini değişmiş ilan eden bir gazetecinin, Aziz Nesin'i asıl suçlu ilan edip, oteli yakanları masum gösterme çabası. Yok efendim Müslümanları tahrik etmiş. Yani savunma şu, Müslüman adam her tahrik olduğunda cinayet işleyebilir. Sizin o tahrik dediğiniz şeytan ayetleri tüm dünyada yayınlandı ve büyük ses getirdi. Size göre tahrik edici olabilir ama bu düşünce özgürlüğüdür. Kısacası o sözde Müslüman kitlenin pekte bilmediği bir kavram. Nazlı hanım bir şekilde milli görüşün üzerinde kara bir leke olarak olan Sivas'ı kendince temizleme gayretinde. Ama Nazlı hanım kusura bakmayın daha önce de Aziz Nesin'i suçlama çabaları Hürriyet'te dahil basının çoğunluğu tarafından yapılmıştı. Hatta o dönemde Emin Çölaşan'ın Sivas olayları hakkında manidar okuyucu mektupları yayınladığını da biliriz. Ama biz burada asıl suçluları, cami çıkışı o bildirileri dağıtanları arıyoruz. Kalabalık dağılırken, Madımak oteline yönlendirenleri arıyoruz. Orada canlarımızı yakan, kalbimizi yakanlara borazanlık eden medya ve gazeteciler hesaplarını kendi vicdanlarında versin, tabi hala hesap verecekleri vicdanları kaldıysa.
güzel blog teşekkür ederim saygılarımla
YanıtlaSilwww.yorumlasak.com
Yorumunuz için ben teşekkür ederim.
YanıtlaSilYararlı paylaşımlarınızla bize yardımcı olduğunuz için teşekkür ederiz.Dell teknik servisi firması olarak başarılarınızın devamını dileriz.
YanıtlaSil