Ortadoğu'nun kanayan yarası




Suriye karıştı, Irak karışmak üzere, Ortadoğu'da çok yakında kan gövdeyi götürmeye başlayacak gibi. Korktuğumuz şey ise bölgede başlayabilecek bir Şii, Sünni çatışması. Ne kadar bunlara dış mihrakların oyunu desek bile ortada bir sorun yoksa hiç bir kıvılcım ateşe dönüşmez. 


Kısacası Ortadoğu anlatıldığı gibi barışın ve kardeşliğin üzerine değil ne yazık ki ayrımcı ve faşizan bir kültürün üzerine inşa edilmiş. Bu birbirine saygı duyamayan birlikteliğin baskı altında bir arada durmasını beklemek fazla iyi niyetli bir yaklaşım. Daha önce söylemiştim bizim Suriye meselesine aşırı müdahil olmamız gerekiyor. Beşar Esad'ın yaptığı büyük katliamların bütün dünya farkında ve ne yazık ki oturup izliyoruz. Çünkü şu çekimserlik hala var, acaba bir ülkeye müdahalede bulunmak ne kadar insanlığın yanında olmaktır. Beşar Esad çoktan kontrolden çıkmış ve işin acı yanı karşı tarafında silah bırakıp teslim olmaya niyeti yok. Ülkede bir iç savaş var ama Esad sadece eli silahlı olanları değil, silahsız masum insanları da katletmenin peşinde. 

Ve bu noktada Rusya'nın son açıklamaları ilginç. Biz Esad yönetiminin yaptıklarını kabullenmiyoruz ama müdahale taraftarı değiliz diyorlar. Müdahale orada masum insanların savaştan zarar görmesini engelleyen ve iktidar savaşına karışmayan tarafsız bir yapıda olabilse belki. Ama bu gibi bir tarafsız müdahalenin gerçekleşmesini beklemek hayal. İşte bu noktada kendimi çok arada kalmış hissediyorum. Bir tarafta masum insanların hayatlarını kaybetmesi ve yaşanan bir katliam. Öbür tarafta bir ülkenin Emperyalist güçler tarafından işgal edilmek istemesi. Bu noktada Emperyal devletlerin Suriye meselesinin bu noktaya gelmesindeki payı göz ardı edilmemeli. Ama dediğim gibi ateş olmayan yerden de duman çıkmaz. Yani Ortadoğu kendi içerisinde bu sorunu çözemedikçe, bu kimliksel sorunu, mezhepsel ayrılıkları toplumsal anlamda bitiremediği sürece bu topraklarda hep birileri kan akıtmaya devam edecek. 

Benim en çok çekindiğim nokta ise Türkiye'nin bu müdahaleci güruhun başını çekmeye soyunması. Böyle bir durumda bölgede Osmanlı zamanından beri denge politikasıyla ayakta kalan bu medeniyetin Ortadoğuınun bu ayrılıkçı rüzgarlarından etkilenme tehlikesini göz ardı etmemek lazım. Bu ülkede en son isteyeceğimiz şey bilinçaltımızda sakladığımız ayrılıkçı düşüncelerin gün yüzüne çıkması. Bölgede gerçekleşecek olası bir mezhep çatışmasında taraf olacak olan Türkiye'nin kendi içinde benzer bir çatışma için zemin yaratabileceği tehlikesi hiçte hayali bir öngörü değil. Bu ülkede daha önce birçok kez Alevi-Sünni çatışması için fitiller ateşlendi ve bu noktada MHP'nin ve devlet güçlerinin olaylardaki parmağı hep gözardı edildi. Bugün MHP o eski faşizan yapısından sıyrılmış gibi gözükse de böyle bir çatışma ortamında taraftarlarına sahip olup olamayacağı tartışmalı. Özellikle AKP'nin de bu ülke topraklarında gerçekleşecek bir çatışma ortamında nasıl bir tavır alacağını kestirmek güç. Ama Erdoğan ve İçişleri Bakanı İdris Şahin gibi faşizan bir dil kullanılırsa bu ülkede geçmişte yaşanmayan bir çatışma yaşanması işten bile değil. Bu noktada hala bu ülkedeki değerlere, demokrasinin gücüne ve insanlık sevgisine inanmak dışında yapacak bir şey kalmıyor. Her ne kadar bu ülkeden ve insanlarından umudumu çoktan kesmiş olsam da böyle bir sınavı geçebilecek bir yapıya da Ortadoğu'da sadece biz sahibiz gibi geliyor. Tabii ki kendimizi de bununla kandırıyor da olabiliriz. 

Bu arada Suriye'de kayıp olan iki meslektaşımız için hala bir haber olmaması da çok yakın zamanda Türkiye ve Suriye arasında bir gerginliğe yol açmaya aday. Arkadaşlarımızın ailelerine sabır diliyorum, iç çatışma yaşanan bir ülkede haber yapmak savaşmaktan bile daha zor. Sanki elinizdeki kamera ve fotoğraf makineleri savaş aletleriymiş gibi sürekli mermilerin hedefinde olmak. Düşünsenize sizi vurmasınlar diye üzerinizde PRESS yazıyor ama o yazı bazen sizi hedef haline getirebiliyor. Umarım sadece işlerini yapmak için Suriye'de olan iki arkadaşımız sağ salim ülkelerine dönebilirler. Tersi bir durumda ise dünyanın ve Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesi işten bile değil.  

Ne diyelim umarım AKP hayatının hatasını yapıp Türkiye'yi bu satranç oyununda şah görünümlü piyon haline getirmez. Şimdiye kadar bölgede dengeyi gözeten ülke konumundan çıkıp mezhepsel bir taraf olmamız durumunda ise bu ülkeyi iyi günlerin beklemediği açık. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski