Polisin şiddetle aşkı


Polisin bu ülkede sokak ortasında bir vatandaşı dövmesine şaşıranlardan mısınız hâlâ. O zaman kusura bakmayın siz bu ülkede yaşamıyorsunuz. Türk Polisi şöyle şerefli, böyle iyi niyetli ve böyle dürüsttür hikayelerini ya çok dinlemişsiniz ya da çok fazla Arka Sokaklar seyrediyorsunuz. Oysa biraz Behzat Ç. izleseniz en doğru bildiğinden şaşmayan Polisin bile dayağı temel yaşama ihtiyaçlarından biri olarak gördüğünü anlarsınız. 


Peki ama tüm bunlar polisin vatandaşa tekme tokat dayak atmasını, işkence yapmasını normal mi yapıyor. Yanlış anlamayın beyler, ben sadece bu ülkede Polis hep işkence yapar  ve hep görevini, yetkisini, gücünü kötüye kullanır diyorum. Yoksa bunların normal olmadığını anlamak için alim olmaya gerek yok. Ama tabi benim aziz milletim sen 1 Mayıs'larda, harç gösterilerinde, TEKEL işçilerinin eyleminde ve bu ülkede 80 öncesi, sonrası, darbe sırasında yapılan işkence, kameralara yansıyan toplu dayak seansları karşısında sürekli sessiz kaldığın için ya da görmezden geldiğinden bütün bunlar biraz sana yabancı geliyor farkındayım. Oysa biz onlara canımızı, malımızı korumak için emanet ediyoruz değil mi? Canım bunun karşılığında bir dayak atmışlar çok mu? 


Sen bu memlekette polise, askere, siyasetçiye bu kadar yüz verirsen, devletin halk için var olduğu gerçeğini unutup, halkın devlet için var olduğu gibi bir saçmalığa inanırsan daha polisten, askerden çok dayak yer, siyasetçiden çok azar işitirsin. Bu insanlar senin vergilerinle bu görevi yapıyor, kısacası polisin senin mal ve can güvenliğini koruması bir lütuf değil görevdir. Asker bu ülke sınırlarını lütuf için değil görevi olduğu için koruyor. Hatta bazen görev tanımlamasına ülkeyi her şeyden korumak gerekirse yönetmek gibi ekstra eklemelerde yapmıyor değil. Siyasetçiye gelirsek sadece senin vergilerini cebe atmakla kalmıyor, senden daha fazla vergi almak için yollar arıyor ve yine seçim zamanı olmadığı sürece hakkını her aramaya kalktığında o çok sevdiğin polisi seni pataklamak için gönderiyor. 


Ama asıl işin tehlikeli yanı, Polisin Ahmet Koca isimli vatandaşı, olayı abisine Kürtçe olarak anlattığını duyunca çıldırıp terörist diye saldırması. Bu tür saldırılar eskiden olurdu hani, Kürtçe konuşmanın bile bölücük sayıldığı çok yakın tarihlere kadar. Ama şimdi sen kalk bir vatandaşını sırf Kürtçe konuştu diye terörist ilan et ve üstüne üstlük birde tekme tokat döv. Aslında bu tür yazılar yazmam sakıncalı. Yine bu neyse ama Kürt sorunu hakkında hem de tam terör saldırıları arttığı bir sırada, barıştan, çözümden bahsetmek. Çevremdeki birçok insanın bu konuda çok sert ve kalıpsal düşünceleri olduğu düşünüldüğünde gerçekten de pek akıl karı değil böyle fütursuzca gelene gidene sallamak. Ama ne diyelim bizi kabullenecek adam da böyle kabullenir. Çok hoşuna gitmeyende arkadaşlık etmez olur biter. Oysa bir Polis memuru, sırf Kürtçe konuştuğu için birine saldırıyorsa sokaktaki adamın haleti ruhiyesi de çok farklı değildir. Ama işte barışı ve kardeşliği asıl böyle günlerde savunmak lazım. Yoksa ortam her gerginleşince barışa lanet okuyacaksak bu soruna bir çözüm aramaktan çok kendimizi tatmin ediyoruz demektir. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski