Fazıl Say'a yapılan linç kampanyası sonrası doğrusu twitter denen sosyal medyadan soğuduğumu ve biraz koptuğumu itiraf etmem gerekir.Bu kadar sosyal medya faşistinin klavye başından vatan kurtarmaya soyunup önüne gelene sövmesine dayanmak pek mümkün değil. Özellikle bugün Şevval Sam için yapılanlar beni çileden çıkarmaya yetti. Kendini vatanı kurtarmaya adamış sosyal medyanın faşistleri, Şevval Sam'ın baş örtüsünü kendince tekstil ürünü olarak görmesini hazmedememişler.
Her ne kadar Şevval hanım daha sonra yaptığı açıklamada böyle bire ifade kullanmadığını da açıklamış olsa da, söylemiş olması da bir şeyi değiştirmiyor. Haber olarak verilen metinde de bir tür aktarma bile olmuş olsa zaten tekstil ürünü derken, bugün başörtüsü olarak kutsallaştırılan bu ürünün bir tekstil ürünü olarak kullanılması eleştiriliyor. Yani siz burada bugün başörtüsünü bir tür aksesuar, tekstil ürünü olarak bize sunan kapitalist sistemi eleştirmek yerine bunu ortaya koyan Şevval Sam'ı eleştiriyorsunuz.
Yok efendim insanların inançlarına saygılı olmak gerekiyormuş. Kadın konuşmasında türbanın yasaklanmasının saçma olduğunu ama türbanın da kendine göre dini bir şekilcilikten ibaret olduğunu söylüyor. Yani nalına vururken iyi ama mıhına vurduğunda hop orada dur. Ne ala memleket. Bana laf söyleme, eleştirmede benim hakkımı savunacaksan kabulümsün. Şevval hanım bunun kendi fikri olduğunu zaten söylüyor. Burada bir dayatma ya da başörtüsünü bir aşağılama yok. Başörtüsü bilmem bilir misiniz ama ihtiva ettiği kutsallık açısından kutsaldır. Yoksa bu onun tekstil ürünü olduğu gerçeğini değiştirmez. Yani burada ürünün zarfı açısından bir eleştiri var içeriğe ve kutsallığına değil. Ama işte siz bu anlamsal ilişkiyi çözebilmiş olsanız herhalde bu memleket bu halde olmazdı. Neden bütün dünyadaki muhafazakarlar bu kadar kendi kutsalları hakkında konuşulmasına bile tahammül edemiyor. Nedense bu dünyada tahammül sınırı olmayan, uyumsuz, kendinden başkasını düşünmeyen ve çıkarcı insanların bir çoğu muhafazakar.
Gerçekten bu muhafazakarlık denen şeyin sırrına erişemedim. Düşünün adı üstünde mevcut olanı muhafaza etmeye, değişime, gelişime karşı durmayı içeren bir dünya görüşü. Değişim ve gelişimi ne kadar para kazanırım üzerinden tanımlayan, insanları değil kendini düşünen bir düşünce sistemi. Yani aslında insanoğlunun hayatta kalmak adına en yakınlarına bile sırtını döndüğü ilkel hayatta kalma güdüsünün ideolojik hali. Evet bu hayatta kalmanızı sağlar. Ama sizin hayatta kalmanızın önemli olması için başkalarının da hayatta kalması gerekiyor. Sadece insanların değil yaşayabilmeniz için doğanın da hayatta kalması gerekiyor. Sizin para kazanmanız ya da o çok peşine düştüğünüz örf ve adetlerinizin yaşamasından daha önemlidir insanlığın hayatta kalması. Bugün gündemimizde olan hiç bir sorun bunun için önemli değil. Bu dünya hepimizin ve hep beraber hayatta kalmanın yollarını aramak yerine birbirimize düşmekten başka bir şey yapmıyoruz.
Teknoloji gelişiyor mesela ama insanlar daha çok iletişim kurmasına rağmen birbiriyle yakınlaşmak yerine uzaklaşıyor. Eskiden sokaklarda olan kamplaşmalar bugün sosyal medyada yerini almış durumda. Herkes twitterda 140 karakterle protestosunu, günlük vatan kurtarma hizmetini gerçekleştirip köşesine çekiliyor. Sanki twitterda şehitler ölmez hastag'ıyla bir şeyler yazmayınca ben şehitlere üzülmemiş, içim sızlamamış oluyor. Benim vicdanımı, fikir ve düşüncelerimi benden nasıl oluyorsa iyi biliyor insanlar. Benden her şehit haberinde elimdeki kalemi kanla doldurmamı bekleyenler var. Her şeye rağmen barış deyince birilerinin nedense kan beynine sıçrıyor. Artık okullarda Türkçe derslerinde kelimelerin anlamı üzerine ilkokuldan itibaren okumalar yapılması gerekiyor gibi geliyor. Birde şu medya okur yazarlığı derslerini bizim iletişimcilere verin ve zorunlu yapın lüften. Daha 2006 yılında yazmıştm, iletişimcilerin bu medya okur yazarlığı derslerini vermesi gerektiğini. O zaman belki çocuklarımız gelecekte her önüne gelen habere inanmaması gerektiğini anlarlar. Mesela sosyal medyada yer alan ölüm haberlerine hemen atlamazlar.
Belki yetişkinlere de bu konuda ücretsiz seminerler vermek gerekiyor. Tabii ki iletişim mezunları her ne kadar medya okuması açısından altyapıya sahip olsa da birçoğunun öğrenmesi gereken çok şey var. Tüm bunlara rağmen Sosyal Bilgiler öğretmeninden daha iyi bir eğitim verecekleri aşikar. Şevval Sam gibi eskisine nazaran sözünü sakınmayan, annesi gibi politik bir kadının susturulma çabası gerçekten acı veriyor. KCK soruşturmalarına verdiği haklı tepki karşısında, terörü desteklemekle itham edilmesi de başka bir absürtlük. Hani zamanı gelince AKP'yi eleştiren, ÖYM'leri eleştiren kesimlerin KCK karşısında bu kadar ters bir tavır sergilemesi de kendine demokrat ya da daha doğru bir tanımla muhafazakar demokrat olduklarının açık kanıtı. Bu saatten sonra twitterda bir şey paylaşır mıyım bilmem. Daha önce facebookta yer alan yok bunu paylaşmayan vatan haini, şehitlerimiz için paylaş v.s. gibi saçma mesajlar yüzünden soğumuştum. Twitterda o yolda ilerliyor. Yani aslında mecraların bir sorunu yok ama sorun galiba insanlarda.