Bugünün 90'lı gençliği pek hatırlamaz ama bu ülkede bir zamanlar adına DGM denen, "devleti korumakla yükümlü" mahkeme bozuntuları vardı. Bugünün gençliği için ise ÖYM bu bozuntuların yerini almış görünüyor. Özellikle 90'lı yıllarda bu ülkede DGM'ler yargısız infazlarla birçok muhalif sesin kısılması için devletin en güçlü aracıydı. Bakın iktidarın demiyorum, devletin. Bugün ÖYM'lerin farkı ise değişen devlet yapısını oturtmak üzere iktidara yardım ve yataklık yapmak. Kim ki, AKP iktidarı ve onun kararlarını sorgulamaya görsün kendini Silivri'de buluyor. Bu ülkede yargının taraflı ve egemen güçlerin yaltakçısı olduğunu daha önce de söylemiştim. Türkiye sınırları içerisinde bağımsız yargı denen kavramın varlığına hiç bir zaman rastlanmadı. Her zaman yargıcın kararları bir yerlere bağlı olmuştur. Özellikle büyük ölçekli siyasi davalarda.
Tabii ki insan mesela yargıtayın son anal ve oral sekse yönelik kararını neye bağlı olarak verdiğini de merak etmiyor değil. İnsanların cinsel yaşamına ve fantezilerine bile karışan hatta bu türde içerik barındıran porno film bulunduranlara da ceza öngören bir kararın saçmalığını tartışmaya gerek var mı? Hayır herhalde yargıtay mensupları hayatlarında hiç porno izlememişler. İzleseler oral seksin olmadığı porno filminin kalmadığını bilirlerdi mesela. Neyse bu konunun saçmalığını göstermek adına uzun uzadıya yazmanın anlamı yok. Ama işte bu ülke için umudumuzu kaybetmek adına bir neden daha.
Peki ya ÖYM'lerin zihniyeti çok mu farklı? Bakın sağır ve dilsiz bir hamal, örgüt propagandası yüzünden tam 25 yılla yargılanması nasıl bir şeydir mesela. Tamam anladık, bunu isteyen savcı badem bıyıklı, faşizan ve ahlaksız ama bunu kabul eden yargıca ne demeli? İşte biz buna kısaca ÖYM diyoruz beyler. Yargı etiğinin ayaklar altına alındığı ahlaksız bir mahkeme düzeneği. Şöyle örnek verelim, İstiklal Mahkemeleri bile ÖYM'lerden daha az iktidara bağlıydı. Onlar bile kendilerince daha tarafsız karar verme peşindeydi. Ama bu adamlar daha baştan, o kapıdan girmenizle birlikte sizi demir parmaklığın ardına göndermenin yolunu arıyor. Bunun için medyayı da fena halde kullanıyorlar. Hukukta bir kimse suçluluğu kanıtlanana kadar suçsuzdur. Ama medyaya göre tam tersi aksi kanıtlanana kadar ÖYM'ler tarafından göz altına alınan ve tutuklu yargılanan herkes suçludur. Ama bizim millet bunun ne zaman farkında oldu? Gazeteci Mustafa Balbay içeri alınınca mı ya da Ahmet Şık ve Nedim Şener. Türkan Saylan kanserle mücadele ederken ÇYDD binası tepe tırnak aradığında mı? Önüne gelen komutan darbe iddiaları ile içeri alındığında mı? Hayır efendim ne yazık ki Türk milleti pardon öyle demeyelim aslında Fenerbahçeli taraftar kendi başkanları Aziz Yıldırım içeri alındığında bunun farkına vardı. Evet bende Fenerliyim ve Aziz Yıldırım'ın haklı mücadelesini savunuyorum. Ama ben işin içinde ÖYM'ler olması nedeniyle bu durumdan hep şüphe duydum. Ve şüphe duymama neden Fenerbahçeli olmam değildi.
Neyse, en azından bu ülkede birileri ÖYM'lerin nasıl bir düzenin askeri olduğu gerçeğini anlamış oldu. Hemde Fenerbahçe gibi büyük bir kitleye sahip bir takımın taraftarı. Eskiden DGM'lerde hilal bıyıklıların hakimiyeti vardı şimdi ÖYM'lerde badem bıyıklar revaçta. Ne diyelim bir bıyıktır gidiyor. Belki bir gün biz devrimcilere de bıyıklarını sergileyecek bir mahkeme verirler. Ama bence biz parmaklıkların önünde değil ardında bıyıklarımızı sergilemeye devam edeceğiz. Umarım bundan sonra hiç kimse çıkıp mahkemelerin bağımsızlığı, yok hukukun üstünlüğü gibi saçmalıklarla karşıma çıkmaz. Hayır aslında saçmalık olan bu kavramlar değil, bu kavramların farklı gerçeklerle doldurulmuş suretleri. Nasıl, ne oldu da bu hale geldik diyenleri duyar gibi oluyorum. Arkadaşlar bakın Üsküdar'da sabah oldu. Sizin o güllük, gülistanlık sandığınız ülke var ya ben kendimi bildim bileli bu halde. Belki şimdi eskisine göre daha çok pisliğin içinde ama bana göre pisliğe gömülüp gömülmemiş olmanız ne kadar gömüldüğünüzden daha önemli. Yani bu ülke hep böyle bir bataklığa saplanmıştı. Tek fark şimdi daha büyük bir bataklık var ve önümüzü göremiyoruz. Hani dedim ya ben kendimi bildim bileli diye, daha eski insanlara sorarsanız aynı cevabı aldığınızı düşünün. Yani biz buna kuruluşundan günümüze pisliğe batmış bir ülkenin haleti ruhiyesi diyelim siz de anlayın. Hadi bakalım güneşi görmek zor olsa da biz gözümüzü güneşe doğru çevirmeye devam ediyoruz. Bir gün mutlaka o güneş doğacaktır ve bu ülke bir gün o bataklıktan kurtulacaktır. Tek dileğim o günü bizim de görmemiz.