Ardımızda kalanlar ve aklıma takılanlar




Aslında yazacak ne çok şey birikti. Söyleyemediğimiz, söylemek istediğimiz neler kaldı aklımızda. Ama her şeyden önce geride kalan yıla şöyle bir dönüp bakmak, ardımızda bıraktıklarımıza değinmekte fayda var. Belkide hayatımın hem en güzel hemde en kötü yılını geçirdim. Bir tarafta kazandığım yeni dostlar 2012'de karşıma çıktı. Bu yılda insanoğlunun riyakarlığının daha da bir farkına vardım. Ve hayatta her şeyin memleketin halinden bahsetmek olmadığını daha iyi anladım. Hayatın anlamına dair daha çok şey öğrendim bu yıl. İnsanlara değerlerine göre davranmak gerektiğini anladım. Bazen kendilerini önemli gibi görmelerine engel olmamak gerektiğini. Ve yine kendini çokta önemli görmemek gerektiğini. 

Hayatını metrekareler üzerinden hesaplayan insanları ve hayatını milyon dolarlar üzerinden hesaplayan insanları aynı yıl içinde tanımak garip oldu mesela. Bir tarafta dört duvar arasına sıkışan, para kazanmak için emeğini harcayan ve bunun karşılığında beş para etmez adamların ağız kokusunu çeken değerli insanların var olduğunu görmekte güzeldi. Bir bardak çay ve yanında yaktığı bir sigarasıyla yarım saat çıktığı molada hayatın anlamını bulabilen insanlarla tanışmak. Onlarla tanışmak ve sohbet etmek güzeldi. Belki bu yıl içinde kopacağım onlardan ama hayatım boyunca unutmak kolay olmayacak. Dört duvar arasında bir yerde bile insanoğlunun ne kadar çirkefleşebildiğini gördüm mesela. Daha yaşına başına bakmadan birbirlerinin ayağını kaydırmak isteyen insanlar tanıdım. Ve bu insanların bir süre sonra nasıl yüz yüze bakıp sohbet edebildiğini gördüm. Yetiştiğim ortama, hayata bakışıma yabancı olan her ne varsa onun en dibini gördüm yani. Hani daha öncede benzer şeylere şahit oldum ama insanoğlunun bu kadar dibe batışına şahit olmamıştım. 

Üstüne alacağı bir kıyafet için kadınların ne kadar acımasız olabileceklerini gördüm mesela. Gördüm ve anne modeli üzerinden öğrendiğimiz kadının ne kadar putlaştırılmış bir imge olduğunu fark ettim. Hani belki bilmediğimiz bir şey değildi ama bunu kendimize itiraf edemiyorduk onu anladım. Ve belki de filozofların neden siyasal ve toplumsal bütün sorunların altında tüketim denen çılgınlığı aradığını daha iyi anladım. Bizzat içinde yaşayarak öğrendim. Bu sene bana çok şey öğretti dedim ya. Tekrar kendi doğrularımın ne kadar yerinde olduğunu anladım mesela. İnsanlarla iletişime geçmek için başkaları gibi kasılmama gerek olmadığını anladım mesela. 

Kadınları ne kadar iyi anladığımı ve ne kadar anlayamadığımı öğrendim. Ve aslında anlaşılmamak için ne kadar uğraştıklarını. Küçük bir çocuk gibi istediğini yaptıkça daha fazlasını beklediklerini öğrendim. Hala aşık olabileceğimi keşfettim mesela. İnsan bir yaştan sonra inanmıyor bunun olabileceğine. Aşkı çocukça bir alışkanlık olarak görüyoruz belki. Ama ya hala çocukluğumuzu yitirmedik ya da aşık olmanın bir yaşı yok şu hayatta. Ben şu lanet dünyada hala çocuk olarak kalabilmenin ne kadar değerli olduğunu öğrendim. Bütün dünya güya devrim ateşiyle yanarken birilerinin bu ateşle nasıl purosunu yakıp enseyi genişlettiğini görmek istemezdim mesela. Çocuk kalıp bunların hepsinin büyük amcaların birbirlerine yaptıkları bir şaka olduğunu sanmak isterdim. O kadar acı ve gözyaşını oyun sanmak isterdim mesela. O kadar saf olmak aptal olmak ve mutlu olabilmek isterdim. Ama ne yazık ki olamadım ve olamayacağımda. 

Ama her şeye rağmen insanın aşık olduğunda ne kadar aptallaştığını hatırladım bu sene. Yine de pişman olmamak gerektiğini öğrendim. Bugün olsa yine yapardım demeyi. Mesela kalbimin kapılarını kapayıp mutluluklar dilemeyi öğrendim. Medeni cesaret denen şeyin ne kadar abartıldığını. Ve şimdi 2013'e girdikten sonra umut etmeyi değil yeni bir yılda istediklerimi elde etmem gerektiğini kavradım. Hayatımı önemsemediğim, takdir etmediğim, sevmediğim insanların tayin etmemesi gerektiğini. Ve herkese değeri kadar zaman ayırmayı. Sırf sohbet etmeyi seviyorum diye herkesle konuşmamayı öğrendim. 

İşin kötü yanı ise tüm bu öğrendiklerim uygulamaya tam olarak geçemedi. İşte önümüzdeki bu yılın öğrendiklerimizin hayatımıza yansıması olmasını bekliyorum. Bu sene hem kendi kişisel tarihim hemde dünya tarihi için çarpıcı bir yıl olacak gibi geliyor. Aklımızda olanları yapabilecek miyiz ya da sevdiğimiz bir kadına ulaşabilecek miyiz bekleyip göreceğiz. İşin en önemli kısmı ise bu yılda insanlar boşuna amaçlar için ölmeye, öldürülmeye devam edecek mi? Barış silahla gelir mi? Hem kan döküp hemde kucak açmakla güvercini yakalamak mümkün mü? Yoksa barışa giden yolda düşen her güvercin bir basamak mı olacak bize? Belli ki sözde barış denen kavram gerçek anlamda barış kavramı ayak altına alınıp anlamını yitirene kadar ilerlemeye devam edecek yoluna. Ne zaman Nuh'un ağzında zeytin dalı taşıyan güvercini de düşecek tepeüstü ne zaman insan unutacak barışın gerçek anlamını işte o zaman bize kendi barışlarını sunacaklar. Ve bu öyle bir zamanda gelecek ki denize düşen yılana sarılır misali kimden ve neden geldiğine bile bakmayacağız. 

Ne diyelim, dünya barışının güzellik yarışmalarının en iyi dileği olarak kalmadığı bir yıl ve bir ömür dileyelim herkese. İnsanoğlunun tarihine ve medeniyetin gelişimine bakınca inanasım gelmiyor ama yeni yıl dileği işte, içimizdeki çocuğun ölmeden önceki son dileği gibi görüp çokta anlam yüklememek gerekir.

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski