Huffington Post yazılarımı takip edenler için çokta yabancı olmayan bir konu. Daha önce "Blogculukta İran Devrimi" adlı yazımda, Huffington Post'un ne kadar önemli bir blogculuğun haberciliğe devşirmesi başarısı olduğunu anlatmıştım. Her ne kadar bu başarı Reha Ülkü tarafından, günlük ve gelir geçer olarak görülse de, önemli olanın kurumların değil modellerin başarısı olduğunu temel hareket noktamız olarak görmek en doğrusu.
Huffington Post'un kendinde gelecek görmemesi gibi bir durumda bile modelin gelişerek kalıcı olabileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. İlk olarak 2006 yılında hazırladığım bitirme tezimin sonuç bölümünde, internet gazeteciliğin geleceği olarak bloglara dayalı, vatandaş gazeteciliğine dayalı, kısacası hem vatandaşın gazetecinin temel kaynağı olması buna mukabil gazetecinin de bu verimli kaynağın sorunlarını dile getiren "Yurttaş gazeteciliği" kimliğine bürünmesi gibi bir model öngörmüştüm. 2006'da ortaya koyduğum ama zaten yeni olmayan sadece, geleceği sadece blogculukta görenlerle, Yurttaş gazeteciliğinde yurttaşı daha pasif rolde gören bir yaklaşımın karmasını ortaya koymuş, internetin ancak bu şekilde yeni bir gazetecilik modeli, yeni bir habercilik modeli ortaya koyarak kendine medyada kalıcı bir yer edinebileceği öngörüsünde bulunmuştum.
O zamanlarda, yurtdışında, blogcuların çok daha ciddiye alınmaya başlanan, haber bloglarının özellikle Amerika'da gazeteci kimliğine yavaş yavaş büründüğü yeni bir blogculuk anlayışı ortaya çıkmıştı. Huffington Post'un ortaya çıkmasında Londra'da ki terör saldırıları ve Güney Doğu Asya'da yaşanan Tsunami faciası sonrası blogların ve vlogların yani video bloglarının etkili şekilde bilgi aktarması önemli rol oynamış gibi görünüyor. Blogların bu gücü karşısında bloglara dayalı bir haber portalı ortaya çıkması çokta şaşılacak bir durum değildi. Bu noktada sayın Reha Ülkü'nün Yurtsan Atakan'ın Onpunto projesine aynı konumda görmemesi görüşüne katılmadan edemeyeceğim.Onpunto'da bende yazdım. Evet o dönem için önemli bir girişimdi ve Türkiye'de blog yazarlarını şimdiye kadar hiçbir blog ağı modelinin başaramadığı biçimde blogcuları bir araya getirmek gibi bir başarıya imzasını atmıştır. Ancak Onpunto, benim orada yazarken birçok kez konu edindiğim, haberi blogculuğun merkezine yerleştirme, bloglara dayalı bir haber portalı olabilme gibi başarılar elde edemedi. Evet model çok iyiydi, manşete dayalı ödüllendirme, sıcak yazılar, ana sayfada kategoriler halinde sıralamaya bakıldığında sanki bunu başarmış gibi görünebilir. Ancak hiçbir zaman sürekli olarak vurgu yaptığım, "haberin teşvik edilmesi" projesini gerçekleştiremedi. Ancak bu noktada onpuntonun cesaretini kıracak hemde konvansiyonel medyadan örneklerin olması da, onpunto modelinin kendini yenileyememesinde önemli bir etkendir.
Peki Huffington Post bu anlattıklarım tam olarak başarabildi mi? Tabii ki Huffington modelinin de sayın Reha Ülkü'nün bahsettiği gibi birçok eksiği var. Ancak bloggerlarla, bu işin profesyonellerini harmanlayan bir model olması bile bu yolda atılmış önemli bir adımdır. Bugün Huffington Post tüm dünyada adından söz eden bir internet modeli olarak karşımıza çıkıyorsa, demek ki tüm olumsuz yönlerine karşılık iyi giden, yolunda giden birşeyler var. Belki Türkiye'de yatırım yapma girişimi hem bizim için hemde Amerikalılar için Huffington'ın "çaresizlik" durumu olarak algılanabilir. Ama ben bu durumu, Huffington'ın internet dünyasının istatiksel açıdan en çabuk büyüyen ülkesini göz ardı edememesi olarak algılıyorum. Bu model Türkiye'de başarı gösterir mi, Türkiye blogların haberciliğine, haberde daha aktif rol üstlenmesine hazır mı? Hatta bırakın Türkiye'yi blogcular bu yeni modele uyum sağlayabilecek mi? Ben bu sorulara şu anda olumlu bir yanıt veremiyorum.Çünkü daha önce CNN Türk'ün buna benzer bir girişimi hüsrana sonuçlanmış, ülkede potansiyel olmasına karşın neyin haber olduğu ya da olabileceğine ilişkin birçok kişinin çokta fikri olmadığı ortaya çıkmıştı. Tabii ki bu noktada CNN Türk'ün bu içerikleri ne kadar kullandığına ilişkin çokta geri bildirime açık olmayışı modelin sonunu getirdi. Gerçi model ilk ortaya çıktığında ben yerleşik medya düzeni içinde böyle bir girişimin ancak bazı olaylara bağlı olarak başarılı olabileceğini ama genel anlamda, Türk medyasında blogların gücüne pek önem verilmediğini de ortaya koymuştum. Bu göz ardı etmenin bloglara dayalı haberciliğin en büyük düşmanı olduğu ortada. Blogcularında bu önyargıyı yıkmaya yönelik çokta birşey yapmadıklarını da söylemek gerek.
Van depremi sonrası özellikle twitter'ın hem yardımların toplanması, hem de göçük altında kalanlar hakkında AKUT'a verdikleri bilgiler bize sosyal medyanın gücünü bir daha gösterdi. Bu konuda blogların gücünü gösterebilmesi için bir haber havuzu olmamasının da sıkıntısı ortada. Ne yerleşik medyanın ne de internet medyasının bu güce başvurmaması, belki de Türkiye'de blogcuların nasıl bir haber ağı oluşturabileceğine ilişkin önemli bir fırsatın kaçmasına neden oluyor. Böyle bir felakette basının ulaşamadığı, haber alamadığı noktalardan haber alacak insanlar twitter ve facebook'tan faydalanarak AKUT gibi kuruluşlara ulaşmaya çalışıyor. Bu konuda bir altyapı olsa haber kanallarına geçilecek bilgileri bir düşünün. Ama ne yazık ki bizim haber kanalları, cep telefonu şebekesi zorla çeken Van'ın ücra bir köyünden 3G ile yayın yapmaya çalışmanın peşinde. Tamam para harcamak istemiyorsunuz anladık yine de insan önlem olarak uydu bağlantısını da hazırda bekletir. Ya da ne bileyim önce bir deneme yapar başarısız oluyorsa uyduyu devreye sokar. Daha önce bunu Levent'de patlayan bomba sonrası yaşamıştık. Polis başka bir bomba yerleştirilmesin diye bölgeye jammer getirince 3G ile bağlantı kurmaya çalışan haber kanalları hüsrana uğramıştı. Keşke medyamız şu sosyal medyanın gücünü pampişlerden ibaret sanmasa.