Demirin tuncuna, insanın piçine dair

Nereden geldiğimizi unutmakla başladı her şey. Dışarıdan bakana göre değişen kimliklerimiz içimizdeki insanlığı söktü yerinden. Her ortama ayak uydurmak adına değişen gülüşlerimiz, sohbetlerimiz kişiliksiz kılmaya başlamıştı bizi. Bizim kuşağın temel sorunuydu bu kimliksizlik. Sonraki kuşaklar ise bunu sorun etmiyordu işte. 

Kimliksiz, kişiliksiz olmak bir yaşam biçimi olmaya başladı. Kendisinden başkasını düşünmemesine rağmen, düşünüyormuş gibi yapabilme becerisi çoktan normal bir insan davranışı haline geldi. Ne zaman başladı sokakta mendil satan bir çocuğa etrafındaki insanlara göre "vicdanlı" ya da alaylı bir şekilde davranma. Her kaba göre şekil almak ne zamandan beri hayatta kalmanın geçer akçesi oldu. Aslında hep böyleydi bu ülkede. Sadece biz görmüyorduk bu insanları. 

En tehlikelisi de bu zaten. Görünmez olmayı iyi becerir bu insanlar. Sizin yanınızda çünkü hep beklediğiniz gibi davranan ideal arkadaştır. Başkalarına gösterdiği yüzünü size göstermez, gösteremez. Bu günlerde yoğun bakımda yaşam savaşı veren değerli edebiyatçımız ve aydınımız Yaşar Kemal'in Demirciler Çarşısı Cinayeti romanında geçen şu söz belki her şeyi anlatmaya yeter:" O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık." Evet ustanın dediği gibi o iyi insanlar çoktan bu diyarı terk etti, biz sadece o iyi insanların taklidini yapmaya çalışan tiyatrocularız.

Hiç bir zaman onlar kadar vicdanlı ve insani olamayacağız. Çünkü onların zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yoktu. Biz ise her gün kaybedecek yeni bir metaya aşık olmakla hayata tutunuyoruz. Bir gün gelir kaybedecek bir şeyimiz kalmazsa belki bu dünyayı değiştirecek güce ve vicdana sahip oluruz. Ama günümüz dünyası bize sarılıp uyuyacağımız, yalnızlığımızı elimizden alan yeni oyuncaklar vermeye devam ettikçe zor görünüyor bu dediğim. 

Dost sohbetlerinin yerini çoktan akıllı telefon üzerinden yapılan mesajlaşmalar aldı. Yüz yüze gelince nasılsın, merhabanın ötesine geçemeyen sığlıktaki sohbetler, anlık mesajlaşmalarda sanki kırk yıllık dostunu kaybetmişte yeni bulmuş edasında seyrediyor. Dostluğun anlamını, kankardeşliğin (yada popüler söylemle kanka) anlamını bilmeyen, altını dolduracak sevgiye, saygıya sahip olmayan insanlar ağzına çoktan sakız etmiş bu kavramları. 

Hep dediğim gibi şekilci bir milletiz. Nerede nasıl davranacağımızı iyi bilen insanların, rol yapma konusunda usta insanların oluşturduğu bir toplumuz. Kendimizi farklı tanıtmayı, her ortama göre tarak uydurmayı seviyoruz. Onun için politikacılarımız böyle. Yalan söylemeyi alışkanlık edinen insanlardan oluşan bir toplum, kendini yönetenlerin yalan söylemesinden niye dem vurur. Çünkü yalan söylemiyorum, çok dürüstüm derken bile yalan söylüyordur. İki yüzlülük modern insanın kanına işlemiş. Kendine hayran kişiliklerin her canı sıkıldığında selfie çektiği yeni bir çağda yaşıyoruz. Neyse mesele bir yazıya sığamayacak kadar çetrefilli. Başka bir zamanda başka bir yerde yeniden kaleme almak lazım tüm bu gidişi. Hani gidişin yönünü çevirecek halimiz yok ama demirin tuncuna ve insanın piçine edecek bir çift lafımız olsun bari.

1 Yorumlar

Görüşlerinizi paylaşın

  1. Paylaşımlarınız harika... ilgi ile takip ediyoruz. daha sık güncellenen paylaşımlar ile sitenizi devamının sürmesini tavsiye ediyorum.

    http://sanayitipicaymakinesi.com/
    http://www.remtamutfak.com/
    Çay Makinesi
    Çay Makinası

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski