Bir Türkiye klasiği: "Doksanlara dönüş"



Çok uzun zaman geçti bu sayfalara uğramayalı. Bazen insan yazıya küstüğünü ve artık hiçbir şey yazamayacağını düşünmeye başlıyor. Ama bir gün geliyor ve koltuğa tekrar oturup yine yazmaya başlıyorsun, kaldığın yerden hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorsun. Sanırım hayatla barışmam için etrafımdaki insanları değiştirmem gerekiyor yoksa bu çalkantılı hayata devam etmek zorunda kalacağım.

Biraz gündemden bahsetmek lazım aslında. Öyle böyle değil, ben yazı yazmadığım süre içinde ülke doksanlara kesin dönüş yapmış bir ruh haline büründü. Son zamanlarda aklımıza gelen tüm nostaljik şarkıların doksanlardan olması pek tesadüf değil sanırım. Aslında seçim öncesi başladı her şey. Daha meydanlarda 400 vekil yoksa huzur da yok diye tehdit savuran cumhurun başı bu sinyalleri veriyordu. Ama beklenmeyen bir şeyler oldu. HDP hiç kendinden beklenmeyen bir şekilde Türkiye partisi olma, kitle partisi olma gibi bir yola girdi. Benim gibi kitle partilerinin ortaya karışık siyasetinden pek hazzetmeyen biri için bu tabii ki iyi bir haber değildi. Ama iş memleketin yararı olunca insanın kendi tercihlerini bazen arka plana atması gerekiyor.

Bu kitle partisi olma vizyonu bana gerçekçi gelmedi aslında. Çünkü bunu daha önce denemişti Kürt hareketi. HEP ciddi anlamda bir işçi partisiydi ve Kürt sorununu da temel hareket noktalarından biri haline getirmişti. Bu partinin kapatılması sonrası iş birazda milliyetçi Kürt politikalara yöneldi. HDP bugün kendini sosyalist göstermenin peşinde ama bunu yaparken vitrin adaylarına ihtiyaç duyuyor. Nasıl kendini merkez sağa şirin göstermek adına AKP kuruluş döneminde bu taktiği uyguladıysa. Her neyse olan oldu, biten bitti ve HDP çok önemli bir seçim başarısıyla karşımıza dikildi. Ciddi anlamda Meclis'in en kilit partisi konumunda.

Ama asıl mesele o değil. Seçim arifesinde Diyarbakır'da patlayan bomba aslında AKP'nin ve bölgede farklı planları olan güçlerin kendilerini ilk gösterdikleri yerdi. IŞİD denen örgütlenme bir şekilde hem batı hem de Türkiye tarafından bölgenin yeni düzenini belirlemede maşa olarak kullanılıyor. Barış sürecine hiç bir zaman inanmadım. Ne AKP ne de karşı tarafın barış konusunda samimiyetine inanmıyorum. Ne PKK bölgedeki silah ve uyuşturucu ticaretindeki payından olmak ister ne de Türkiye barış sonrası siyasi gücünü arttıran bir Kürt hareketi ister. Barışın gelmesi demek sadece Kürt hareketinin değil Türkiye'deki sosyalist çevrelerinde güç kazanması demek. AKP, HDP'nin son seçim sonucunda bunu gördü.

HDP'yi vuracak en güçlü silah ise PKK. PKK'da barış yanlısı değil, bu savaş ortamı onlarında işine geliyor. Bölgede son zamanda PKK çok büyük bir meşruiyet kazandı. Örgütün gençlik yapılanması YPG adeta kurtarıcı bir devrimci örgüt konumuna getirildi. Evet Kobane'de İŞİD'e karşı çok büyük bir çarpışmaya girdiler ve iyi bir direniş sergilediler. Ama işin içinde Amerikan uçakları olunca insan ister istemez devrim lafı ederken bir yutkunuyor.

Afganistan üzerinden Avrupa'ya uzanan uyuşturucu ağında PJAK ve PKK önemli bir aracı konumunda. Bu kadar büyük bir pazarın İran ya da Türkiye gibi ülkelerin eline geçmesi ya da bir şekilde bu büyük pazarın ortadan kalkması dünyaya hakim olan bazı para babalarının işine gelmiyor. Yani ne yazık ki bu bölgede kanın durmasını engelleyenler ile kanın durması için çaba gösterdiğini söyleyenler aynı kişiler. Amerika'nın Ortadoğu'nun karmaşa ve kaosunu kullanmaya çalışan bir politikası olduğunu biliyoruz. O zaman tüm bu bildiklerimize rağmen neden başımıza gelenlere her seferinde şaşırıyoruz. Tarihin tekerrür etmemesi için koşulların değişmesi gerekiyor. Ama ne yazık ki ne oyuncular değişti ne de oyun. Piyonların değişmesi ise ne yazık ki oyunu çok etkilemiyor.

Bu topraklara barışın gelmesini gönülden istiyorum. Hayatım her döneminde bir şekilde terör haberleriyle yatıp kalktım. Kimse düşmanlığın sürekli körüklendiği, kanın hiç durmadığı bir ülkede yaşamak istemez. Ama işte bu bölgede birilerinin oyununu bölge ülkeleri bozmaya çalışmadıkça bir şey değişmeyecek. Bu da AKP'nin Amerikan destekli Yeni Osmanlı politikasıyla gerçekleşmez. Sadece ülkede buna inanmak isteyen partizanlarını kandırabilir. Ama gerçeğin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu oyun gözümüzün içine baka baka oynandı.

Tamam barış için mücadele edelim ama bu mücadeleyi yapacak kadar cesur bir hükümet bu ülke topraklarında iktidara gelebilir mi? Çetin Altan'ın da dediği gibi enseyi karartmayalım, belki bir yerlerden hiç batmayacak bir güneş doğar.

1 Yorumlar

Görüşlerinizi paylaşın

  1. Paylaşımlarınız harika... ilgi ile takip ediyoruz. daha sık güncellenen paylaşımlar ile sitenizi devamının sürmesini tavsiye ediyorum.

    http://sanayitipicaymakinesi.com/
    http://www.remtamutfak.com/
    Çay Makinesi
    Çay Makinası

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski