Sanalın gerçekliği gerçeğin sanallığı

Bugün gerçek dünya artık eskisi gibi algılanmıyor. Dışarıda gerçek bir dünya var ama yeni sosyal ağların kendi gerçekliği içerisinde bunu unutuyoruz. İnternet ile başlayan sanal dünya gerçekliği önce chat kültürüyle bizi esir aldı. Ama dün bizi sadece yazışmalarla esir alan internet bugün büyük sosyal ağlarla yeni köleler yaratıyor.


Facebook'lar, Orkun'lar, bloglar ve şimdi de twitterlar acaba web 2.0 ile birlikte internet bize gerçekten büyük bir özgürlük mü sağlıyor? Aslında bakarsanız web 2.0'ın interneti daha etkin ve sosyal hale getirdiği ortada. İnsanoğlunu sosyal bir hayvan olarak tanımlarsak gerçekten içinde bulunduğu her alanın neden bir süre sonra hayatına benzediğini anlamaya başlarız. Özellikle internetin sanal dünyası gibi gerçekte var olmayan bir dünya bile artık kendi varlık sınırlarını çizebiliyor.


Peki ama sanal gerçeklik kendi gerçekliğini yaratabilir mi? İşte web 2.0'la birlikte hayatımıza giren sosyalleşme internetin eskisinden de daha gerçek olmasına yol açtı. Eskiden bakıldığında internette chat odaları, arkadaşlık siteleri gibi uygulamalar bir anlamda sosyalleşen bir ağ yaratıyordu. Ama web 2.0'ın etkileşimi, her türlü kişisel bilgiyle anahtar kelimelerle kendince yeni bir ağ yaratma becerisi internet içn bir devrim niteliğinde.


Peki sanal sosyal ağlarla nasıl gerçek olabilir? Bugün Facebook ve Orkun gibi sitelerde insanlar yeni arkadaşlar ediniyorlar. Eskiden kimliğini saklayan insan artık fotoğrafını koyuyor, ne dinlediğini, ne okuduğunu, yaşını profiline giriyor. Twitter'da önce şu anda ne yapıyorumdan başlayacak süreç yarın yine profilin doldurulmaya başlamasıyla farklılaşacak. Biz bu dünyayı gerçek gibi görmesek de pazarlamacılar ve reklamcılar çoktan bu bilgilere ulaşmak için sosyal ağ siteleriyle pazarlığa oturmuş durumda.


Gerçek hayatımızı ise çoktan unutmaya, boşvermeye ve bilgisayarda yeni dünyalara açılmaya başladık. Bugün için tek boyutlu olan bu dünya üç boyutlu teknolojinin hayatımıza girmesiyle beraber çok daha gerçek olacak. Daha bugünden oyunları daha gerçekçi algılamak adına bilgisayarlara eklenecek bir kutuyla koku yayılması düşünülüyor. Yani sanal dünya çoktan gerçeği takit etmeyi kafasına koymuş. Bugün çevirimiçi second life oyunu ile başlayan yaşamın taklidini içeren sosyal ağlar ise belki de web 2.0'ın en büyük gelişimi. Second life'ta bir karakter yaratıp yaşamı taklit ederek çalışıyor, eğleniyor ve sevişiyorsunuz. Kısacası size ikinci bir yaşam sunuyor bu çevirimiçi oyun.


İşte bu gibi oyunların artacağı üç boyutlu, beş duyunun taklit edileceği bir gelecek düşünün. Kendinizi bu dünyada ifade etmek için kullandığınız her şey, konuşmalarınız, yazışmalarınız sürekli birileri tarafından takip ediliyor. Ve o kadar gerçek ki beyininiz bile artık bu dünyayı gerçek dünyayayla karıştırmaya başlıyor. Hatta bu bağımlılık öyle bir hale geliyorki gerçek dünyada değil bu dünyada yaşamaya başlıyorsunuz. Belki beyinin bu dünyyayı gerçek olarak algılaması sinirlere beyinin vücuda acı çektirmesini taklit eden sinyaller gönderecek. Düşünün belki bu dünya yaratıldığında beyinin vücudu kontrol ettiği bütün sinyaller çözülmüş olacak ve sistem vücudunuzu istediği gibi kontrol edebilecek.


Bir de şöyle düşünün, genetik olarak mükemmel insanın yaratıldığı, her şeyiyle kontrol edilebilinen, izlenilebilen insanlar. Bugün web 2.0'la bize sunulan sosyalleşmenin ve bizi özgürleştiren internetin yarın hapishanemiz olmayacağını kim garanti edebilir. Bugün kendine demokrat diyen ülkeler bile bütün vatandaşlarını kontrol altında tutabilecekleri, izleyebilcekleri, kimin nerede ne yaptığını öğrenebilecekleri bir sistemin hayalini kuruyor. Bugün büyük dünyayı McLuhan'ın dediği gibi küçülten küresel bir köy haline getiren internetin küresel bir hapishaneye dönüşmeyeceğini garanti edemeyiz.


İşte bu noktada internetin geleceğin iletişimi olarak görüp ona bağlanmadan önce internette nasıl kurtarılmış bölgeler yaratabileceğimizi düşünmemiz lazım. Bugün internet anarşist ve kontrolü güç gibi görünüyor ama gelecekte internette bağımsız hareket etmek isteyenler bile sistemden kurtulamazsa. Kontrol edilme ihtiyacının, güvenlik problemlerinin arttığı bir dünyadayız. Artık insanları birbirinden ayıran parmak izi gibi retina gibi parçalarımız olduğunu biliyoruz. Belki de filmlerde ve romanlarda bize anlatılan teknolojinin esiri olmuş dünya çok uzağımızda değil. Daha bugünden onun esiri olmamak ve gerçekten kopmamak en iyi başlangıç olacaktır.

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski