Dün Şırnak Uludere'de tam 35 insan öldü. Hayatlarını kaçak olan her şeyden kazanan hatta terör belası yüzünden tek çareleri kaçakçılık olan, hayatları kaçak olan 35 insan dün operasyon zayiatı olarak kayıtlara geçti.
Bazı kendini bilmezler hayatlarını
kaçakçılıktan kazanan bu insanları aşağılamaya, lafı dönüp dolaştırıp ölümü hak
ettiklerini söylemeye getiriyorlar.
İnsanlıktan bir gram bile nasibini almamış bu insanlar için daha benim
söyleyecek bir şeyim yok. Askeriyenin yaptığı açıklama ise insanların yüreğine su serpmek şöyle dursun, daha da öfkelendirecek cinsten.
Oranın PKK kampı olduğunu, insani yerleşmenin olmadığını açıklayan TSK, bir anlamda öldürdüğü insanlara terörist süsü vererek üzerindeki baskıyı azaltmaya çalışıyor. Bazıları böyle durumlarda askeriyeyi korumaya o kadar kendini adamış ki, sanki bu ülkede işkencenin, darbelerin kısacası kendilerinin iddia ettiğinin aksine bu ülkeyi geriye götüren her eylemin içinde askeriye yokmuş gibi davranıyorlar.
Bu ülkede insanlar,1980 sonrası doğan bizler ancak
abilerimizin, babalarımızın, annelerimizin, amcalarımızın, dedelerimizi
anlattığı darbe hikâyelerini biliyorduk. Oysa bunlar bize o kadar yabancı o
kadar masal gibiydi ki, ne 90’lı yılların siyasi cinayetleri sonrası toplanan
büyük kalabalıkları anlayabildik ne de 28 Şubat’ta geçen tankların anlamını
çözebildik. Biz bunların farkına vardığımızda ise iş işten çoktan geçmişti. Ama
bugün çok farklı bir zamanda yaşamıyoruz. CNN Türk’te yayınlanan Medya
Mahallesi’nde uygulanmaya çalışılan sansür ve diğer medya kanallarında belli ki
bir yerden gelen talimatla uygulanan “oto sansür” devletin 35 insanın
ölümündeki hatasını fazlasıyla gün yüzüne çıkarıyor. Peki biz şu anda, tam da
şimdi bütün medyanın yandaşlık ya da baskıyla ele geçirildiği gerçeğini ne
zaman kavrayacağız. 28 Şubat tankları gibi onlarda üstümüze basıp geçecek mi
yoksa? Uğur Mumcu gibi Çetin Emeç gibi susmayan kalemler eskiden mermilerle
susturulmaya çalışıldı. Şimdi ise bütün medya büyük banka sahiplerinin, holding
sahiplerinin ellerinde.
Artık habercilerin susması için kurşuna gerek yok.
Çünkü o zamanlar daha bağımsız bir basın vardı. Şimdi ise kime bağımlı olduğunu
şaşırmış ama dışarıdan hep objektif ve güler yüzlü görünen bir basın var. Ama
bu böyle gitmeyecektir. Doğa her şeyin bir zıttını, tamamlayıcısını yaratır. Bugün
basını pençesine almış AKP’nin yarın bir zıttı doğacaktır. Belki o doğuş çok
uzaklarda belki biz bile göremeyeceğiz. Ama ülkenin faşizan bir karanlığa
sürüklendiği şu günlerde daha namuslu, bağımsız ama gerçekçi, eleştirel (kavgacı,
iftiracı değil) yeni bir basının bize yol göstermesi lazım. Belki de o basın
bize yüzünü internet ortamında gösterecek. Belki o basını halk oluşturacak,
basının olmadığı sustuğu bir yerde her zaman haber bir yerden ulaşır. İnsanoğlu
bilgi açlığının en üst seviyesinde artık insanları kontrol etmenin zor olduğunu
birileri anlamalı. Bunu devlette anlamalı. Twitter’da Mehmet Bekaroğlu’nun da
vurguladığı gibi, insan devlet için değil, devlet insan için vardır.