Çamlıca tepesine ot tıkayanlar




Çamlıca tepesinde koca bir cami. Bırak Türkiye'yi dünyanın en büyük camisi. Adı acaba ne olacak, Büyük Erdoğan Cami, olabilir mesela. Hani eskiden Çamlıca tepesinde sevgililer buluşur, o güzel İstanbul manzarasını izlerdi. Artık orası dindarların mekanı olacak, boğaz manzarasında namaz kılmak en büyük hayali olanlarda vardır, onları da düşünmek lazım. Acaba kaç minare olacak, 10 iyi bir rakam. Yoksa 12 mi olsa. Hani Erdoğan 12. Cumhurbaşkanı olacak ya, onun için 12 minare. Birde her minareye üç şerefe. O da tabii ki herkese üç çocuk mesajına binaen. 


Samsun'da TOKİ'nin yaptığı binaları sel götürür, Suriye ile savaşa mı gireceğiz soruları her gün kafalarda, Memlekette yeni anayasa yapacağız diye aylardır gündem meşgul ama yüce Başbakan yeni bir çakma Osmanlı camisi için düğmeye basıyor. Hayır yani acaba dedim şu Kahraman Maraş'taki cami bir şeye benziyor mu diye merak ettim. Hani caminin ismini bildiğin Google'a yazıp baktım. Ya cami hiç fotojenik değil ya da gördüğüm en çirkin çakmalardan biri. Hayır birde bunları Mimar Sinan mimarisi diye sunuyorlar ya. Üzülmeyin Mimar Sinan gelse önce o mimarlık diplomanızı yırtar sonra da yüzünüze tükürürdü. Türkiye'de klasik Osmanlı mimarisine yakışan pek cami yok ve bence en önemlilerinden birisi Kocatepe cami. Ama işte o projenin Vedat Dolakay tarafından çizilen ve daha sonra Pakistan'da inşa edilen Faysal Cami yerine yapıldığı düşünüldüğünde insanın içi acıyor. Evet benim öyle camiyle, ibadet yerleriyle pek alakam yoktur. Ama işte iş mimariye gelince estetik kaygıları olan biriyim. Hem de abim mimar kardeşim (hala okusa da) iç mimar olmasına rağmen. Yani onların yanında bile bu bina ne kadar berbat ya da vay adamlar güzel yapmış deme öz güvenine sahibim. 


Mesela, Mimar Sinan'ın camileri gerçekten sanat harikasıdır. Ama Ayasofya'dan ilham aldığını hiç bir zaman redetmeyen Sinan, ustalık eseri olan Selimiye'yi Ayasofya'nın karşısına dikmeyi Ayasofya'ya bir hakaret olarak görmüş. Eğer Selimiye'yi hiç görmemişseniz mesela aynı plan üzerine denenmiş daha küçük ölçeklisi olan Rüstempaşa camisini görmenizi tavsiye ederim. Eminönü'nden Unkapanı yönüne giderken İstanbul Ticaret Üniversitesinin karşısında ara bir sokakta küçük bir cami Rüstempaşa. Özellikle içinde kullanılan İznik çinilerinin dünyada eşi benzeri yok. Zaten Rüstempaşa camisini de çini çalınma haberlerinden duymuş olma ihtimaliniz var. Diğer bir güzel Mimar Sinan camisi ise Üsküdar kıyısında. Vapurla geçerken görürsünüz, şöyle kutu gibi küçücük bir cami. Ama o kadar estetik ve güzeldir ki hemen fark edilir. Yani Mimar Sinan gibi bir deha kendi çağının sınırlarını aşan tasarımlar yapmış biz ise halen 16. yy mimarisini taklit etmeye çalışıyoruz. O camiler 16. yy imkansızlıklarıyla birlikte estetik ve güzeller. Yani içlerinde çok önemli mimari ve mühendislik başarıları da barındırıyor. Bu zamanda Mimar Sinan'ın yaptığı kubbeyi geçmekte ne var. Hadi kubbeyi geçtin diyelim Mimar Sinan'ın zamanını aşan yeteneği ile yarışabilecek misin? Selimiye'de yakaladığı akustiğe ulaşabilecek misin? İstanbul'da yaşanan büyük depremlere bile dayanan bu camiler varken senin camin ilk büyük depremde yerle yeksan olursa mesela gidip Sinan'ın heykeli önünde secdeye varacak mısın, özür dileyecek misin ondan hey mimar efendi. 


Tabii bu caminin yaratacağı rantı da unutmamak lazım. Kim bilir altına ne kadar büyük bir alışveriş merkezi dikecekler. Kimler ekmek yiyecek oradan. Kimler zengin olacak acaba. Ben kendimi pek şanslı görmüyorum bu konuda. Pek camiyle aram yok ama acaba şimdi başlasam, bir de badem bıyık kurtarırız sanki. Hani pek tip onlara benzemiyor ama olur canım. Yaş biraz geçti ama Nurcuların ışık evlerine filan mı gitsem acaba. Hayır Üniversitede adamlar beni gel burada kal iş garanti dediler gitmedim. Kafa yok ki bizde. Şimdi Zaman gazetesinde yazıyor olurduk. Bu blogdur filan bunlarla da uğraşmazdık. Şimdi cami işine de el atar iki dükkan kapar yolumuzu bulurduk. Sonra yok ben niye işsizim diye dizini döv. Neyse biz kendimize yükleneceğimize Erdoğan ve adamlarına yüklenmeye devam edelim. Sonuçta fırsatı kaçırdık, bari azcık sallayalım da içimizin yağları erisin. 


Erdoğan'ı ve adamlarını yola getirmek mümkün mü acaba belki de ona kafayı yormak lazım. Hani İslam nedir filan desek belki unutmuşlardır adamlar. Ama işte bir insanın İslam'dan anladığı şatafat, büyüklükten anladığı bütün İstanbul'un manzarasının içine etmek olunca yapacak bir şeyde kalmıyor. Sinan'ın camileri tarihi yarımadanın ve Ayasofya'nın mimarisine katkıda bulunmuştur. Bana söyleyin hangi Sinan camisine bakınca tarihi silüeti bozan bir anlayış görüyorsunuz. Hangi Sinan yapısı İstanbul'un genel mimari anlayışını bozmuştur. Sinan'ı Koca yapan büyük camiler yapması değil Ayasofya'ya olan saygısıdır. Selimiye camisi İstanbul'da bile olmamasına rağmen, Ayasofya'nın kubbesinden çok az daha küçüktür. Sinan Ayasofya'dan daha büyük kubbe inşa edebilecekken bunu yapmamıştır. İşte büyüklük buradadır. Oysa Sultanahmet cami bu saygıdan uzaktır. O yüzden Sultanahmetin bu küstah tavrı nedeniyle o meydana yakıştıramıyorum. Birde en sinir olduğum turistlerin Süleymaniye cami varken gidip Sultanahmeti ziyaret etmeleri. Her neyse bu cami mevzu çok uzadı. Ama belli ki Başbakan Erdoğan, Başkanlık için kendi camisinin de temelini atıyor. Artık 8 minare mi olur, 10 minare mi olur yoksa 12 mi onu yüce liderimiz belirleyecek. Hani belli ki yıllar sonra çocuklarımız suratımıza bakıp baba siz bu ucubeyi buraya nasıl diktirdiniz, siz nasıl bir nesildiniz öyle diyecek. Yani öyle demelerini umuyorum. Hayır bizden sonraki nesle bakınca pek hayırlı bir gelecek görmüyorum ama en azından benim çocuğum sorabilsin bunu. Çünkü bizim çocuklarımız hayatı sorgulamaktan bu kadar uzak olacaksa bir çocuğu bu dünyanın pisliğinde kirletmeye hiç birimiz hakkı yok. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski