Şaşkın bir Türkiye hayali



Bir gün uyandığımda, gözlerimi açtığımda güneşin her zamankinden farklı olduğunu görmek istiyorum. Gökyüzü'nün beni çağırmasını, kuşların, çiçeklerin, baharın, bu ülkede iyi ve saf olan her ne kaldıysa her şeyin mutlu olduğunu görmek istiyorum. Şaşırmak istiyorum bu ülkede. Bir gün Başbakan'ın çıkıp, kalbinden gelerek hepinizi seviyorum, beni sevmeyenleri de seviyorum, gelin bugün barışalım aramızda kavgaya yer olmasın demesini istiyorum. Ben bu ülkenin polisinden nefret etmek istemiyorum mesela. Asker ne zaman darbe yapar acaba düşünmemeliyim. Yani anormal bir gün olmalı o gün. BDP'liler miting yapacağında bir sürpriz olsun mesela, Valilik izin versin. Bir gün denesin bunu bakalım ne oluyor. Bir mitingle yıkılacak bir rejimin varsa eğer bırak yıkılsın o köhne düzen kalmasın yerinde. Çünkü korkuyorsan bu kadar tir tir titriyorsan üzerine, bu ülkeyi korumuyorsun aslında. Sen bu ülkenin kendi ayakları üstünde durmasına engel oluyorsun haberin olmadan. 


Bir gün olsa şaşırsam ne olacak? Çok mu zor. Mesela bu ülkede neden güneş doğudan doğmasına rağmen, batıya varmadan bu ülkede sabahın geldiğine inanılmaz. Yoksa güneş bu ülkede batıdan mı doğuyor? Mesela, Kürtler Diyarbakır, kendi deyişleri ile Amed'de miting yapmak istiyor. Evet farkındayım, Öcalan gibi bir adama özgürlük istemek için yürüyecekler. Ama bir mitingi yasaklama amacı nedir? Mitingin amacı Öcalan'a özgürlük diye bu kadar korkmanın anlamı ne? Ama işte sen bu ülkede faşist katillere af getirirsen, hukuk katillerin önünde böyle eğilip bükülürse, Kürtlerde çıkıp yıllarca bu ülkede binlerce cana kıyan bir adamın serbest kalmasını ister. Sen bu ülkede hukuku guguka çevirir, siyasi mücadelede bulunan, gazetecilik yapan, Kürt davasını savunan herkesi KCK adı altında içeri almaya kalkarsan o zaman birileri senden bunu istediğinde şaşırmayacaksın. Kürtlerin haklarını almasına, dil ve kültür özgürlüklerine sonuna kadar destek. Ama iş Öcalan denen teröristin, katliamcının serbest bırakılmasına gelince, barış için bunu öne sürmek bence faşizanlıktır. Öcalan'ı kendi davana önderlik etsin diye, ABD, AB ve dünyanın diğer ülkeleriyle olan ilişkileri ve MİT olmak üzere bir çok istihbarat örgütüyle olan organik bağlarını kullanmak adına dışarı çıkmasını istemek, bu Kürt davasını Milliyetçi bir kimlik kazandırmaktan başka bir işe yaramaz. Yani, bu Kürt sorununun bölünme ile çözümü demektir.


Neyse bu kadar analiz yeter. Bunların hiçbirisi oraya mitinge gelmiş kalabalığa Polis'in saldırmasına bahane olamaz. Ellerinde silah varmış gibi, Polis'e saldırı düzenleyeceklermiş gibi bilenmiş şekilde beklemek. Yok efendim provokasyon olacakmış. Bu ülkede en büyük provokasyon aracı polisin ta kendisi değil midir? Provoke olmak için PKK'nın kalabalığa silah sıkmasını beklemeye gerek yok. O işi Polis BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın ayağına nişan aldığı gaz bombasıyla gerçekleştirmiş zaten. Birde bunu bugün verdiğimiz şehitlerle aynı kefeye koymaya çalışanlar var. Yok efendim şehitlere üzülmüyormuşuz da, Diyarbakır'da PKK sempatizanlarına destek veriyor muşuz?


Bir kere elmayla armudu karıştırmak olmaz. Orada Diyarbakır'da meydana yürüyen binlerce insana Polis saldırı düzenliyor. Nedense bu mitinge polisin müdahale edeceği aptala bile malum olmuşken senin konvansiyonel medyadan kimse olay yerinde yok. Ki bu medya organlarının çoğunun Diyarbakır muhabiri bulunuyor. Ama nedense görüntüler hep ajans kaynaklı. Ortada büyük bir otosansür var, polisin vahşeti var, ülkede demokrasi ve insan hakları adına ne kaldıysa ayaklar altında eziliyor sen bunları görme, konuşma diyorsun. Ben bilmiyor muyum şehitlerin olduğunu? Boşuna mı konuşuyoruz burada, bu ülkede şaşırmak istiyorum diye?


Bir günde şu ülkede şehitler gelmesin, analar ağlamasın, bir günde şu ülkede devlet PKK'ya saldırmak için yeni bir neden vermesin. Bir günde Kürtler için PKK, devletten, Polis ve Jandarma'dan daha yakın olmasın. Bunu başarmak çok mu zor? Bu kördüğümden çıkmak. Ama sen sokaktaki adam Diyarbakır'daki kardeşin o sokağa her ne nedenle çıkıyor olsa da, barışçı bir miting için kendi şehrinin meydanında toplanmak istediğinde ona dur diyene dur demezsen o kördüğüm çözülmez. Sen kalkıp, şehitlerimiz varken demokrasiyi savunmam dersen, bir gün sana lazım olduğunda demokrasi diye sokağa çıktığında başkasını ardında bulamazsın. Gerçi bulursun, ne yazık ki demokrasi için, barış için, hakları için bu ülkede sokağa çıkan kim olursa kimliğine bakmadan yanında oluruz. Belki biliriz onun başkalarının hiç yanında olmadığını ama demokrasi bir gün uğrayacaksa bu topraklara önce onu iyi karşılamasını öğrenmek gerekir. 


Hadi be Türkiye şaşırt beni. Ne olursun bir kere olsun bu ülkede güneş doğudan doğduğunda sabah olsun. Bütün ülke beklemeyelim İstanbul'un uyanmasını. Bir gün de Iğdır'la uyanalım mesela. Bir baharda kuş seslerine, silah sesleri karışmasın. Kardelenler korkarak açmasın baharın gelişini müjdelerken. Gazeteciler sırf birilerinin kuyruğuna bastı diye uyduruk delillerle senelerce içeride gün saymasın. Özgürlük için yalvarmayalım bu ülkede. Birileri sırf rahatsız oldu diye gençlerin müzik festivalinde içeceği iki birayı zehir etmeyelim mesela. Bakın istediğim bulutsuz bir gökyüzü, güneşli günler özlemi bile değil. Bulutlar kapasa da arada sırada güneşi görmek istiyorum sadece. Arada demokrasi görüp kendimi kapital dünyanın özgürlükleriyle kandırmak istiyorum. Çok bir şey değil sadece tünelin ucundaki ışığı görebilmek istiyorum. Çok mu şey istiyorum yoksa?

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski