Terörizm ve söylenmeyen gerçekler



Her terör saldırısı, intihar bombası sonrası kendime soruyorum bunu sol adına yapan adamlarla aynı şeyleri mi düşünüyorum? Cevabım hayır oluyor. Hani kendi sol anlayışımı anlatınca insanlara çok samimiyetsiz buluyorlar beni. Aslında benim söylemem değil bunu samimiyetsiz yapan, insanların bu kadar masum olmaması benim sol anlayışımı bu kadar ütopik kılıyor. Şiddeti, silahı, silahlanmayı ve çatışmayı reddeden, her türlü şiddet eylemini kınayan yaklaşımıma solcular oportünistlik suçlaması getiriyor sağcılar ise adamına göre muameleden sayıyor. Bugün gerçekleşen ve kendini güya sol olarak tanımlayan DHKP/C tarafından gerçekleşen terörist saldırının mesela neresinden tutup savunabiliriz. İnsan öldürmeyi, cana kıymayı solculuktan sayıyorsanız ben solcu değilim. 

Ne yazık ki bu ülkede en zor olan şey politik olarak Araf'ta kalmak. Ne solun ne de sağın katliamlarını kabullenmeyince kimsenin sizi sevmesini beklememek gerekir. Bir tarafa meyil edecek ve yaptığı kıyımlara göz yumacaksınız. İdeolojik davranacak, partizanca hareket edecek ve sonuna kadar birilerinin çanağına su taşıyacaksınız. Bu ülkede polisin işlediği cinayetleri, yargının onu korumasını, polisin işkencelerini biz bilmiyor muyuz? Peki ama bir karakola canlı bomba ile saldırınca, görev başında olan masum bir polisin canına kıyınca değişen nedir bana söyleyin. Hali hazırda iterek, sekerek de olsa bir demokrasiye sahibiz. Buradaki imkanları sonuna kadar kullanmak, bu işkenceleri ve cinayetleri teşhir etmek varken solculuğu adam öldürmekle bir göstermeye çalışmak sol vicdan denen kavrama ihanet değil midir? Polis'in devletin memuru olması onun zor şartlar altında, üç kuruşa emek harcadığı gerçeğini değiştirir mi? Zaten biz neyi kiminle tartışıyoruz. DHKP/C ve onun gibi terörü yol edinen örgütleri sol saymak bir kere sola ihanettir. Eline silah alıp, bomba alıp masumun canına kıyan her neyi savunursa savunsun teşhircidir. Kendini gösterme ihtiyacını gidermektir amaç. Amaç ne devrimdir ne de başka bir şey. Eline silahı alıp Hrant Dink'i öldüren caniyle üzerine bomba sarıp karakolu patlatan adamın zihniyeti savundukları farklı şeyler bile olsa aynıdır. 

Bu ülkede teröre, terörizme bu şekilde bakılmadıkça herkes kendine yakın olan tetikçiyi, teröristi ya da kendine fedai diyen, gerilla diyen adamı savunmaya devam ederse ne bu ülkede ne de dünyada terör sona ermez. Bir masumun canına kıymayı devrimden sayan bir anlayışın benim gözümde değeri yoktur. Terör denen beladan kurtulmanın tek yolu da cesaretle o kürsüye çıkıp silahlı mücadeleyi kendince mubah gören bütün örgütlenmelere karşı cephe alabilmek, Araf'ta kalabilmektir. Ama dünde, bugünde ve yarında ve de ondan sonraki günlerde de ne bu ülkede ne de dünyada terörü toptan reddedebilecek cesarette ve samimiyette bir siyasi hareket olacağını düşünmüyorum. Çünkü terör denen bu güçlü silah nedense gün gelip her ideolojinin emrine girebiliyor. Sen yeter ki ona kucağını aç. Dünyada birileri ezilip sömürülmeye devam ettikçe ne yazık ki terörde bir yerlerden peydahlanmaya devam edecek. Biz ise sadece cenazeleri görüp, ölü sevici siyasilerin ve baskı gruplarının farkına varamayacağız. Ne diyeyim biz şehitleri görmeye, birilerinin istediği gibi Milliyetçi damarlarımızı şişirmeye devam edelim. Birileri o tabutlardan inşa ettikleri plazalarda bizi izleyip keyiflerine bakmaya devam edecek. Düzen böyle sürecek ve ben yine uykusuz kalmaya devam edeceğim. Ne diyeyim Allah kimseye uykusuzluk illeti vermesin. 





Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski