Uykusuz geceler ve bir Türkiye gerçeği


Geceleri uyku tutmaz bu ülkede beni. Hani o gün çok gamsız olmam, belki haberlere şöyle bir göz atmamış olmam hani olur ya o gece bu ülke nereye gidiyor diye böyle düşünmüyor olmam gerekir. Haftada en az iki gecem uykusuz geçer benim. Hani saatlerce sağa sola dönüp, düşünmek ve yorgunluktan uykuya dalmayı gerçek bir uyku sayarsanız sizi bilmem. Ama ben çocukluğumda saat sesinden uyuyamayan ben bugün gün geçtikçe batağa çekilen bu ülkede nasıl yaşayacağımı düşünerek yatakta bir sağa bir sola dönüyorum. Kısacası ömür geçiyor ama yaratılış değişmiyor. Dün bir saatin tık tık sesini duyan çocuk bugün kimsenin duymadığı bu toprakların haykırışlarını duyuyor. 

Kaz dağlarında çıkarılan yangın ve çevre örgütlerinin ardında sıkıca durduğu Kaz dağlarının hem Anadolu hem Avrupa hem de dünya için endemik bitki çeşitliliği açısından önemli bir vaha olduğu gerçeği bir yangınla kül olup gidiyor. Altın madeni aramak adına böyle bir doğa harikasını katledenler umarım çocuklarına ve torunlarına bunun hesabını verebilirler. Ama muhtemelen o hesabı da verirler. Çocuklarını ve torunlarını da paraya endeksli bir vicdanla yetiştirecekleri için onların vereceği bir hesapta olmayacaktır. Herhalde torunlarımıza bundan yıllar önce bu topraklar böyle çöl değildi, yemyeşil vadilerle kaplıydı Anadolu diye anlatacağız. Anlatacağız ama kimse bize inanmayacak ve her şey kocaman bir masal gibi gelecek. 

Sadece Kaz dağı değil mesela AKM'de bugün çıkan yangın sonrası akıllara Haydarpaşa tadilatı sırasında çıkan yangın geldi. AKM üzerinde uzun süredir planlar yapan AKP'nin tıpkı Haydarpaşa gibi burada da bir tür sabotajla kendi çıkarlarına hizmet etmesi pekte sürpriz olmayacaktır. Zaten bu ülkede bugün AKP dün ise başka isimler altında aynı zihniyet benzer şekilde Türk İslam senteziyle yetişmiş nesiler yetişmesi isin için büyük bir azim gösterdiler. Bunun son adımı ise 4+4+4 denen eğitim sistemiyle güya seçmeli olarak dinin hayatın merkezine yerleştirilmesi. Bizim zamanımızda ilkokul 6 yaşında başlıyordu ve birkaç yıl böyle devam etti. Ben Ekim doğumlu olduğum için daha altı yaşına girmeden okula başlamıştım. Hani yasaktı ama annemler yalvar yakar yazdırmıştı okula. Benim için o yaşta okula gitmek çok zor olmuştu ve onun tramvasınında hayatımda büyük etkisi olduğunu düşünürüm. Yine o dönemde altı yaşında okula başlayan çocuklar bile ilkokulda büyük zorluk çekiyordu. Okuma yazmasını öğrenemeyen birçok arkadaşım vardı benim. Oysa eğitim çok ciddi bir iş ve pedagojik yeterliliği olmayan Başbakan ve adamlarının ideolojik planlarına alet edilemeyecek kadar ciddi bir iş. Her okula, her mahalleye ana okulu açıp, anaokulunu zorunlu hale getirmek yerine anaokuluna gidecek bir çocuğu ilkokula başlatmak çok iyi niyetli bir tavır değil. Çocuklara Kur'an ve Peygamberin hayatını öğretmek iyi hoşta bunu Kur'an kursları ve İmam Hatip'lerde ortaokul çağında öğretince ne değiştiğini çok merak ediyorum. Hani bunları öğretince adam yetişiyor ama öğretmeyince ahlaksız oluyorsun. Başbakan denen zatın bugün bu ülkeye dayatmaya çalıştığı bu. Büyük konuşmak istemem ama bir gün çocuğum olursa böyle bir eğitim sisteminde yetişmesini istemem. Okula göndermek yerine evde eğitim vermeyi tercih ederim. Sistemin tüm eğitim sistemi dayatmasına karşın seçeceğim yol bu olur. Okulda Milli Eğitimin verdiği müfredatın dışına çıkamayan, sorgulayıcı değil kabullenici bir nesil yetiştirmeyi hedefleyen günümüz öğretmenleri ve eğitim sistemine güvenmiyorum. Dün bizi böyle yetiştirdiler ve çok zaman kaybettik sorgulamayı öğrenmek için. Bari benden sonra gelecek kuşaklar bu zamanı Türk eğitim sisteminde kaybetmesin. Dün rezil bir eğitim sistemimiz vardı şimdi daha da derine battı. Bakalım bu batığı kim kurtaracak.


Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski