Bugün küreselleşme ile ilgili büyük bir yanılsama ile karşı karşıyayız. Ne yazık ki küreselleşme bize çok kültürlü bir yapı sunuyormuş, kültürel zenginlik amaçlıyormuş gibi tanıtılıyor. Evet küreselleşme dünyanın en ücra köşlerindeki kültürlerin bile tanınmasına ve de pazarlanmaına yarıyor. Ama bu onları kültürel olarak zenginleştirmek yerine küresel bir kültürün parçası haline getiriyor. Ancak bu parçası olduğu şeyin ne olduğunu bilirsek neden “tek potada eritmek” olarak tanımlanan sürecin tehlikeli olduğunu daha iyi anlarız.
Küreselleşme dünyada ortak bir kültür yaratmanın peşinde. Ancak burada amaç büyük şirketlerin, emperyal devletlerin yani çoğunlukla Anglo Saksonların dünya hakimiyetini perçinlemek. Bu ortak kültürle beraber dünyayı yönetmek ve yönlendirmek daha kolay hale gelecek. Sanki fikir zenginliğini savunuyormuş gibi gelen, özgür düşünülen ve yaşanan bir dünyayı sanki altın tepside sunan küreselleşme aslında farklı düşünme özgürlüğümüzü elimizden alıyor. Bunuda şu an için en büyük silahı olmaya doğru ilerleyen popülerlikle yapacak. Yani sizin farklı düşünceniz popüler değilse değer görmeyecek, ön plana gelmeyecek ve kaybolacak. Belki o savunulmayan görüş on yıl sonra gündeme gelecek ama bir bakmışsınız o artık sizin fikriniz olmaktan çıkmış. İşte tüm bunları içine alan sürekli tüketen ve hiç doymayan bir kültürel şok dalgasıyla karşı karşıyayız.
Çevrecilik küreselliği tehdit mi ediyor?
Ama tabii bu küresel tüketim kültürüde bugün büyük tehdit altında. Dünyanın kendinden ibaret olmadığını farkeden insanlık küresel ısınma felaketiyle beraber küresel tüketime büyük darbeler vuracak önlemler almaya başladı. Aslında bunlardan en önemlisi zaten demiryolu nedeniyle uzun süredir tehdit altında olan motorlu araçlar sanaayisi. Bugün çevre kirliliği ve otomobillerin çevreye yaydığı zararlı gazlar, harcadıkları enerji v.b. nedenler otomobilleri tehdit ediyor. Bunu gören sektör hemen hibrid ve elektrikli modelleri piyasaya sürmeye başladı bile. Peki ya sürekli büyük yatırımlara neden olan, hiç bir zaman çözülmeyen trafik sorunları. Her inşa edilen binlerce kavşak ve yol bunların ekonomik ve çevresel etkileri neden hesaba katılmıyor.
Bu açıdan çevreye daha duyarlı olan demiryolu ne kadar gelişmiş olsada hala araba temel taşıt olarak kullanılıyor. Nüfüs gün geçtikçe artıyor, nüfusa göre tüketim artıyor ve tüketimle beraber mesela yeni kahve tarlaları açmak için Amazon ormanlarından günde binlerce ağaç kesiliyor. Bugün tek bir kültürün yani sürekli tüketmenin dayatıldığı bir yüzyıldayız. Ama doğa bize sürekli ben sonsuz değilim artık beni tüketme diye bağırıyor. Biz ise kulaklarımızı tıkamış biz ne kadar özgür bir yüzyıldayız tanrım diye şükrediyor.
Küresel dünyada seçme özgürlüğü
Dün krallar ellerindeki silahlı güçle halka isteklerini dayatırdı, halk kralın isteklerine boyun eğerdi. Ama o zamanlar en azından bunların kendi isteği olmadığının bilincinde olan bir halk vardı. Küreselleşme ise yeni bir çağı karşımıza getirdi. Ortada demokrasi var, biz istediğimizi seçiyoruz ve herkes halkın istediğini yapıyor şeklinde bir hava var. Ama aslında tam tersine küreselleşmenin elinde oyuncak olmuşuz, onların bizim önümüze sürdüğü seçenekler arasından kendimize yakınını seçiyoruz. Ve sürekli güçlü olanı seçmemiz konusunda çeşitli şekillerde itiliyoruz. Böylece biz kendimizi kandırırken demokratik kurallar içinde küreselleşme bütün dünyaya egemen olama savaşına durmadan devam ediyor.
Kısacası bir oyunun içindeyiz. Küresel kültür farklı düşüncelerin çatışmadan birlikteliği adı altında içi boş ideolojiler yaratıyor. Farklı düşüncelerin çatışmaması her ne kadar iyi gibi görünsede birbirinden farklı düşünce sistemleri bazen sert, bazen daha diplomatik şekillerde bir şekilde çatışır. Barış, kardeşlik adı altında ideolojilerin güçlü felsefi temelini yıkan ve onları karşıt bile olsa beraber hareket etmeye iten bir sistem. Bu bir yerden sonra aslında birbirinden farkı olmayan ama sözde fikir çeşitliliği için ortaya çıkmış yapay düşünce sisteminin alt yapısıdır. Birbiriyle tartışmayan ve bir yerden sonra sorgulamayan, eleştirmeyen bir toplum yaratma projesi. Seksenlerle birlikte toplumların için enjekte edilen ortak dünya kültürüne ait popüler simgeler bugün için eğlenceli olsada ve kendimizi dünyaya bağlı olduğumuzu hissettirsede yarın için tekdüze ve tüketime aç bir dünyanın en sağlam temelleri haline gelecekler. Ne diyelim yaşasın küresel dünyanın sözde devrimleri!
Peki ya çözüm
Ancak belkide bundan bizi kurtaracak gerçek bir küresel kültür mozaiği oluşturmanın yolu vardır. Burada tek bir popüler kültür aşılamak yerine yerel ve bölgesel kültürlerin modernleşmesini ve güçlenmesini sağlamak temel faktör olacaktır. Bugün yapıldığı gibi etnik soslarla bezenmiş ve satışa sunulmuş hatıra aşyalarına dönüşmeyen bir modernleşme. Yani meta fetişizminin, çıkar çatışmalarının yerine herkesin kendine göre yaşadığı, fikir tartışmalarının bitmediği, özgür düşüncenin sesinin “özgürlük” adı altında kısılmadığı bir modernleşme. Parasal hırslarla, iktidar hırslarıyla milletlerin milliyetçilik sosuna faazlasıyla bulaştırarak devletçikler yaratmayan bir modernleşme. Ortak kültürü birbirini anlamak ve kültürlerini paylaşmak olarak kullanan, ekonomik pazarlama araçlarına dönüştürmeyen bir mopdernleşme. İşte böyle bir modernleşme modeli, kısacası pazarlamacıların, ticaretin ağından kurtarılmış bir küresel kültür bizi geleceğe emin adımlarla taşıyacaktır. Kısacası düşmanımızı yenmenin tek yolu onun yolunu kendi lehimize kullanmaya dayanıyor gibi görünüyor. İçe kapanan ve dünyaya sırtını dönen değil, kucaklayan ama kendini unutmayan, ele ele tutuşan bir dünya bir temel bizi kurtaracak gibi görünüyor.