Ortada bir örgüt var ama arasında ki bağlar çözülemiyor, ortada bir darbe girişimi var ama darbe planları daha baştan kaybedecek kadar budalaca ve ortada güya bir komplo var ama nedense tutuklu olanlar komploya kurban gitmiş gibi.
Burada farklı bir noktayı belirtmeden geçemeyeceğim, CHP’nin ve Ulusalcıların onlar suçlu olamaz çünkü onlar Kemalist, onlar vatanını seven insanlar diyerek savunması ne yazık ki çok çirkin ve anlamsız duruyor. Bu ülkede vatanımı sevdiğini söyleyip köy basıp tarayanları da, sırf solcu diye Ankara’da gençleri boğazlayanları da, gazetecileri, aydınları öldürüp kahraman diye omuzlara alınanlarda gördük. İşin hukuksuzluğu, delillerin yetersizliği gibi noktalardan eleştirmeyi bırakıp işi siyasete, iktidar çatışmasına dökmemek gerekir. Zaten ortada bir komplo varsa bu tür duygusal tepkiler komployu ifşa etmek yerine onun derinleşmesine ve büyümesine neden olur.
Daha önce birçok kere Ergenekon hakkında yazdım ve her yazımda Ergenekon’un içinde gerçeğinde yer aldığını söyledim. Çünkü bu kadar büyük bir komplo sadece yalanlar üzerine inşa edilemez. Benim ortaya attığım önerme ise şu, her komplo gerçeğin abartılmış silüetidir. Şimdi bunun üzerinden Ergenekon meselesini irdelemeye çalışacağım. Öncelikle şuna bakmak lazım, mesela hala Ergenekon’un üzerine gitmediği, aydınlatmadığı alanlar var. Mesela Hrant Dink cinayetinde Veli Küçük’ün bağlantısı ne? fNeden cinayette sorumlu olan devlet görevlileri soruşturulmuyor? Ya da soruşturmalar neden yüzeysel ve görevden uzaklaştırma cezaları verilmiyor. Üzerinde bir cinayet hakkında şüphe olan bir Emniyet müdürünün görevinin başında olması ne kadar ahlaklı bir soruşturma anlayışıdır? Yoksa Ergenekon’un polise, Valiliklere ve tabii ki devletin üst düzey kesimlerine uzanan kolları mı var? Baştan beri savunduğum gibi Ergenekon davası sadece bu devlet içi örgütlenmede bir kesimin tasviye süreci mi? Belki de bu yüzden Hrant Dink davasıyla ortaya çıkabilecek bağlantılar devlet içi örgütlenmede farklı bir ağı ortaya çıkaracak ya da şimdi olduğu gibi bunun önü kesilip olay Yasin Hayal ile Ogün Samast üzerine yıkılıp derinlikleri aydınlanamayacak. Kısacası Mahir Kaynak'ın dediği gibi devlet ve tabii ki ABD Ergenekon'un yeni sahiplerini beğenmedi şimdi de bu zayıf ve telefon görüşmelerinde ortaya çıktığı kadarıyla budalaca örgütlenmeyi tasfiye mi ediyor?
Son ortaya çıkan Üzeyir Garih cinayetinin ayrıntıları da çok ilginç. İşin içinde Fikri Karadağ isimli kendini Kemalist olarak tanıtan ama amacı fazlasıyla tartışılabilecek bir isim var. Zaten o dönemde de cinayet zanlısı Yener Yenmez’in neden bu cinayeti işlediği tartışılmış, cebinde parası olmayan Yenmez’in basit bir cinayet olarak adledilen olayda neden Garih’in parasını almadığı tartışılmıştı. Yenmez’in Fehmi Koru’ya yazdığı mektupta cinayeti kendisinin işlemediğini söylemesi gerçekten her zaman şüpheyle bakılan bir cinayetin yeniden gündeme gelmesini sağladı. Ama burada bilinmeyen ve atlanan ve o günlerde sıkça tekrarlanan bir ayrıntı var. Üzeyir Garih'in o mezarda işi neydi? Mahir Kaynak'ın da dün teke tek programında anllattığı gibi zaten ölüm tehditleri alan ve zırhlı araçla dolaşan bir adam neden korumasız gezsin? Gerçektende Garih Mossad'ın mı kurbanı oldu? Bu soruların cevabını kesin kes bilmek mümkün değil ama Kaynak'ın Türkiye'nin en gerçekçi politik kehanetçisi olduğunu da unutmamak gerekir.
Daha başından beri söylediğim bir şey var evet ortada bir örgütlenme olduğu gerçek ama bu örgütlenmenin belli kaoslar için maşa olarak kullanıldığı ve işe yaramadığı görüldüğünde tasviye sürecine girdiği ortada. Burada altını çizmem gereken bir nokta var. Bence bu çökertilmeye çalışılan örgütlenme adına içeri alınan muhalif isimlerin bazıları örgütle direkt bağlantılıyken, bir çoğu örgütün planları doğrultusunda kullanmaya çalıştığı isimler gibi geliyor. Bu noktada iktidarın telefon kayıtlarından elde ettiği bu bilgiyi kullanarak kendine muhalif bu kesimleri susturmaya çalıştığını düşünüyorum. Yani her komplo gerçeğin abartılmış silüetidir önermesi de bu noktada onaylanmış oluyor diyebiliriz.
Ama tüm bu olaylar üzerinden her ne kadar yakınlık duymasam da bir muhalif kanatın susturulmak istendiği de ortada. İşte böyle bir durumda kimin masum, kimin suçlu olduğunu sokaktaki insanın da anlamasını beklememek lazım. Yani millet olarak kafamız son günlerde fena halde karıştı.