Uygurlar dünyaya rağmen kadın erkek çoluk çocuk demeden katlediliyor. Çin'in yarım yüzyıldır sürdürdüğü baskılar yine bir yerinden patladı. Bugüne kadar duymadığımız, duymakta direndiğimiz Uygurlar şimdi tüm dünya bizi kurtarın diye haykırıyor. Ama ne biz ne de dünya onları duymaya ya da yardım etmeye yanaşmıyoruz.
Bu yaşanan katliamı ve dünyanın suskunluğunu anlatmadan önce belki de bu ayaklanmaların köküne, tarihe inmek gerekiyor. Bugün Türkistan diye adlandırdığımız bölge üç bölgeden oluşuyor. Batı Türkistan, Doğu Türkistan ve Güney Türkistan. Batı Türkistan Orta Asya'da ki Türk devletlerini, Güney Türkistan Afganistan'ı ve Doğu Türkistan Çin'in batısında yer alıyor. Türkistan dediğimiz bölge tarih boyunca birçok çatışmaya ve savaşa sahne oldu. Bu bölgede yaşayan göçebe Türklerin dışında bölgeye egemen olmak isteyen Çin, Moğollar ve daha sonra Rusya gibi güçler sürekli olarak Türkleri bölgeden uzaklaştırma politikası gütmüştür.
Bugün Doğu Türkistan'da meydana gelen olaylar sadece bugün meydana gelen bir baskı değil. 1950'de komünist yönetimin başlattığı sözde devrim projeleri aslında bütün ülkeyi tek tipleştirmeye dönük bir asimilasyon projesiydi. Çin tarihi boyunca içinde yaşayan farklı etnik kökenli halklar nedeniyle birçok isyana tanıklık etti. Komunist yönetim başa gelene kadar bölgede baskı altında kalan ve sürekli isyancı ordularla uğraşan Çin, Mao ile birlikte merkezi bir birlikteliğe kavuştu. Bugün Uygurlara reva görülen uygulamaların ie temeli ise1949'daki işgal ve 1958'de başlatılan kültür devrimi ile atılmıştı. Kültür devrimi adı altında Uygurlara ve tabii ki ülkede Çinlilerin inanışlarından farklı dinden mensuplarına dini vecibeleini yerine getirmek yasaklanıyordu. Bu kültür devriminden çok, bir inanış şeklinin tüm ülkeye dayatılmasıydı. Sadece Uygurlar değil, müslüman Hanlar yani Huilerde kültür devrimi nedeniyle ayaklanmalar çıkardı.
Bugün Uygurlar tıpkı 1997'de yapılan katliamı andıran bir şekilde katlediliyor. O zaman Kadir gecei münasebetiyle evde Kuran okuyan kadınların polis baskınıyla karakola götürülmesiyle başlayan olaylar, polislerin kadınların serbest bırakılmasını isteyen kalabalığa bir kadının cesedini atmasıyla başlamıştı. Karakol önünde silahsız toplanmış olan halka açılan yaylım ateşi olayların kontrolden çıkması için yeterli olmuştu. Uygurlar Çin güvenlik birimlerine ellerine geçen her şeyle karşılık verdiler. Bu dengelerin Çin lehine olduğu katliam 400 Uygur'un canına mal olmuştu. O zamanda tıpkı şimdiki gibi büyük insan hakları kuruluşları bağımsızlıklarından ödün vermeyip bu olayı görmezdn gelmeyi tercih ettiler. Ne yazık ki bugünde sırf müslüman oldukları için belkide herhangibir çıkarları olmadıkları için dünya susmayı tercih ediyor.
Bu dünya değil mi, Bosna'da yaşanan, Azerbaycan'da yaşanan soykırımlara gözünü kapatan. Bosna'ya müdahaleyi iş işten geçtikten sonra yapan Amerika, nedense konu kendi çıkarları olduğunda tüm dünyayı karşısına almaya çekinmiyor. Bu dünya değil mi Ruanda'da yaşanan katliamı Belçika'nın da bu katliamda payı olduğu için keyifle izleyen. Biz şimdi Uygur Türkleri için bu dünyadan mı yardım bekliyoruz? Bugün Çin müslümanları nedense Uygur Türklerine yapılanları haklı görüp devleti desteklerken dünyanın buna gözünü kapatması çok mu? Peki biz ülke olarak ne yapıyoruz? Başbakan dün bu vahşetin durmasını istiyoruz diyor. ayın Erdoğan'a soruyorum, Filistin'de işlenen katliamda çıkan gür sesin nerede? Acaba ülkemizde bu meseleye siyasi açıdan mı bakılıyor diye de düşünmüyor değilim. Bunları bu ülkede MHP'lilerin ve Türk İslamcıların desteklemesi, sürekli gündeme getirmeleri susmamız için bir neden mi?
Bırakın Türk olmayı başka bir millet olsa dahi bu yapılanlar hangi insanoğluna reva görülebilir. Bu tür baskılardan sonra, gözü önünde babası öldürülen, annesine tecavüz edilen bir çocuk nasıl bir pikolojiyle büyür dersiniz? Çin bu kadar insanı öldürerek ne elde ettiğini sanıyor bilmiyorum. İnsanların içine nefret tohumları ekerek nasıl daha refah bir ülke yaratabilirsiniz? Bu mudur sizin komünizmden anladığınız? Acaba bu emperyal çabalarla Çin daha ne kadar kendini dünyaya komünist diye satacak?
Her fırsatta dünyanın gözü önünde katliamlara girişen bir Çin'e bugün göz yummak yarın Çin'in emperyal hedeflerini gerçekleştirmek için cesaretlendirmez mi? Aynı cesareti 2. Dünya savaşı öncesi Almanya ve Japonya'ya veren batı acaba ne zaman tarihten ders alıp akıllanacak? Bence bu sorular cevaplanmadan ne Doğu Türkistan ne de dünyadaki başka bir coğrafyada ki çatışmaların önüne geçmek mümkün değil. BM ve Dünyadaki İnsan hakları kuruluşları bu gibi insani bir durumda bile tavır almayı, en azından sembolik bildiriler yayınlamayı bile çok görüyorsa, dünya barışına nasıl olupta inanmamızı bekliyorlar?