Diyarbakır güzel bir şehirmiş, en azından arkadaşlarım ve 
dostlarımın anlattığı kadarıyla doğunun Paris’i olarak adlandırabiliriz.
 Malatya’da geçirdiğim çocukluk döneminde de Diyarbakır doğu kentleri 
için ayrı bir yere sahipti. Diyarbakır’ın insanı da aynen bu şehir gibi 
kendine misafir olana kucağını açan ve bir ana şefkatiyle onu koruyup 
kollamayı kendine görev bilen insanlara sahip. Ancak her ne kadar 
Diyarbakırlılar kendilerine biz Kürt’üz ve Türklere değil kendimize 
benzeriz deseler de bu toprağın her evladı gibi ezilmiş ve arada 
kalmışlığın acısını çekiyorlar.
Belki de Diyarbakırspor’un MHK hakkında yaptığı sert açıklamaları 
bu duygusal kavramlarla açıklamamız gerekir. Çünkü maçı seyrettiniz mi 
bilmem ama bana göre öyle bağırıp çağıracak bir hakem yoktu orada. Ha 
kötü yönetmediğini söylemiyorum ama Diyarbakır Antep maçında top mu 
oynadı da sanki şimdi böyle kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırıyor.
Bana göre Diyarbakır’ı düşmenin paniği kaplamış durumda. Ne yazık
 ki bazı kesimlerin Diyarbakır üzerinde oynadığı oyun tuttu ve 
seyircilerin çıkardığı olaylarla Diyarbakır bir anda kendini düşme 
potasında buldu. Diyarbakır aslında Bursaspor maçından öncede iyi top 
oynayamıyordu. Ancak mücadeleci bir takım vardı ortada. Zaten o günlerde
 de pek tehlikede değillerdi. Ancak belki puan alabilecekleri bir 
karşılaşmada seyircilerin çıkardığı olaylar Diyarbakır’ı gergin bir 
havaya soktu. Daha sonra İstanbul Belediye maçında son dakikalarda yenen
 gol sonrası çıkan olaylar Diyarbakır’ın gardını iyice düşürdü.
Tabii ki bundan sonra verilen seyircisiz oynama cezası 
Diyarbakır’ı biraz olsun rahatlattı. Görüyorsunuz ya futbolu futbol 
yapan, futbolcuyu motive etmesi gereken seyirci faktörü ülkemde 
Avrupa’nın aksine nasıl oluyorsa takımların eksi hanesine yazılıyor. Tam
 dedik Diyarbakır son haftalarda kötü bile oynasa puan ya da puanlar 
alarak kendini kurtaracak bir anda Diyarbakır başkanın salvolarıyla 
sarsıldık.
Tüm bu kötü tabloda sürekli takıma destek olan ve takımın 
moralini yüksek tutan başkan bir anda kendini memleketlisi Aziz 
Yıldırım’ın kimliğine bürünmüş buldu. Bir Fenerbahçeli olarak 
söylüyorum, sayın başkan gerçekten ligimize bir tane Aziz Yıldırım 
yeter. Zaten siz bu oyunla ligden düşmezseniz mucize sayın. Bursaspor 
maçı öncesi gerçekten ite kaka takım belli bir yerdeydi. Bu takımı bu 
günlere getiren ne hakemler ne federasyon ne de bizlerin çok sevdiği ve 
her kötü durumda sarıldığımız o gizli eller. Bu takımı bu hale ne kadar 
Diyarbakırlı oldukları tartışılacak olan taraftarlardır. Ama ne yazık ki
 siz ne Bursa ne de İstanbul belediye maçlarında bu gurupları direk 
hedefe koymadınız koyamadınız. Bunun sebebi her neyse şimdi de takımın 
kötü oyunuyla kaybettiği bir maçı başka taraflara çekmeye 
çalışıyorsunuz.
Ne yazık ki bu taktikler Diyarbakırspor’u kurtarmaz. 
Diyarbakırspor iyi oynayamıyor çünkü iyi oyunculara sahip değil. Ama o 
kötü oyuncular bu ligin iyi oyundan önce mücadeleye dayalı olduğunun 
farkında. Benden size tavsiye eğer bu takımın ligde kalmasını 
istiyorsanız böyle açıklamalara sığınmak yerine şu oyunculara biraz 
moral verin. Çünkü en alttaki Denizli neredeyse şansı kalmamasına rağmen
 böyle iyi oynarken ligde kalmanın tek yolu bu gibi görünüyor.
 
