Bugün Türkiye'de yargının ne hale geldiğini görmenin acı tablosunu yaşıyoruz. Nereden nereye, Mısır Çarşısı Patlaması'nda bilirkişi raporlarında sürekli aklanan ama her seferinde Yargıtay'ın garabet kararlarıyla tekrar müebbetle yargılanan bir sosyolog, bir kadın Pınar Selek hala bazılarımızın gözünde terörist.
Pınar Selek'e karşı yapılan bu çifte standart karşısında tepki gösterenlere, masum olduğunu nereden biliyorsunuz diyenlere önerim, yıllardır süren davada delil diye ortaya konanları bir incelesinler. Twitter'da bu konuda ahkam kesenlerden kaçı davanın nereden nereye geldiğini, bilirkişi raporlarını ve yargının kararlarını yeterince biliyor bilmem. Ama her seferinde beraat eden ve her seferinde yeniden beraat kararı bozulan davada Pınar Selek belki cezaevinde yatmış olsa bu kadar yıpranmazdı.
Hani diyorlar ya nereden biliyorsun masum olduğunu? Çünkü Pınar Selek'in Mısır Çarşısına bomba koyduğuna dair tek ifade beraber yargılandığı Abdülmecit Öztürk'ün daha sonradan işkence altında verdiğini söylediği, "bombayı beraber Mısır Çarşısına koyduk" beyanına dayanıyor. Bugün Abdülmecit Öztürk, bu beyana rağmen davadan beraat etmiş olmasına rağmen Pınar Selek tüm tarafsız bilirkişi raporlarında, polisin olay günü tuttuğu raporlarda, patlamanın bombadan kaynaklanmış olamayacağı kanısına rağmen hala yargılanmaktadır. Savcıların sürekli olarak, kendisinin bu konuda herhangi bir ifadesi olmamasına karşın, sadece bomba uzmanı olmayan Jandarma raporlarına göre verilen ama her seferinde beraat edip, her seferinde tekrar temyiz edilen bir davada bugün Pınar Selek yeniden müebbet istemiyle yargılanacak. Pınar Selek gibi hayatını anti militarizme adamış, şiddete karşı bir dünya görüşü olan bir bilim kadınının hala suçlu görenlere bugün söyleyecek bir söz bulmak mümkün değil. Ve evet bugün 8 Mart, öyle reklamlarda bahsedildiği gibi pırlantaların, çiçeklerin verildiği kapital düzene rant sağlayacak o diğer kutlu günlerden değil. Bugün emekçi kadınların, geçen yüzyılın başına kadar hala köle muamelesi gören emeğiyle evini geçindirmeye çalışan, ezilen, sömürülen kadınların günü. Her gün kendine erkek diyen bir zihniyetin ayakları altında kalan, anamız, bacımız, yarimiz, eşimiz olmasa hatırlamayacağımız bizi doğuran yetiştiren kadınların günü. Ama bu ülke 8 Mart dünya kadınlar gününde Pınar Selek gibi bir kadın haklarını savunan gerçek bir kadın hakları savunucusunun yeniden ve yeniden yargılanmasını konuşuyor.
Sosyal medya bana neyi gösterdi biliyor musunuz? İlk defa bu ülkede ırkçı, cahil, peşin hükümlü, ön yargılı tehlikeli bir kalabalığın bu ülkede yaşadığını fark ettim. Daha önce bu kadar ümitsiz değildim insanlardan, ülkemden. Ama sosyal medyada her gün yaşanan sosyal linç kampanyaları sonrası benden nasıl daha ümitli olmamı bekleyebilirsiniz. Tamam, sosyal medyada, hiçbir zaman görmediğim derecede büyük bir duyarlılıkta var. Çoğu kişi sırf bak bende savundum bunu modasına uymak için tweet atmış olsa da, bir hareketlilik var, bunu görmezden gelemem. Ama faşizmin bu kadar yaygın ve gözü dönmüş bir şekilde twitter ve facebook'ta yaygınlaşmış ve açıkça savunuluyor olması içimi yakıyor. Pınar Selek için hain, terörist, bu kadının nesini savunuyorsunuz ya da savunanlara kansız deme cür'etine varan hakaretler yağdıranlar umarım bu yazımı okuduktan sonra aynada kendi suratlarına bakabilirler. Eğer bunu yazan her on kişiden bir bunu yapabilirse bu ülkenin insanı için hala bir umut var demektir. Tüm önlerine sunulan gerçeklere rağmen aynı at gözlüğü ile dünyaya bakıyorlarsa eğer ne yazık ki insanlığa dair ellerinde ne kaldıysa kaybetmişler demektir.
Bütün dünya kadınlarının, emekçi kadınların dünya kadınlar günü kutlu olsun. Umarım kadınların biz erkeklerle eşit şartlarda yaşadığı bir dünyayı görebiliriz.