Denizleri aşmak gerek







Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan bundan 40 yıl önce, 71 Muhtırasıyla ülkeye sıkıyönetim ile el koyan  askeri yönetim tarafından 6 Mayıs 1972 gecesi asıldı. Bu saydığım isimler bugünün sözde solcuları ya da Atatürkçülerine pek benzemezdi. Şimdi bazı solcuların yaptığı gibi milliyetçi değil yurtsever insanlardı onlar ve onların ardında gidenler. 


Şimdinin Atatürkçüleri gibi faşizan değil halkaların kardeşliğini savunan yoldaşlardı. Onlar bu ülkede birilerine rağmen diğer solcularla, yoldaşlarıyla kavga ederek değil beraber hareket ederek devrimin geleceğinin farkındaydı. Silahlı devrimi savunmazdı ve tek kurşun sıkmadı bu ülkenin polisine, askerine. Bu onların faşizan olup o kurşunları hak edip etmemesiyle ilgili değildi, bilirdi onlarda bu halkın çocukları. Belki onları şimdi anlamıyorlardı ama yarın elbet anlayacaklardı. Emperyalist güçlerin istediği gibi kardeşin kardeşi vurduğu bir gelecek istemiyordu onlar. 


Denizlerin bu tavrı tabii ki birilerini rahatsız etti. Amerika ve onun uşakları 6. Filoyu kovan, ODTÜ'de Amerikan Büyükelçisi'nin aracını ters çeviren bu bağımsız gençlik hareketinden çekinmeye başlamıştı. Tıpkı Amerika topraklarında sivil itaatsizlik eylemi yapan çiçek çocukları gibi büyük bir direniş gösteriyorlardı. Belki yollar ayrıydı çiçek çocuklarla ama amaç aynı kutsallıktaydı. Onlar hayal etmişti sadece, daha iyi daha yaşanabilir bir ülke hayal etmişti. Bu hayal için yoksul halka birlikte ırgatlıkta yapmış, onlarla birlikte mücadelede vermişlerdi. O zaman yoktu böyle ayrımız, gayrımız. Türk ile Kürt omuz omuza aynı amaç için yola dökülüyordu. Kürtler bugün olduğu gibi faşizan devlet kurma hayallerinden çok hep beraber özgür ve yaşanabilir bir Türkiye hayaliyle Denizlerle birlikte yola koyulmuştu. İşte bu kardeşlik ve yoldaşlık bu ülkeyi iç çatışmaya sürüklemek isteyenler için iyi değildi. Solcular Amerikan 6. Filosunu protesto edip evlerine yollarken, sağcılar sanki ülkeye hıyanet ediyorlar gibi onlara saldırıyordu. 


Şimdi üzerinden o kadar vakit geçti ne gariptir ki aynı sağcılar yani anladınız ülkücüler, Amerikan emperyalizmine karşı solculardan daha çok sertler. Peki ama biz mi o gün hatalıydık, emperyal güçlerin istedikleri gibi bu memlekette at koşturmasına engel olduğumuz için yoksa ülkücüler mi hatalıydı bizim bu amacımıza karşı bize saldırırken. Nedense bugün bazı kendini bilmezler,Deniz ve arkadaşlarını kendince terörist ilan ediyor. Ama nedense Amerikan emperyalizmine karşı yapılan tüm bu eylemleri, Denizlerin tavırları, savunmasını ve fikirlerini hep gözardı ediyorlar. Her hoşuna gitmeyeni terörist, vatan haini ilan eden bir zihniyetten daha azını beklemek fazlasıyla iyimserlik olur. Bütün dünyayı at gözlükleriyle anlamaya çalışmak zor olsa gerek. Keşke dünyanın sadece siyah, beyaz değil binlerce farklı renk ve desene sahip olduğunu onlarda görseler. Ama ne yazık ki insanoğlu böyle. Mutlu olmak, dünyayı daha kolay algılamak için siyah ve beyaz yetiyor ona. Daha fazla renk içinde hem mutsuz hem de kafası karışmış olarak gezmek herkese göre değil. Deniz Gezmiş ve arkadaşları 71 muhtırası öncesi bu ülkede devrimci bir fikir ve eylem mücadelesi verdiler. Ve ne yazık ki Denizler sonrası hiç kimse, hiç bir sol örgüt bu kadar kapsayıcı ve bu kadar kerdeşçe bir devrimsel hareketi yaratamadı. 


Askeri yönetim 1971 yılında sıkıyönetim ile başa geldikten sonra gören ülkeye istikrar gelecek sanmıştı. Oysa  muhtıra öncesi bu ülkede sol sağ en fazla sopalarla birbiriyle dövüşüyordu. Ama güya ülkeye "barış ve istikrar" getirmeyi amaçlayan Askeriye Denizleri idam ederek solun içindeki son umutsal mücadele gücünü de almıştı. Daha sonrasında silahların gölgesinde 80 darbesine doğru ülkede neredeyse bir iç savaş yaşanacaktı. Ama nedense bu ülkede çoğu kişi Evren denen zatın ülkeyi iç çatışmadan kurtardığı inancında. Nedense Kontrgerilla, askeriye ve dış güçlerin bu ülkeyi birbirine katan eylemleri hep görmezden gelinir. Eğer 80 darbesi ve öncesindeki olayları anlamak istiyorsanız önce Denizler ve sonra Mahir ve arkadaşlarının öldürülmesi olaylarına bakın. Gerisi zaten birileri tarafından nakış gibi ince ince işlendi.


Bu arada Metin Oktay'ın devrimci yönünü hiç bilmezdim. Denizlerin idamı öncesi imza toplayan yiğit bir devrimciymiş kendisi. Boşuna taçsız kral değilmiş, futbolu kadar gönlü de yüce bir insanmış. Buradan krala da selam olsun. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski