Bir zihniyetin anatomisi







Gündem o kadar yoğun ve karmaşık ki her an yeni bir yazı yazsam yeridir. Üniversitelerde bu hafta çıkan kavgalar hakkında aslında bir yazı yazmıştım ama pek istediğim gibi sert olmadı. Tamam bu ülkede siyasetin ne Üniversite bahçesinde ne de sokaklarda kavga sebebi, çatışma sebebi olmasını istemiyoruz. İnsanların siyasi fikirlerini birbiriyle paylaşacağı daha uygar bir toplum hepimizin isteği. Tamam başkalarının adına konuşmayayım ama en azından benim isteğim. Kimse ya da en azından benim gibi düşünenler, Üniversitelerde sol, sağ bölünmesinin yaşandığı günlere dönmek istemiyor.


Ama bu eline satır alıp Üniversitelerde kendi gibi düşünmeyen faşizanlara tepki göstermeyeceğimiz anlamına da gelmemeli. Marmara Göztepe kampüsü hakkında biraz bilgim vardır. Hani uzun süredir Marmara'dan uzak kalmış olsam da son zamanlarda tüm Marmara kampüslerinde bir muhafazakarlaşma eğilimi var. Zaten İlahiyat fakültesi eskiden beri  cemaatin elindedir. Göztepe ise işin garip yanı Marmara'nın en büyük kampüsü olmasına karşın hep bu siyasi kavga ve kamplaşmanın uzağında kalıyordu. Sonuçta İstanbul Üniversitesi gibi ana kampüsünde solcu grupların etkisi olan, Edebiyat fakültesi ise ülkücülerin kontrolündeki bir yapılaşma Marmara'da yok. Sadece itiraf edeyim bizim Marmara İletişim uzun süredir sol grupların kontrolündedir. Ama bu kontrol, faşizanların aksine başka grupların söz söylemesine engel olmak adına değildir bilginize. Ters örnekler yok değil midir? Tabii ki vardır ama ne yazık ki genel gerçek bu şekilde. Bizim okulda Hz. Muhammed'in doğum günü ve ya Fetih şenlikleri için sağcılar kolayca stand açıyor ve kimse bir şey demiyordu. Zaten mantıklı olanı bu neden desin? Mesela neden bir okulda kantin fiyatları tavan yapınca solcu öğrenciler boykota giderken sağ gruplar destek vermiyor? O kantinden bir tek solcular mı faydalanıyor. Öğrenci haklarını savunmaya ve protesto etmeye gelince ortada görünmeyen sağcılar vatan millet yaygarası olunca hemen nedense "kahraman" kesiliyorlar.


Hem de ne kahraman. Eline satırı alıp Üniversite'yi basan arkadaşlar nasıl oluyorsa Marmara Göztepe'nin o meşhur "güvenlikli" kapısını aşıyorlar. Hani her önüne geleni içeri sokmayan o güvenlik nedense o koca satırı fark edemiyor. Buna güvenlik zafiyeti değilde başka bir şey denir mesela görmezden gelme. 


Peki ama benim okuluma Marmara İletişim'e saldıran faşistler. Yusuf Devran adında kendine demokrat dekan geldikten sonra İletişim kimlik değiştirmeye başladı. Evet Marmara Medya Merkezi adında bir merkez açıldı. Doğrusu internette paylaşılan bir kaç görüntü sonrası etkilenmedim değil. Bizim kavuşamadığımız imkanlarla öğrenim gördükleri için şanslılar. Ancak bütün bunlar Devran'ın okuldan sol grupları uzaklaştırma, muhalif sesleri kısma çabasının üzerini örtemez. Kabul bizim zamanımızda da birileri bu okulda istedikleri gibi at koşturmanın peşindeydi. Ama bunu ortadan kaldırmanın yolu despotik tavırlarla herkesi kendine tabi kılmak değildir. Okul dışından gelen ve bilimsel yeterliliği tartışılan bir hocanın hem kısa sürede önce RTS bölüm başkanı sonrada dekan olmasıyla da bu işler çözülmez. 


Evet biliyoruz, Marmara Üniversitesi yönetimi pek bizim fakülteyi sevmez. Deprem sonrası ciddi anlamda sanki Marmara'ya ait değilde kendince bir Üniversite gibi ortada bırakılmıştır. Herhalde kendi kendine yetebilen bir fakülte olması zorlarına gitmiş olacak hem Marmara'ya hem de iktidara damardan bağlamanın yollarını arıyorlar. Son gerçekleşen faşizan saldırıda sol grupları fakülteden uzaklaştırma çabasıdır. Oysa yıllarca sağ gruplar fakültede kimse karışmadan istediği gibi cirit atıyor, kendi dergi ve yayınlarını çıkarıyordu. Şimdi birden ne oldu da sol gruplar bu faşizanlara dokunmaya başladı. İş fakültede yaşanan haksızlıklara gelince kedi gibi köşesine çekilenler vatan millet bahanesiyle yönetimin ve tabii ki iktidarın taşeronluğunu yapıyor. Ne yazık ki biz bu ülkede bu senaryoyu çok yaşadık. Dün Amerikan 6. filosuna karşı namaz kılan "vatanseverler" bugün kime secde ediyor acaba. 


Vatanlarını severken insanları sevmeyi unutan bu zihniyetin Üniversite gibi çağdaş bilimin merkezi olan eğitim mekanlarında ellerini kollarını sallayarak dehşet saçması nasıl bir ülkede yaşadığımız gerçeğini  tekrar hatırlatıyor. İnsanlar fikirleri ve görüşleri nedeniyle yargılanmamalı ama insanları fikirleri ve görüşleri ile yargılayan ideolojilere nasıl bakmak gerekir? Evet onlarında konuşma ve fikir bildirme hakkı var ama başkalarının da bu hakkı olduğunu düşünseler. Mesela başkaları kendisinden farklı düşünüyor diye fiziksel saldırıda bulununca acaba fikirler mi değişiyor? Aslında hiçte değişmiyor tam tersine karşısındaki insanında bağnaz ve karşıt fikirlere karşı şiddeti tek yol sayan bir insana dönüştürüyor. 


Ben Üniversite yaşamım boyunca cemaatcisinden, ülkücüsüne, PKK'lısından, devrimcisine, milliyetçi solcusundan (Hala ne demek olduğunu çözemedim), sosyal demokratına kadar birbirinden farklı fikirlere sahip birçok arkadaş edindim. Çoğuyla fikirsel tartışmaya girdim ama hiçbiri ile kavgaya tutuşmadım. Belki seçtiğim arkadaşlarında böyle bir zihniyette olması da bunu sağladı. Yani aslında kavga etmeden de fikirleri çarpışması mümkün. Kendi fikirlerimizi başkasına empoze etmeye çalışmak yerine karşıt fikri anlamaya çalışsak aslında her şey daha kolay olacak. Buradan tekrar hatırlatayım, ne Göztepe ne de Nişantaşı faşistlerin oyun parkı haline gelemeyecek. Belki biz Marmara'dan mezun olduk ama faşizanların istediği gibi at koşturup karşıt fikirli insanlara saldırdığı bir Marmara'yı onlara vermemeye kararlıyım. Bunun için elimden ne geliyorsa yapmaya da hazırım. Üniversiteler artık birilerinin kamplaşma alanı olmaktan çıkmalı. Solcular için de söylüyorum bunu. Karşıt görüşlerde öğrencilerin baskı altında olduğu bir Üniversite modeli, çağdaş eğitimin temelini atamaz. Üniversite'de kavgalar yerine, öğrenci haklarını, parasız eğitimi tartışmamız gerekiyor.


Ama birileri Üniversiteleri'de ele geçirmenin peşinde. Ve bu ele geçirme operasyonunda yine ülkü ocakları taşeronluk rollerini başarılı bir şekilde oynuyor. İş muhalefete gelince AKP karşıtı olan ülkücülerin, Üniversitelerden sol grupları temizlemek gibi "ulvi" bir görev için AKP ile beraber hareket etmesi nedense hiç yabancı gelmiyor. Ne diyelim umarız AKP güç kaybedince şimdi onu taşlayan ülkücüler ellerini uzatıp 3. Milliyetçi Cephe hükümetinin temelini atmazlar. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski