KCK operasyonları hiç durmadan, aksamadan devam ediyor. PKK'nın sivil kolu olarak görülen hareketin şiddete dayalı bir eylem hazırlığından mı yoksa PKK'nın fikir ve görüşlerine politik zemin yaratmaktan mı suçlandığı tam belli değil. Ancak politik temel yaratmanın esas suç olarak ortaya konduğu ortada. Özellikle içeri alınanların gazeteci, profesör, siyasetçi gibi kişilerin içeri alınması işin siyasi yönünü ortaya koyan bir ayrıntı.Evet PKK'ya üye olmak ve bu terör örgütüne yardım ve yataklık yapmak suç olabilir. Ancak bir terör örgütüyle benzer siyasi görüşlerin olması ve bunu yaymak dünyanın hiç bir yerinde suç değildir.
Bir partiyi ya da hareketi PKK ile organik bağı olduğu için kapatabilirsiniz. Ama o parti ya da harekette düşüncelerini açıklayan insanları direkt olarak şiddete teşvik etmediği sürece yargılamak düşünce özgürlüğüne kelepçe vurmaktan başka bir şey değil. Ne yazık ki bu ülkede düşünce özgürlüğü deyince herkes kendine yakın kesimlerin düşünce özgürlüklerini önemsiyor. Benimsemediği belki düşmanlık beslediği düşüncelerin uğradığı haksızlıkları ise görmezden geliyor hatta hak verebiliyor. İşte burada düşünce özgürlüğüne, insan haklarına ne kadar saygılı olduğunuz da ortaya çıkıyor. Başka insanların düşüncelerine katlanamayabilirsiniz ama en azından o düşüncenin özgürce dile getirilmesini sağlamalısınız.
Mesela, Kürtlerin kendi milliyetçi bakışlarını yaratmaları ve devrimsel bakışı şovenist bir çizgiye taşımış olmaları her zaman için yadırgadığım ve eleştirdiğim bir nokta. Ancak dünyada bütün ulusal hareketler haklarını elde etmek adına bu şovenist söyleme sığınıyorlar. Bundaki temel etken ise halkların enternasyonal mesajlar yerine milliyetçi mesajları daha kolay kabullenmesi. Bu sol görünümlü milliyetçi hareketler şimdiye kadar tarihte savaş ve ölüm dışında bir başarı kazanamamıştır. Başarı kazanmak kendi ulusal devletini kurmak eleştirdiğin bir yapıyı kendi milli hareketinin içinde tekrarlamaksa buna başarı değilde tükürdüğünü yalamak denir. Ama tüm bu karşı çıkışlar ve Kürtlerin savunduğu çoğu milli, şovenist yorumlara katılmamam onların düşüncelerini dile getirme haklarına karşı olmamı gerektirmemeli. Eğer kendimizi insan haklarına saygılı bir sosyal demokrat olarak tanımlıyorsak bu saygıyı göstermek bir lütuf değil zorunluluk olmalı.
Ancak bu noktada şunu açıklığa kavuşturalım. Anadilde eğitim gibi, belediyelerin yerel halkın şikayetlerini yerine getirecek şekilde daha yetkili hale getirilmesi gibi istekler zaten modern devletlerin yerine getirmesi gereken makul istekler. Bunları BDP'nin ya da sevmediğiniz siyasi bir hareketin önünüze getirmesinde art niyet aramak yerine bunu müzakere etmek gerekir. BDP'nin istediği gibi etnik temele dayanan federal bir yapı doğru bir yaklaşım değil. Bunun sonucu iki halkın birbirinden daha fazla ayrılması ve Kürtlerin daha milliyetçi bir çizgiye kaymasına neden olur. Böyle bir milliyetçi söyleme kayış ise bölgeye barış değil ancak savaş getirir. Madem amacımız iki milleti birbirine düşüren bu soruna bir çözüm bulmak ve PKK gibi bundan nemalanan hareketlere bir son vermek ise iki milletin bir arada tutunmasını sağlayacak bir çözüme ihtiyaç var. Ben burada BDP gibi partinin daha şovenist bir politika yerine daha enternasyonal bir tutum sergilemesini beklerdim. Arkasına bölge halkını alan böyle bir hareketin bu gücü işin kolayına kaçıp milliyetçi bir söyleme bindirmesi pekte barış yanlısı bir politika değil. Bu ancak ülkede MHP gibi partilerin güçlenmesine yarar.
Ancak her şeye rağmen, AKP muhaliflerini artık yargı yoluyla alaşağı etmenin peşinde. KCK operasyonlarıyla doğuda BDP belediyelerine, "yolsuzluk" operasyonlarıyla batıda CHP belediyelerine karşı operasyon yürütülmesi bunun en açık kanıtı. Gazetecilerden, savcılara kadar kendine ve cemaate dokunan herkesi sorgusuz sualsiz içeri alan AKP kendine muhalefetsiz bir ülke kurmanın peşinde. Behzat Ç. dizisinin son bölümünde de açıkça badem bıyıklı operasyonları eleştiriliyor. Zaten RTÜK tarafından içki v.b kötü alışkanlıklara gençleri özendiriyor bahanesiyle ceza alan Behzat Ç.'nin de yakında fişinin çekilmesine şaşırmamak gerekir. Belli ki bu ülkede sesimizi kesip bir kenara çekilsek de, susmadan bağırıp çağırsak da sıra bize gelecek. Mademki sıra bize bir şekilde gelecek, şimdi konuşmanın zamanıdır. Yarın bize çocuklarımız baba sen AKP diktatörlüğü ülkeye gelirken ne yaptın diye sorarsa, en azından susmadık diyebilmek için hiç bir zaman olmasa bile bugün konuşmanın, sesimizi çıkarmanın zamanıdır. Puşi taktığı için, parasız eğitim istediği için, cemaatin ipliğini pazara çıkardığı için susturulmaya çalışan gazeteci, öğrenci, Belediye başkanı ve daha yüzlercesi için bugün köşemize çekilmenin değil meydana çıkmanın zamanıdır.
*Bu söz twitter'da vicdan sahibi insanların susmaması için kullanılan bir tag. Bende bu yazıda kalbimin kurumadığını kanıtlamak adına susmadığımı göstermek adına bu başlığı kullanmayı tercih ettim.
Tags:
AKP
BDP
Düşünce özgürlüğü
Gündem
Haberci Günlük
İleri demokrasi
KCK
PKK
Siyaset
Susarsan kalbin kurusun