Alevilik ve bir Ramazan kâbusu


Bilirsiniz bazen olur bu sayfalardan en umutsuz cümleleri duyarsınız ülkeye dair. Işığı göremediğim zamanlardır onlar. Hani pencereden dışarı bakarsınız, kapkara bir gökyüzü. Güneşin sıcaklığını hissedersiniz ama kendisini göremezsiniz. Hava öyle boğuk ve karanlıktır ki bütün yaşam enerjinizi alır. Yağmur yağmak ister ama yağamaz, içinde fırtınalar kopan ama derdini kimseye anlatamayan bir adam gibi. İşte bu ülkede her linç girişim yaşandığında, her katliamda, her birileri haksızlığa uğradığında içim böyle oluyor. O yağmuru yağdırmak adına, içimdekileri dökmek adına çok uğraşıyorum. Bazen olmuyor ve dünyadan, hayattan ve tabii ki bu memleketten vazgeçen bir adam karşınıza çıkıyor. 

Malatya'da Alevi aileye saldırıldı haberlerini görünce içim bir cız etti doğrusu. Çocukluğumun geçtiği bir anlamda yarı memleketim olan Malatya'da bir Alevi ailesine saldırı. Malatya gibi Alevi ve Sünnilerin bir arada yüzyıllardır yaşadığı bir coğrafyada pek beklenmeyecek bir kavga aslında. Ama sonra bu düşündüğüm şeyin ne kadar saçma olduğunu anladım. Tarihte en büyük katliamlar en yakın komşuların birbirini boğazlamasıyla başlamıştır. Hani aslında o düşen ilk ateş, çatışmanın ilk ve en önemli kaynağıdır. Ve hiç beklenmeyen yerden başlar yangın, en içten, en derinden, en yakınınızdan. Ama bu ülkede istediğim son şey, Alevi ve Sünniler arasında yaşanacak bir gerilim. Maraş, Çorum Ve Sivas sonrası, özellikle zaman aşımı saçmalıkları, Cemevlerine ilişkin Yargıtay kararı gibi gelişmeler Alevilerin de sabrının taşmasına neden oldu. Malatya Doğanşehir'e bağlı Sürgü Belde'si de Malatya'nın birçok bölgesi gibi Alevi, Sünni nüfusun beraber yaşadığı bir yer. Bir Alevi ailenin haklı bir şekilde, Ramazan davulcusuna bizim kapımızın önünde davul çalma, sabah erken işe gideceğiz demesi neden linç sebebi oluyor. Bu kadar mı anormalleştik, bu kadar mı sabırsız bir milletiz. Hani işin pis kokan yanı, davulcunun 500 kişiyi kapının önüne topladığına ilişkin ayrıntı. Bugün Hüseyin Aygün ve Veli Ağbaba'nın bölgede yaptığı tespitlere bakılırsa sorun pek belde halkında değil gibi. Bu grubun belde dışından gelme olasılığını da düşünmek lazım. Yine mutlaka belde içinden de katılım olmuştur. Amacım beldeyi "aklamak" filan değil ama nasıl Sivas, Çorum ve Maraş münferit olaylar değil ve birilerinin körüklemesiyle meydana geldiyse bugünde Sürgü'de gerçekleşen saldırıyı basit olarak algılamamak gerekiyor. Özellikle sizi de Sivas, Çorum ve Maraş vurgusu yapan saldırganların fazlasıyla bilinçli bir şekilde bu linç girişiminde bulunduğu belli. Evet belki tek bir aileye ama bunun önlemi alınmaz ve sorumlular ceza almazsa, yapanlar tekrar bu olaydan cesaret alacaktır.

Evin camları aşağı inmiş, saldırganlar evin içine girip her şeyi kırmış, ahırı da ateşe vermişler. Şu an için durum sakin ama bir oruç yüzünden böyle bir saldırı olması ciddi anlamda yürek yaralayıcı. İnsanların neden ve niye oruç tutmadığı kimi niye ilgilendirir anlamıyorum. İnsan orucu başkaları için değil kendi nefsini kontrol için tutar. Ama en ufak gerginlikte Alevi'nin evini taşlamak bana pekte nefsin kontrollü hali gibi gelmedi. Zaten bazı oruç tutan insanların sadece aç kalmak adına bu ibadeti gerçekleştiriyor olması, Ramazan'ın o bahsedilen ulviliğini de ortadan kaldırıyor. Aleviler oruç tutmuyor diye bizim o ulvi değerlere sahip olmadığımızı düşünenlerde fena halde yanılıyorlar. Her neyse bu ülkede bu tür saldırılar yapılmaya ve hükümetler bunlara "münferit" demeye devam edecek. Hani bu olay büyüyüp bir Sivas, Çorum ya da Maraş olsa  dahi açıklama belli, "münferit olay, abartmaya gerek yok" Oysa Yargıtay kararı, Erdoğan'ın Sivas'a yönelik açıklamaları AKP'nin Sivas konusunda tavrı, akit denen gazete parçasının iftiraları bunların hiçbirinin bu tür olaylardaki etkisi görülmüyor. Görülmüyor çünkü birilerinin işine gelmiyor. Her ne kadar Malatya'da böyle bir olayın büyümeyeceğini düşünsem de bu ülkede yeni bir karışıklık yaratılmak istendiğine dair  bir tür işaret fişeği olabilir. Burada olmazsa başka bir yerde. Belli ki birileri, Alevilerin çok sesinin çıkmaya başladığını düşünüyor. Yani sesimizin gürlüğünden korkanlar var. Ama üzülmesinler, biz bu oyunları çok gördük. Ne Aleviler boyun eğer ne de provokasyona gelip başkalarına saldırır. En azından bizim erkanımızda böyledir. Kısaca şimdiye kadar tutmayan Alevi,  Sünni çatışması oyunları şimdiden sonra da tutmayacaktır. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski