Güzel bir sabaha uyanacağım yarın. Biliyorum, hissediyorum iliklerime kadar. Ve sana rastlayacağım, günüm senle geçecek. Ama bu sefer başaracağım güzel kadın. Sana rağmen sen yokmuşsun gibi devam edeceğim hayatıma. Çok yazdım, artık veda ettim diye. Ama işte kalbin alışması gerek o vedaya. Bilirim hiç vazgeçmez sevmekten. Aslında vazgeçmek nedir bilmez. Nefret yoktur hiç içinde. O yüzden çok darbe yedik bu hayatta. Nefretlerim anlık, sevdalarım ömürlük olunca tutunmak zor bu hayatın rüzgarlı limanlarında. İlla bir iskeleye bağlanacaksın. Yoksa savrulursun bir o limandan diğerine. Nefret edeceksin tek tek bazı insanlardan. Yoksa durumlardan nefret etmek yetmiyor. Seviyorum desen, hayat kabul etmiyor seni. İlla nefret bekliyor senden. Bir ağacın toprağa köklerini atması gibi, içinde köklenip büyüyecek nefret. O nefret büyüyecek ki insan olduğunu unutasın. Sevmelerin denizin üstünde kalsın hiç derine dalmasın diye nefrete bağlayacak seni.
Hani çok sevdim, aşığım dediğinde aslında kendi zıddına, nefret ettiğin insana bağlandığını fark edeceksin. Bir mıknatıs misali kabul etmediğin her şeyi barındıran bir kadın ya da adam. İşte o zaman anlayacaksın aşkının sevgi değil nefret üzerine kurulduğunu. Ama işte nefret üzerine kurulu bir aşk belki daha sağlamdır. Çünkü en kolayıdır birinden nefret etmek. Oysa onu sevmek, ona sevgiyle bağlanmak ve aşkı bunun üzerine kurmak işte bu en zoru. Nefret ettiğinden kopmakta kolaydır mesela. Zaten ona sevgiyle değilde nefretle bağlı olduğunu anladığın an işin rengi değişir. Sen aynadaki tersine aşık olmuşsundur. Narsisus gibi kendi görüntüne aşık olan bencilin tekisindir aslında. Bunu kabullendiğin an vazgeçebilirsin ama kabullenmediğin sürece o aşkın kölesi olursun. Ne yazık ki günümüz insanı böyle bir aşkın kölesi. Oysa insan eksiğini tamamlamak için aşık olur aslında. Kendi tersini aramak, nefreti aşka dönüştürmek bunlar hiç sağlıklı şeyler değil. Nefret öyle bir zehirdir ki ondan kurtulmasını bilmiyorsan bütün vücudunu kaplar. Kalp, beslenecek sevgi bulamayınca, nefreti sevginin yerine koyar.
İşte hayatta beni buna zorluyor şimdi. Senden nefret etmem için bir sürü neden önüme sürüyor. Ama ben nefret ettiğim şeyleri sevmem başkalarının tersine. Ya da nefret benim için anlık bir şeydir. Vücudumda kolay kolay yer vermem ona. Ben sana sevgim dışında bir şey verebilir miyim peki? Şu an için değil be güzelim. Ama çok değil biliyorum bir iki seneye kendime gelirim ben. Hayatta hedeflerine biraz gecikmelide olsa ulaşan bir adamım. Öyle umutlarımı kaybetmem. Ne rüzgarsız okyanuslarda dolaştık ama yinede umudu kaybetmedik. Bugün yine rüzgarsız bir okyanusa doğru sürükleniyorum. Ama biliyorum ya, her karanlığın sonunda bir aydınlık vardır. Belki sana kavuşmak yok kaderimizde ama belki kader bizi bekleyen deniz kızına doğru sürüklüyordur, kim bilir? Ama umarım sen beyaz atlı prensine kavuşmuşsundur. Benim sana sevgim hiç bitecek gibi değil ama şekil değiştirmeye başladı bile. Eski bir hatıra gibi, duvardaki küflenmiş eski bir resim gibi, hayatımın güzel bir yerine yerleştiriyorum seni. Ama yazmaya devam edeceğim güzel kadın. Sayende tekrar kelimelerle barıştım. İlk defa bir kadın için bu kadar çok şey yazdım, bunların hepsi senin sayende. Bir gün sadece senin hakkında yazdıklarımı kitaplaştıracağım güzel kadın. Tıpkı Kafka'nın Milena'ya yazdığı mektuplar gibi. Her ne kadar bir Kafka olmasak da kendi çapımızda yayınlayacağız işte. Umarım o gün geldiğinde bana çok kızmazsın güzel kadın. Çünkü kendimi tanıyorsam o gün gelecektir. Zamanını bilmesem de geleceğini biliyorum.