Bazen hayatın bize sunduklarını elimizin tersiyle itiyor muyuz acaba? Belkide o kadar meşgulüz ki, hayatla öyle bir boğuşuyoruz ki görmüyoruz yanımızdan öyle geçip gidenleri. Küçümsüyoruz o an için hiç umursamıyoruz. Belki hazır değiliz bize sunulanlara, belki de anlayamıyoruz o an karşımıza nasıl bir fırsat çıktığını. Hani kader denen şeye inanmam ama işte insanın bu körlüğü ancak kader ağı teoremiyle açıklanabilir. Teorem diyorum çünkü insanlar kader denen şeyi basit ve düz bir çizgide ilerleyen, Tanrısal bir süreç olarak algılıyor. Oysa kadere sürekli müdahale eden Tanrı modeli bize, insanoğlunun Tanrıya isyan edebileceği bir tablo sunuyor. Çünkü kader dediğiniz şeye Tanrı, yaratıcı, Allah ne adla hitap ederseniz edin dışarıdan sürekli müdahale ediyor olsaydı herhalde dünya denen gezegende bu kadar başına buyruk pislik içinde yaşamazdık. Zaten birçok dini kitapta da dünya bir sınav yeri olarak gösteriliyor. İster dini inancınız olsun, ister olmasın bu dünya denen gezegende tek başınayız. İşlediğimiz günahların karşılığını alırsak belki de bunu kaderin bir oyunu olarak görebiliriz. Hani kadere inanmıyordum değil mi? Ben yaratıcının sürekli müdahil olduğu bir kader modeline inanmıyorum aslında. Başımıza ne geliyorsa kendi yaşam döngümüzden kaynaklanıyor.
Kısacası benim kadersel modelim şöyle. Her insanın kendine göre bir yaşam döngüsü var.Bu yaşam döngüsü başkalarıyla çarpıştıkça kendini kadersel ağını kuruyor.Ve başkalarının yaşamsal döngüleriyle etkiye girerek karşımıza çıkan şey hayatın ta kendisi. Bu o kadar karmaşık bir süreç ki hani o kader denen sürece hakim olabilmek için kendi yaşamsal döngünüze etkide bulunacak bütün döngülerden haberdar olmanız gerekiyor. Bu döngülerden bazıları ile daha uzun bazılarıyla ise daha kısa bir etkileşim olabiliyor. Ama bu kısa ya da uzun süreçler hayatımızı nasıl etkiliyor, işte bunu bilmek mümkün değil. Kısacası bilmediğimiz bir süreç olmasına karşın aslında kaderimizin kontrolü tamamen bizde. Kısacası insanoğlu çözemeyeceği koca bir problemin en önemli çözümü. Hayatınızda yaptığınız tüm seçimler doğru yada yanlış olsun bize hayat denen koca şeyi sunuyor. Bu hayatlar bir araya geldiğinde ise kocaman bir dünya ile karşı karşıya kalıyoruz. Peki diyeceksiniz maddelerin hareketi, sonuçta onlar canlı değil, bilinçli değil ve sürece etkide bulunamazlar. Aslında süreç onlar için belirlenmiş ve hesaplanması daha kolay. Çünkü bilinç olmadığı için hesaplanabiliyorlar. Hatta belli bir bilinçle hareket eden hayvanlarında çoğunlukla nasıl davranacağı bellidir. Ama bunlarında hayata etkisi vardır. Hani matematikte etkisiz eleman denen 0'ın bile değeri olmasa bile problemin sonucuna dair bir etkisi olur. Hayat denen sürçte de canlı ya da cansız varlıkların beli bir etkileri vardır. Ama insan bilinç sahibi olarak sürece direkt etkide bulunur.
İşte aslında hani dini öğretilerin bize söylediği fala inanmama denen şey ancak böyle bir mantıkla temellenebilir. Fal denen şeyle bir şeylerin bilindiğini söylesek bile bu ancak o anki durumun görünümüdür. Gelecek denen süreçte nasıl bir tablonun karşımıza çıkacağını söyleyebilen bir fal şu an için karşımızda yok. Öyle bir gelecek falının ise yıldızlara bakarak tahmin edile basit bir astrolojik süreçten çok daha bilimsel, çok daha kuantumsal bir fiziki hesaplamaya ihtiyaç duyduğu ortada. Belki yıldızların o anki durumunun insanlar üzerinde nasıl etkiler yaptığını, doğumdaki yıldız durumların insan karakterinde belli etkileri olabilir. Ama bütün süreci ele aldığımızda, bir insanın yaşamsal döngüsünde karaktere dair bu genel bilgiler aslında süreç hakkında ancak genel bir tahmin imkanı verir. Ve bu tahminin tutup tutmaması aslında yine insana kalan bir şeydir. Nasıl mı?Aslında fal denen şeye inanırsanız bir yerden sonra onu gerçekleştirmek adına hayatınızı yönlendirmeye çalıştığınızı fark edersiniz. Ama ne kadar yönlendirirseniz yönlendirin kaderin gerçekleşmesi diğer yaşamsal döngülerin üzerinizde yaratacağı etliye bağlı olduğundan aslında hiç bir fal tam olarak da gerçekleşmez. Hem dikkat ederseniz bütün astrolojik tahminler daha çok genel ifadeler taşır. Özel durumlara dair birkaç değerlendirme olur. Ama peki gerçekleşmezse? Fallarınız tutmamasına rağmen hanginiz fal baktırmaktan vazgeçersiniz.Aslında belki çoğumuz geleceği tahmin etmenin olanaksız olduğunu biliriz. Yani en azından şimdilik. Ama işte birinin bu süreci tahmin edeceğine dair inanç, bilinmeyene olan merak içten içe fala ihtiyaç duymamızı sağlıyor.
Hayat denen süreç böyle bir şey.Hayatta yaptığımız tüm hatalar ve tüm doğrulardan biz sorumluyuz. Başkalarının etkisi olsa da Tanrının etkisi olmadığı bir süreçte bunlardan bir yargılanma olacaksa tek sorumlu biziz. Tabi bizim aklımıza girenlerin, belki o günahları işlemimizi sağlayanların da sorumluluğu vardır. Ama sonuçta eylem bize aittir. İster bir yaratıcıya inanın ister inanmayın, hayatımızın kontrolü bizde. Onun için eğer bazı fırsatlar kaçırmış ve bunları görememişsek bu tamamen bizim o fırsata bir şekilde tam anlamıyla hazır olmadığımızı gösterir. Kader denen sürecin sonucunu gören ve buna müdahil olmayan bir Tanrı varsa eğer gerçek anlamda tahmin edilmesi imkansız bir algoritmik düzen kurduğu için önünde diz çökmek lazım.Bakalım hayat denen bu süreç daha karşımıza nasıl seçimler koyacak. Ve bakalım ne zaman gerçek anlamda kendi aydınlık yolumuzu bulacağız. Belki de hiç olmayacak ama madem bilmiyoruz geleceği, yaşayıp öğrenmek ve gözümüzü iyi açmamız lazım.