Cem Evi gerçeği ve bu ülkede Alevi olmak



CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, TBMM'de Cem Evi açılması için Meclis Başkanlığı'na başvuruda bulunuyor. Ama TBMM Başkanlığı ne cevap veriyor, Diyanet İslam'da Cami dışında ibadet alanı tarif edilmediğini söylüyormuş. Yani TBMM'ye göre Alevi toplumu kaldırılmasını istedikleri Diyanetin sözünü dinleyecek. Aslında söylenen şu, ey Aleviler eğer Müslümanım diyorsanız Camiye gidin yok değilim diyorsanız Cem Evi kabulümüz. Yani hem Müslüman hem Alevi olunmaz, ya Müslüman olacaksın ya da Alevi. Ama onların isteği tabii ki bütün Alevilerin Cem Evi yerine Camiye gitmesi, düzene kafa tutan değil de şükredip başını öne eğen dindar neslin bir parçası olması.

Ama olmayacağız. Sizin bu topluma dayattığınız bütün dindar geleneğe inat, Aleviler kendileri olmaya, düzene karşı gelmeye devam edecek. Diyanet'in bizim için ne kadar anlamsız bir kurum olduğunu neden bu iktidar anlamakta bu kadar zorluk çekiyor. Sadece Sünni, Hanefi bir toplumu temsil eden, dindar toplumun temelini oluşturacak olan Diyanet, laikliğin karşısındaki en büyük engeldir. Devletin dinden elini çekmesi gerekir. Diyanet Başbakanlık düzeyinde temsil edilirken diğer dini temsilcilerin bu ülkede böyle bir gücü yok. Bırakın diğer dinleri, İslami mezhepler arasında bile sadece Hanefiler temsil hakkı bulabiliyor. Ya diyanet Sünni-Hanefi yapısından sıyrılıp hem İslami mezheplere hem de diğer dinlere kapısını açacak ya da diğer dini kurumlarla diyanet aynı seviyede temsil edilecek. Madem laiklik diyorsunuz işte budur laiklik. 

Ama yok sizin istediğiniz bu değil. Siz bırakın Diyanet'i yeniden konumlandırmayı, mevcut yapıyı daha da güçlendirmenin peşindesiniz. Siz o kadar Alevi açılımından bahsedin. Yok bilmem kaç tane toplantı yapın, sonuç: TBMM'de Cem Evi açılamaz. Madem niyetiniz yoktu Alevi'lerin haklarını tanımaya neden bu toplantılar yapıldı. Amacınız neydi?  Birde soruyorum değil mi? Amaç belli, gündem değiştirmek, Alevileri biraz daha oyalamak. Sivas davasında da aynı şeyler yaşanmadı mı? Dün CNN Türk'te Rıdvan Akar ve ekibinin hazırladığı Sivas Katliamı hakkında bir belgesel vardı. Doğrusu Menekşe'den Önce belgeselinin fragmanı bile daha içtendi. Yanlış anlaşılmasın, Rıdvan Akar'la iki yıl çalıştım ve belgesel hazırlama açısından ne kadar titiz ve çalışkan olduğunu bilirim. Ama işte bilinen belgesel tadındaydı her şey. Oysa Menekşe'den önce belli ki o klasik belgesel kalıbını kırmış. Her neyse nasıl anlatırsanız anlatın, yüreğimizdeki acı hafiflemiyor. Yine akıyor o gözyaşları. Bizim canlarımıza kast ediyorlar ve şimdi gelmiş Sivas'ta canımıza kast edenler masumdur kampanyası başlatmaya çalışıyorlar. Önce zaman aşımı şimdi de vicdanların aşımını bekliyorlar. Ne zaman aşıma uğrarsa vicdanlar o zaman düğmeye  basacaklar. Ne bir Cem Evi ibadethane olabiliyor ne toplum içinde adam gibi Alevi olarak yaşayabiliyoruz. Eskisine göre iyi bile olsa ben bıktım artık birilerinden Alevi olduğumu saklamayı.

Sevdiğim her kadında Alevi olduğumu öğrenirse ne olur demek zorunda mıyım ben? Neden ben hep kabul ediyorum insanları da insanlar beni olduğum gibi kabullenemiyor? İnsanların ön yargılarını yıkmak zorunda kalmak her seferinde, her seferinde Ya sabır çekmek kolay mı? İnsanların benim Alevi olmama nasıl tepki  vereceklerini düşünmek mi zorundayım? Değilim aslında, hiçbirini yapmıyorum da, düşünmüyorum da ama bir yere geliyorsun ve sana bunu hatırlatıyorlar. Ne yazık ki bu ülke insanı tamda AKP'nin istediği kıvamda. Dindar olmasa bile dindar görünümlü. Özellikle dinle alakası olmayanların bile Ramazan'da ne kadar hassas olduğunu düşününce, işimiz var gerçekten bu insanlarla. Bakalım gelecekte nasıl bir Türkiye'ye uyanacağız. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski