Bu işin bir yanı ama asıl canımızı acıtan, Devran denen bu dekanın öğrencilere davranışı. Okulda ülkücülerin kavga çıkarmasına ön ayak olan, sol görüşlü öğrencilere karşı ayrımcılık yapan ve sol görüşlü akademisyenlere anlamsız soruşturmalar açan bir kendine demokrat bir dekandan bahsediyoruz. Bu dekanın yanında yer alıp, işini garantiye almak adına Üniversite'deki bu kıyıma göz yuman eski hocalarımıza da buradan sitem etmeyi bir görev addederiz. En son çıkan iki haber ise yenden Marmara'da neler oluyor dedirtti. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde doktora yapmak için başvuran Ekrem Çelikiz, doktora sınavında karşılaştığı tutum karşısında bir anlamda şoka uğramış. Doktora mülakatı sırasında nasıl bir muamele gördüğünü Focus Haber'e anlatan Çelikiz'in iddiaları yenilir, yutulur cinsten değil. İşin içinde Devran gibi bir adam olunca da inanmamak elde değil. Çelikiz'in iddialarının ayrıntısına buradan ulaşabilirsiniz.
Diğer bir vahim gelişme ise tutuklu bulunan Gazetecilik 3. Sınıf Öğrencisi Emine Akman'ın girdiği 8 sınavın Üniversite yönetimi tarafından girmemiş gibi gösterilme çabası. Emine Akman'ın cezaevinden gönderdiği mektubun ayrıntısına ise buradan ulaşabilirsiniz. Daha önce Emine Akman, Uraz hocasına selam gönderdiği için, Uraz hoca hakkında Devran tarafından soruşturma açılmıştı. Uraz hoca bizim zamanımızda da akademisyendi. O zamanlarda açık sözlü ve dürüstlüğü ile öğrenciler arasında nam salmıştı. O kadarki kimse Uraz hocanın sınavlarda gözetmen olmasını istemezdi. Çünkü, kopya çekilmesi konusunda hiç acıması yoktu hocanın. Her neyse Uraz hoca hakkında soruşturma açılırken, twitter ve facebook üzerinden yapılan yorumlar için öğrencilere soruşturma açılırken susan hocalarımız bugünde susmaya devam ediyor. Biz kimlerin susmadığını, Devran ile mücadele ettiğini biliyoruz. Kimlerin ise onun yönetiminde payda kapabilmek adına etrafından ayrılmadığını. Daha öncede Devran, okulda gerçekleşen tüm bu baskılar karşısında Ezgi Başaran ve diğer Marmaralı mezunlara ulaşmaya çalışan öğrencileri de afişe etmiştir. Güya Ezgi Başaran bu yazıyı ısmarlama yazmış. Yani bir Marmaralı olarak, Ünsal hocanın bir öğrencisi olarak Ezgi hanımım hiç söz hakkı yokmuş gibi. Sanki baskılar karşısında şimdi Marmara'da okuyanların eski mezunlardan yardım isteme hakkı yokmuş gibi. Ve bu yapılan uygulamalara destek olan öğrenci ve hocaları gördükçe midem bulanıyor. Özellikle Devran'ı destekleyen öğrencilerin geleceğin gazetecileri olması işin daha da vahim boyutu.
Tekrar ediyorum, sayın Devran Marmara İletişim sahipsiz bir fakülte değil. Biz Marmara'nın diğer fakültelerine benzemeyiz. Önce bahar şenliğimizi aldılar elimizden. O zamanlar anlamamıştık oyunu. Daha sonra İş Kulelerinde yapılan mezuniyetler içlerine oturdu. Her Marmaralı gibi stadyumda mezun olacaktık. Masum bir istek gibi gelmişti oysa. Ama işte bunlar Marmara İletişim'i farklı yapan şeylerdi. Bir gün geldi yeni bir öğretim görevlisi geldi okula. Hiç bir uzmanlığı yoktu medya konusunda. Sonra bir baktık önce RTS Bölüm Başkanı sonra da Dekan oldu. Yıllarca o okula hizmetini veren, öğrenciler yetiştiren hocaların üstüne basarak. Zaten CV'sinden belliydi kimlerin adamı olduğu. Yine gülümsedik olanlara, önemsemedik. Ama ne oldu, Miha kapatıldı. Medya Merkezi kurduk, Miha'ya ihtiyaç yok dendi. Oysa en çok şimdi ihtiyaç vardı Miha'ya. Daha önce imkansızlıklar içinde bir Marmara ekolü yaratan Miha, bir anda kenara itildi. Sonra elindeki iki kamera kaybolmasın diye bin takla atarak öğrenciye zar zor ekipman vermesiyle ünlenen Sinan uzman hakkında soruşturma açıldı. Bana göre Sinan Uzmanda Devran'ın işine gelmiyordu. Çünkü belli ki kime ekipman verilip verilmeyeceğine Devran karar verecek. Şimdi susup Devran'ın Marmara İletişim'i yavaş yavaş ele geçirmesini izleyenler bu güzide okulun nasıl boş bir İletişim Fakültesi haline getirildiğinin hesabını elbet verecektir. Evet bu okul bize çok şey öğretmedi ama bize o az ama öz bilgileri verenleri bu okuldan uzaklaştıran Devran ve ekibi ne verecek öğrencilere. Gazetecilik mesela sadece teknik ekipmanı iyi kullanabilen kişi midir? Montaj öğrenen gençler acaba Türk ve Dünya sineması hakkında ne kadar donanım kazanıp çıkacaklar? Biz teknik ve kültürel donanımızı Üniversite derslerinden değil Miha'dan aldık. Bizim Kemal Aslan, Kayıhan Güven, Nurçay Türkoğlu gibi hocalarımız vardı. Biz Miha derslerinde sadece gazeteciliği değil hayatı da öğrenirdik. Evet bugünün Marmara İletişimcileri bizden daha iyi teknik imkanlara sahip. Ama bizim kendimize ait bir fakültemiz, Miha'mız ve özgürlüğümüz vardı. Çamurlu da olsa o bahçe bize aitti. Küçükte olsa kantin, öğrenci işleri ağır aksak işlese de bizimdi. Kimse kimseyi kayırmaz, haksızlık yapılsa bile hep istemeden olurdu. Şikayet ederdik hep okuldan ama hiç bizim dekanlarımız kendi öğrencini bir grup faşiste dövdürmemişti. Şimdi düşünün hangisi daha iyi eski Marmara İletişim mi, yenisi mi?
Tags:
Ekrem Çelikiz
Emine Akman
Gündem
Haberci Günlük
Kemal Aslan
Marmara İletişim
Marmara Üniversitesi
Miha
Nurçay Türkoğlu
Uraz hoca
Yusuf Devran