Suriye düşerken ardında kalanlar




Suriye hakkında düşünmemek, yazmamak mümkün değil. Öylece durup komşunda ki iç savaşa ve katliamlara seyirci kalmak. Beşar Esed ya da Esad hangisi doğru bilemem ama tek bildiğim kendi halkını katlettiğidir. Hama'da son gerçekleşen katliam da Suriye'de artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının kanıtı. Belli ki birileri bölgede yeni bir düzen istiyor ve Suriye bu noktada önemli bir domino taşı. Mısır sonrası yıkılması beklenen Suriye rejimi belli  ki ABD ve ortaklarının beklediğinden daha dayanıklı çıktı. Bu katliamların sorumlusu her ne kadar Esad olsa da bu ateşi yakan, Suriye'yi iç savaşa sürüklemek adına muhalifleri silahlandıran ve lojistik destek sağlayanların payını da unutmamak lazım. Türkiye'nin de bölgede Sünni yönetimlere verdiği destek Suriye iç savaşında da kendini gösterdi. İnsan hakları nutukları atan bir Başbakan'ın Sudan'ın katliamcı lideri El Beşir'i koruyup kollaması bu açıdan önemli bir çarpıklık. Acaba burada El Beşir'in Sünni olmasının etkisi ver mı? Bir diğer çarpıklık ise her fırsatta demokratik gösteri haklarını kullanmak isteyen kendi vatandaşına saldıran Erdoğan'ın bu konuda başkalarını eleştirmesi. Evet aslında Esad'in yaptıklarıyla Erdoğan'ın polisinin müdahalesi karşılaştırılamaz. Yani insani açıdan bu Esad'in, sivil halka ateş açan bir katliamcı lideri korumak ve savunmaktır. Burada bahsettiğim ise Erdoğan'ın sanki kendi ülkesinde demokrasi varmış gibi başka ülkeleri demokrasi yoksunluğuyla eleştirmesi. Bir diğer taraftan ise kendi vatandaşını katleden El Beşir gibi biriyle ticari ve diplomatik ilişkiler kuruyor. Ahmet Kaya'nın dediği gibi bu ne yaman çelişki anne. 


Ama işte Suriye'de sular durulacağa da benzemiyor. Bugün Suriye Savunma Bakanı'na yapılan suikast muhaliflerin hem istihbarat hem de cephane anlamında nasıl bir güce ulaştıklarının göstergesi. Her ne kadar bu iki güç dış kaynaklı olsa da Savunma Bakanı'nın öldürülmesi bir tür gövde gösterisi. Aynı zamanda politik duruşunda ısrarlı Şam yönetimine dış güçlerin dolaylı bir uyarısı. Suriye'nin stratejik öneme sahip Golan tepeleri sınırında yer alan birlikleri de merkeze kaydırması, Şam'ın düşme tehlikesini ortaya koyuyor. Peki ama Şam düşer ve Esad teslim olursa ne olur? İddialar Esad'in ülkenin kuzey batısında Nusayrilerin ağırlıkta yaşadığı bölgede bir Nusayri devleti kuracağı yönünde. Hatta Esad'in birliklerini oraya kaydırmaya başladığı konusunda da bilgiler gelmeye başladı. Suriye tüm bu karmaşık süreçten geçerken biz ise hala uçağın nasıl düştüğünü bilmiyoruz. Yok Suriye vurdu, yok füzeydi, uçaksavardı derken şu anda uçağın nasıl düştüğüne dair kesin bir bilgi yok. İşin garibi devlet yetkililerinin de bu konuda adam gibi bir açıklama yapma gereği duymaması. Genelkurmay'ından tut, Başbakanlığa, Dışişlerine kadar kimse halkı aydınlatacak bir bilgi vermiyor. Gerçi uçağın nasıl düştüğü sokaktaki adamın umurunda mı? Bence değil. Mete Çubukçu'nun T24 sitesindeki yazısına bakılırsa uçağın nasıl düşürüldüğüne dair halen senoryalar gündemde. Kesin bir bilgi olmasa da Türkiye ve Uluslararası kaynaklar uçağın düşürüldüğünden emin. Belli ki tam olarak neyin ne olduğunu öğrenmek adına bir süre daha bekleyeceğiz.


Ben kendimce Suriye'de herhangi bir bölünme beklemiyorum. Nusayriler Esad'ı sahiplenip kendi devletlerini kurmak gibi bir girişimde bulunmazlar. Esad rejiminde önemli bir  yere sahip olsalar da, Esad sonrası şekillendirilecek yeni Suriye'de zayıf bir oyuncu olmaktan ileri gidemeyecekleri ortada. Peki ama Suriye'de önemli bir güce sahip olan Nusayrilere yeni Suriye denkleminde yaşama şansı tanınır mı? İslamın farklı bir yorumuyla ibadet eden Nusayrilerin Esad rejimi sırasında özellikle Sünni halk içinde pek olumlu karşılanmadıkları ortada. Bu nefret bir şekilde bölgede Nusayrilere karşı bir kıyıma döner mi, Esad sonrası Suriye içinde yaşayan etnik unsurlara karşı bir saldırı olur mu doğrusu çözmek zor. Mısır'da muhaliflerin Müslüman kardeşler olduğu, Tunus'tada benzer bir İslami oluşum olduğu biliniyordu. Ama doğrusu Suriye'deki muhaliflerin kim ve nasıl bir dünya görüşüne sahip olduğunu ben bilmiyorum. Özellikle Suriye'de politik açıdan da bu tür muhalif hareketler zayıf kaldığı için batınında bu konuda pek fikri yok denebilir. Her ne kadar Müslüman Kardeşler bu ülkede de faaliyet gösterse de, yeni bir Suriye planı içerisinde ne kadar etkili olacakları pek bilinmiyor. Ancak her ne olursa olsun Suriye'de yaşanacak rejim değişikliğinin İsrail'in işine geleceği ortada. Hatta belki yıllardır Suriye baskısı altında yaşama savaşı veren Lübnan'da rahat bir nefes alabilir. Şu bir gerçek ki Esad sonrası Suriye eski gücünü kaybedecek. Bu da Ortadoğu satrancında yeni bir rol dağılımına neden olabilir. 


Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski