Teröre karşı masumiyet


Son günlerde siyaset üzerine yazmakta, gündemi takip etmekte zorluk çekiyorum. Bu çektiğim zorluğu yazılarımın azalmasından da anlamak mümkün. Bayramda Gaziantep'te patlayan bomba ve ölen 9 masum insan. PKK'nın saldırıyı üstlenmemesi ve Suriye iddiaları. Daha önce PKK'nın yapmadığı bir saldırı çeşidi değil, bombalı saldırı. Bu tür saldırılarda PKK çoğunlukla saldırıyı ya kabullenmez ya da saldırıyı PKK'ya bağlı bağımsız bir örgütlenme yaptığı ortaya çıkar. Özellikle kırsal alanda askere saldıran PKK'nın, son zamanlarda barışa dair umut ve söylemlerin artmasıyla böyle bir saldırıya geçmiş olması muhtemel. Özellikle Suriye'de Kürtlerin belli bölgelerde hakimiyet elde etmesi, Esad'ın dünden bugüne PKK'ya verdiği destekler bu saldırıda önemli noktalardan. 

Ancak en önemli nokta bu saldırıyı gerçekleştiren maşalardan çok, bu saldırıdan yararlanmak isteyen küresel güçlerin ne istedikleri. Bölgede süren etnik savaş ve çatışmalar bir şekilde Türkiye topraklarına da taşınmak isteniyor. Gaziantep'te yapılan saldırı sonrası, BDP binasının ateşe verilmesi ve Türk bayrağı asılması tehlikeli bir gerginliğin işareti. Bir terör saldırısını kınamak, şehitlere rahmet okumak, Türk bayraklarıyla sokaklara çıkmak bunlar bu memlekette yaşayan bir çok insanın gösterdiği tepki. Beğenirsiniz ya da abartılı bulursunuz ama bizim memlekette insanların demokratik tepkiden anladığı bu. Ancak her ne olursa olsun bir siyasi partinin binasına yapılan saldırı farklı bir noktaya gittiğimizin habercisi. 

Evet, BDP bu ülkede yaşayan Kürtleri temsil eden bir parti. Bu yüzden kendi halkının arasına mesafe koymaktan imtina ettiği PKK ile mesafeyi korumak pek BDP'nin yapısına uymaz.Her ne kadar Kürt halkı içinde BDP'ye pek iyi gözle bakmayan önemli bir topluluk olsa da, siyaseten daha çok PKK yanlılarının sesinin çıktığını söylemek gerekir. Ama işte bu ülkede Hüseyin Aygün gibi, Kürtlerin haklarını savunan ama PKK'yı karşısına alabilen isimler bile medya ve insanların tepkisine maruz kalabiliyor. Neden? Çünkü PKK için dağa çıkan bir adama insan muamelesi yapamazsın. Ama işte öyle bir dünya yok. Suçlu olabilir hatta hayin olabilir. Ama 30'lu yıllarda yaşamıyoruz. PKK'lıya insan gibi davranmak zaten işin normali. Bunu PKK propagandası olarak görmek işin saçmalığı. Aygün dağdaki teröristi kime sevdirecek, sokaktaki adama ya da CHP seçmenine mi? Sanki o dağa çıktığında tüm insani haklarını yitiriyorsun. Evet bize göre anlamsız bir mücadele peşinde koşuyorlar. Ama onlara insanlık dışı müdahale yapınca asıl teröre hizmet ediyorsunuz. Haşin, astığı astık, kestiği kestik devlet modeli çökeli yıllar oldu. Her neyse bu iş daha uzun bir yazıyı hak ediyor. Bir teröristin insan olduğuna ikna etmek için yazı yazmakta nasıl garip bir memlekette yaşadığımızın göstergesi. Şimdi bunu okuyan adam çıkıp, teröriste insan dediğim için beni de terör yanlısı ilan eder ya işin trajikomik yanı da o.


Anladık, anlamasına terörle silahlı mücadele gerekli ve önemli ama dünyada hangi terör, müzakeresiz sonuca varmış. Siz inanıyor musunuz, Türkiye'de Kürt sorunu oldukça, terör sorunu oldukça batı sizin yakanızı bıraksın. Ama sen kendi toprağındaki insanı anlamaya çalışırsan, derdine, kederine ortak olursan ve nefretini anlamaya çalışırsan belki birşeyler değişir. Nasıl bizim içimizde sonuna kadar savaşmayı düşünenler varsa Kürtlerin içinde de PKK'nın silah bırakmasına karşı olanlar var. Barışı isteyenler asker operasyon yapmasın diyor. Tamamda, asker dağda elinde silahla gezen adama nasıl dokunmasın bana söyleyin. Tıpkı 1999'da Apo'nun yakalanmasında olduğu gibi teröristler sınıra çekilse zaten asker operasyon düzenlemez. Kürtler hala şu burası benim toprağım, benim topraklarım işgal altında sendromundan kurtulamadı. İşine gelince Sosyalizm'den bahseden adamlar şimdi geliyor yok efendim Kürdistan kurulmalı saçmalığını savunuyor. Hani milliyetçi değildiniz, hani bu ülkedeki Ulusal devlet modeline karşı çıkıyordunuz. Kürdistan, Osmanlı'da eyalet ismiydi diyorsunuz ama nedense, Kürdistan'ı eyaletten çok bir Ulus devlet modeli olarak savunuyorsunuz. Bir ulusun hakimiyetine dayandıktan sonra, sosyalist yönetim sistemi olsa ne olur. Ne olur söyleyeyim, Rusların milliyetçilikle zehirlediği SSCB olur. 

Peki ama Kürtlerin bu yaman çelişkisi karşısında, bu ülkenin insanları çok mu anlayışlı? Gaziantep'te bir terör saldırısı oluyor ve BDP binası ateşe veriliyor. Şimdilik devamı gelmedi, umarım birilerinin bu ülkeyi iç savaşa sürüklemesine izin vermeyiz. Ama işte ne yazık ki bazılarına göre savaşı kimin kazandığı, savaştan daha önemli. Bilinmeyen ya da umursanmayan ise savaşın özellikle bir iç savaşın kazananı kaybedeni olmaz.İlla bir kaybeden olacaksa ortada bu ancak o ülkenin halkı olur. 

Uludere'de gerçekleşen kazadan sonra askerleri hastaneye yetiştiren, Uludere saldırısında hayatını kaybeden insanların akrabaları umarım birilerine ibret olmuştur. Umarım Gaziantep'te yapılan saldırı sonrası bu tabloyu görenler, nasıl bir memleketi birbirine düşürmeye çalıştıklarını görmüşlerdir. Evet bu ülkeden çoğu zaman nefret ederim. Bir çok anlamda, faşizan kültür ögeleri beni rahatsız eder. İnsanların şekilciliği, görüntüden inanç sahibi olması, yobazlığı (sadece dini değil siyasi yelpazenin her yönü açısından) bunlar her zaman beni bu ülkeden uzaklaştırdı, sinirlendirdi. Ama işte tıpkı Çanakkale'de olduğu gibi düşenin elinden tutan, düşene yardım eden bir kültürün çocuklarının hala hayatta olduğunu görmek beni umutlandırıyor. Devletin çocuklarının, ailesinin canına kıydığı insanlar, devlete duyduğu kin adına o askeri ne hali varsa görsün diye bırakmıyor. Ona elini uzatıyor. Aynı tabloyu Van depremi sırasında da yaşamıştık. Medyada, sosyal ağlarda depremde ölen insanlar hakkında birileri şovenist, ırkçı yorumlar yaparken, asker orada bölge insanını enkaz altından kurtardı, onlara çadır sağladı. 

Ama biz bunları görebilirken, bu ülkede işine gelmiyor bu tablo. Hem Türkler hem Kürtler içinde bu tabloyu yapmacık görenler var. Ama ne Kürt vatandaşını enkaz altından kurtaran asker ne de Türk askerini hastaneye taşıyan köylü bunu birileri etkilensin diye yapmıyor. Şu topraklar, bu rejim, bu koruma içgüdüsü bize çok değerimizi kaybettirdi. Ama hala yabancıda olsa düşmüşe bir el uzatmayı unutmuş değiliz. Bizi sürüklenmeye çalıştığımız savaştan koruyacak şeyde bu merhamet gibi geliyor. Umarım o merhameti de yitirilen tüm değerler gibi kaybetmeyiz. Çünkü bu zor topraklarda bir arada kalmanın yegane yolu bu gibi görünüyor. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski