Ve o kadın gitti


*

Gün akşam oldu, bir Pazar akşamı aşkımı itiraf etmiştim sana, bir pazar akşamı veda ettim. Aslında kalbimde çoktan yol vermiştim aşkına. Hani seni sevmekten değil ama sana rağmen hayata tutunmak adına umut etmekten, kavuşmayı düşünmekten vazgeçmiştim. Bilmiyorum, sana gönderdiğim blogumun adresini alıp, yazdıklarımı gördün mü. Bu yazıyı da görecek misin mesela hiç bilgim yok. Bu yazıları hem senin hem kendim için kaleme aldım. Ve şimdi veda ettim güzel kadın sana. Şimdiye kadar hiç bir aşık olduğum kadına veda edememiştim, bana bunu yaşattığın için teşekkürler. Yazacak çok bir şey de kalmadı ama aklımda olanları dökeyim istedim. Belki bu senin hakkında yazacağım son yazı olacak. Ama olsun son bile olsa her son yeni bir başlangıca yelken açmaktır.

Bu arada sana söyleyemedim ama içimde kalmasın, umarım annenin çok ciddi bir rahatsızlığı yoktur. Anneler en değerli varlıklarımız. Umarım sağlığı kısa sürede yerine gelir. Annen için bu kadar endişelenmen ve her şeyi bir anda silip gitmen, boşuna seni sevmemişim be güzel kadın. Her neyse, dün seni son kez bekledim. Bu sefer veda etmek için. Hani istemeden üzülmene, kırılmana neden olduğum şeyler için beni affettin mi bilmiyorum.  Aslında çok umurumda değil. Çünkü belki sana söyleme şansına sahip olmadım ama ben yaptığım bütün ahmaklıkları aşkımdan yapmışımdır. Onun için tutup bunlar için pişman olmanın anlamı yok. Bunları yaşamam gerekiyordu ve yaşadım. Biliyordum, bir gün senin ya da benim gitmem gerekecekti. Bu böyle devam edemezdi. Bu günü hep bekliyordum aslında. Cumartesi ilk duyduğumda gideceğini bir anda yıkıldım. Hani içten içe biliyordum o günün geleceğini ama bir anda öyle büyük bir sürpriz oldu ki, hani o gece gözüme uyku girmedi. Ama nedense dün sana medeni bir şekilde veda ettikten sonra, gece bebekler gibi mışıl, mışıl uyudum. Biraz dostumun anlattıklarının etkisi olmadı değil. Ben seni tanıdıktan sonra bütün hayatımı senin merkezinde yaşadım. Şimdi bakınca ne kadar anlamsız ve zavallıca olduğunu düşünüyorum. Ben sana delicesine aşıkken, sen beni umursamıyordun bile. Yanlış anlama güzel kadın, bu kalpte nefrete yer yoktur. Hiçbir insandan nefret edip kalbimi, duygularımı kirletmenin alemi yok. Varsa bir kızgınlığım söyleyeceğimi söyler, çeker giderim. Her ne kadar içime çok atsam da duygularımı onlar hiç bir zaman nefrete dönüşmez. Her neyse anla işte ben senden nefret etmiş değilim. Bir kere seni tanıyamadım bile. Hakkında bildiklerim hep başkalarına anlattıkları üzerinden. Ya da senin arkandan konuşan ve belki de seni kıskanan insanların ürettikleri senaryolarda seni bulmaya çalıştım. Onlara inanmış olsam belki senden nefret etmem gerekebilir.

Ama onlara inanmam ya da inanmamam için ortada bir sebep yok. Ben seni seviyorum ama sen beni sevmiyorsun. Ben sana aşığım ama sen bana o gözlerle bakmıyorsun. Birbirimiz hakkında bildiklerimiz ufak sohbetlerde paylaştığımız anekdotlardan ibaret. Hem ben gerçek bile olsa dedikodulara inanmam. Belki aklımın bir köşesinde bir bilgi olarak kalır. Hani ateş olmayan yerden duman çıkmaz misali. Belki küçük bir şüphe. İnsanların yalan söylediklerini çok kolay anlayabildiğim için ben, kişilerin beyanını esas alıyorum doğrusu. Hani bana söylediğin bütün o yalanlara nasıl oldu da inandım doğrusu şaşkınlık içindeyim. Yalan olduklarını bile bile, içine düştüğün tüm çelişkilere rağmen sana inanmak, ya da inanmak istemek. O yüzden belkide yalan söylediğinde gözlerindeki cevaba bakamıyordum. Benden, aslında mağazadaki dostum dediğin herkesten sakladığın bir şeyler var. Beni ilgilendirmez ama belki de sana bu kadar bağlanmam da bu sırrın da etkisi var. Hani o sırra ilişkin bir kaç ipucu geçse de elime doğrusu gerçek anlamda neyi, neden sakladığını bilmiyorum. Belki büyük bir derdin var, belki kimseye söyleyemeceğin şeyler yaşadın ya da hayatında kimseyi bulaştırmak istemeyeceğin bir bela ile mücadele içindesin.

Hayat seni sıkmış belli. Ama bu kadar sinirli hem de bu kadar mutlu olabilmen, hem gülmen bir an sonra ağlamaklı olabilmen, bilmiyorum belki bu duygusal geçişler tüm kadınlar için geçerli ama yok be güzelim sende bir şey var. Senin herkesten sakladığın büyük bir yaran var. Ama madem paylaşmak istemiyorsun, bana düşmez bu sırrın peşine düşmek. Merak duygumu iyice kabarttığını söylemek gerekir. Ama işte vazgeçtim artık güzel kadın, seni sevmekten değil ama hayatımı sana adamaktan. Artık senin olmadığın bir hayata adım attım. Senin olmadığı bir dünyada ilk günümü yaşıyorum. Hep senden kopuşlarımı simgelese de, Pazartesileri hep bana zor gelse de bugün mutluyum güzel kadın. Ve içimden bir ses haykırıyor, onu bir daha görmeyeceksin. O sese inanmak istiyorum. Seni bir daha görmemek umuduyla, hoşçakal. Daha öncede dediğim gibi sen başkalarına benzeme sakın, hep böyle kal, hep cana yakın. Erol Evgin duygularıma tercüman oluyor bu noktada. Hep seni mutlu edecek insanlar çevrende olur umarım. Ve o derin yaranı kapatacak bir merhemi umarım bulursun. Ben gözyaşlarını görmeyeyim yeter güzel kadın, sensizde mutlu olmasını öğrenirim. Yeter ki yakınımda olma, yeter ki sana bir daha rastlamayayım.

*Hani merak ettiysen, yukarıdaki resmi, benim senin isminin baş harflerinden esinlenerek çizdiğim kendimce bir tasarımım. Belki de sana olan aşkımın çizgilere dökülmüş hali. Doğrusu hep senin görmeni istemiştim bu çizdiklerimi. Hatta bir ara doğum gününde çizdiğim bu tasarımdan bir kolye yaptırıp hediye etmeyi bile düşündüm. Belki çiçek göndermekten daha iyi bir fikirdi. Her neyse işte beğenirsen benden sana bir hatıra olsun. Nasıl olsa dün o son gördüğüm mutlu kadını hep hatırlayacağım. Umarım hatıralarımda olduğu gibi hep mutlu olursun. 

Bu şarkı da sana gelsin güzel kadın, hep böyle kal, hep cana yakın, elveda...


Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski