Yeni bir Ortadoğu kadastrosu




Türkiye büyük bir savaşa doğru çekiliyor. Bölgede Osmanlı'nın son dönemlerinden beri çizilen haritalar yeniden masalara yerleştirildi. Diktatörlerle el altında tutulan Ortadoğu modeli çoktan yok olmaya yüz tuttu. Artık batı kontrollü demokrasi ya da kısaca Türkiye modeli kukla devlet modeli, yeni çağın popüler kontrol yöntemleri arasında. Önce halkların diktatörler altında ezilmesi için yıllarca el altından destek ver şimdi de, bütün dünyaya demokrasi götürme vaadiyle Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerini karıştır. Aynı formül daha önce Kırgızistan, Gürcistan ve Ukrayna'da da denendi ve belli oranda başarılı oldu. 

Şimdi hedef, petrolün ana vatanı sayılan Ortadoğu. Bu topraklar, petrolün bulunmasıyla birlikte 19. yy sonlarından itibaren kana bulanmaya başladı. İngilizler bu toprakları yönetmek adına, Ortadoğu'yu Arap kabileleri arasında bölüştürdü. Cetvelle çizilen Ortadoğu ve Afrika haritaları şimdi kanla yeniden şekilleniyor. Ama akan kan emperyallere değil, Ortadoğu halklarına ait. Suriye'de Esad'ı devirmek adına işlenen katliamlar ve Esad'ın koltuğunu kaybetmemek adına işlediği katliamlar. Nedense Türkiye'de herkes işine gelen katliamı görüp diğerini masumlaştırma çabasında. Oysa ne cinayetin ne de katilin masum olanı yoktur. Eğer bir yerde katillerin sesi masumlardan çok çıkıyorsa, orada güçlüler katillerin arkasındadır. İşin kötü yanı dünya tarihinde hep güçlüler katillerin tarafında olmuştur. Belki de güçlerini kendilerince doğru tarafı seçebilmekten alıyorlar. 

Hatay'da, Mülteci kampını ziyaret etmek isteyen CHP milletvekilleri kamptan içeri alınmadı. Oysa daha birkaç gün önce kampta yaşayan sözde mülteciler, bölgede yaşayan Alevilere tehditler savurmuştu. Daha önce kendine kimlik soran polisleri bıçaklayan, kendilerine dağıtılan kumanyaları satan mültecilerin içinde çok sayıda El Kaide militanı olduğu da iddia ediliyor. O kampta ne saklanıyor. Gerçekten, Türkiye ve Amerika Suriye muhaliflerine askeri eğitim mi veriyor? El Kaide'nin Özgür Suriye ordusuna açık desteğine rağmen, sözde El Kaide ile savaşan batılı güçler aynı cephede mücadele etmekte beis görmüyor. Daha önce Afganistan'da El Kaide'nin kurulması için destek verenin bizzat Amerika olduğu düşünüldüğünde buna ancak tarihe günlük bakanlar şaşırır herhalde. 

Bu ülkede tarihin hali hazırda muhafazakar kesimin elinde olması da gerçekten neden bu kadar vahim bir tarih anlayışımız olduğunun göstergesi. Üniversite sisteminin saçmalığı ve nasıl bir ülkede yaşadığımıza dair eleştiriler ise başka bir yazı konusu. Hatta bu konuda baya kalın bir kitap yazmak bile mümkün. Hep söylemişimdir, bu ülke eğer bölünürse bu birilerinin şovenist ve milliyetçi politikalarından kaynaklanır diye.  Faşizm, faşizmi doğurur. Bir milletin başka bir millet ya da milletler üzerinde üstün konumda yer alma sevdası, altta kalanın milliyetçiliğinin ortaya çıkması için meydan yaratır. Kürtlerin ya da Türklerin milliyetçi sevdaları bu ülke için, bu topraklar için büyük bir tehdit. Nasıl Sırpların büyük Sırbistan, Yunanlıların Helen devleti ve Bulgarların Büyük Bulgaristan hayalleri zamanında Balkanları kana buladıysa, bugün Kürtlerin Kürdistan hayalleri de bu toprakları kana bulayacaktır. Biz belkide göçebelikten kalma özelliklerimiz nedeniyle bütün şoven söylemlerimize rağmen toprak sevdasına, büyük Türk hakanlığı gibi hayallere sarılmadık. Tarihin bize gösterdiği bu milliyetçi hayallere kapılan ve kurtulamayan halkların eninde sonunda büyük bir hüsrana uğradığıdır. 

Kürtler ister tarihi bir ırk olsun (aslında öyle bir tarihi ırk filan yoktur. Sadece tarihte yer alan uygarlıklardan kendimize yakın olanı sahipleniriz) ister Rusların ve İngilizlerin çabalarıyla yaratılsın, bugün kendi devletlerini kurma hayalleri nedeniyle bir çok milletin düştüğü tuzağa düşüyorlar. İşin garip yanı bunu sosyalizm kılığına girerek yapmaları. Hani koyun kılığına giren kurt misali. Hem sosyalist ideallerden bahsedip hem de Kürt Ulusal devletini, hatta büyük Kürdistan'ı kurmak adına isyan etmek. Ve bu isyanı haklı gösterme çabası. Oysa milliyetçiliğin en tehlikeli olanı ezilen milletlerin var olmak adına şiddete başvurmasıdır. Başka seçenek anlaşılır ama ortada seçenek varken hala terörü kullanan sözde sosyalistin yaptığı milliyetçiliktir adına ne derse desin. Kendi ezilmişliğini saklamak adına bir halk, kendi kültürünü gereğinden fazla övmeye, zamanında kendine yapılan hakaretleri karşı tarafa yapmaya ve kendini ezenlere aynı muameleyi yapmaya başladığında aşırı milliyetçilik denen derin hastalığa yakalanmıştır. Kürtler bugün hem Türkiye solu hem de bölge solu için büyük bir tehlike. Nasıl Türk solu adı altında ırkçılığa soyunanlar tehlikeyse, Kürtler de bu tehlikenin büyümesine neden oluyor. 

Ortadoğu bu kadar karışmış haldeyken hem Türklerin hem Kürtlerin bu kadar bilenmiş olması birilerinin işine gelen bir tablo. Suriye'de yaşanan Alevi-Sünni çatışması her ne kadar Türkiye örneğine uzak bir yaşanmışlık barındırsa da  Türkiye topraklarına aktarılmaya çalışılan bir gerginlik. Aleviler bu gerginliğin önüne iyi bir set çekmeye çalışsa da devlet ve Sünni toplum ülkeyi karıştırmaya çalışan bu olaylara yine vurdumduymazlıkla yaklaşıyor. Türkiye'deki bu çok kaşımayalım kendi kendine çözülür tavrının şimdiye kadar olayların büyümesinden başka bir işe yaramadı. Toplumun bu tür saldırılara karşı ortak tavrı birilerinin gözünü korkutacaktır. Ama dedim ya bu toprakların insanı gün geçtikçe daha çok kendini düşünmenin peşine düşüyor. Umarım bölgede yaşanan savaş ve çatışmalar bu topraklara yansımaz. Bu toprakların uzun sürelerdir böyle büyük çatışmalara sahne olmaması en büyük umudumuz. Umutsuzluğumuz ise toplumdaki umursamazlığın gün geçtikçe kalıcı hale gelmesi. Hayatı, yaşadığı coğrafyayı, tarihini, geçmişini bilmeyen, bilmek istemeyen, yalan yanlış ve yarım yamalak bilgiler üzerine çevresini yorumlayan yeni bir kuşak ne yazık ki Türkiye'nin geleceğinin nereye varacağının anahtarı konumunda. Umalım bu yeni kuşak tahmin ettiğimiz kadar umarsız olmasın. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski