Üniversite reformu ve iç güveysinin halleri


Erdoğan ve adamları belli ki yeni bir eğitim sistemi için kolları sıvamaya başladı. Hani sanki bana söylediklerimi yedirmek adına mücadele ediyor bu AKP. Çok kişinin söylemediklerini, söyleyemediklerini dillendirmek bunun için tehlikeli. Harç paraları kalksa bile, özerkleşmeyen bir Üniversite sisteminde parasız eğitimin anlamsız olacağını söylemiştik. Hani AKP'lilerde çok düşünmüş taşınmış olacak ki, güya Üniversiteleri özerkleştiren bir yasa tasarısı hazırlamaya girişmişler. Neymiş efendim YÖK kalkacak yerine Türkiye Yükseköğretim Kurumu gelecekmiş. Yani YÖK gidecek yerine TYK gelecek. Daha öncede YÖK yerine YEK getireceklerdi bu arkadaşlar, hani dünü unutmayanlar için bu bir ilk değil. 

Ama işte keşke bizde de biraz balık hafızası olsa da her gün hayata yeni başlamış gibi yaşasak. Olmuyor, lanetlenmişiz bir kere. Geçmişi unutamayana mutluluk haramdır. Tabii siz mutluluk denen ileti tek boyutlu düşünürseniz öyledir. Her neyse dengemizi yitirmeden, ağırlık merkezine doğru hareket edelim. İşte neymiş Rektörleri Cumhurbaşkanı'nın atama devri sona erecek, Üniversiteler kendi Konseylerini kuracaklar. Bu Konseyi kurabilmek için taslakta şöyle şartlar düşünülüyor: 

"En az 10 yıldan beri faaliyette olması; son 5 yıl içinde yükseköğretim kurumunun bütçesinin, Kurul tarafından belirlenen miktarının kendi öz gelirlerinden elde edilmesi; öğretim elemanlarının son 3 yıllık akademik faaliyet puan ortalamasının, 10 yıldır faaliyetini sürdüren devlet üniversitelerinin öğretim elemanlarının ortalamasından fazla olması; öğretim elemanlarının en az üçte ikisinin katıldığı bir oylamada katılanların salt çoğunluğunun oyu ile kabul edilmesi ya da oylama olmaksızın Yükseköğretim Kurulu tarafından doğrudan Bakanlar Kuruluna teklif edilmesi."

Bu şartlar ne kadar yeterli, ne kadar akademik özgürlük sağlar bunu tartışacak düzeyde konu hakkında bilgi sahibi değilim. Sadece Üniversite özerkliği konusunda, öğrenciliğimden beri düşünen ve bu konuda arada sırada yazan biri olarak fikrimi ortaya koymaya çalışacağım. Yani benden adamakıllı derinlikli bir yazı beklemeyin. Yeni sisteme göre, 11 kişiden oluşacak bu kurulun üyelerinin 5'i öğretim üyelerinden seçiliyor. Bu öğretim üyelerinin her biri farklı bir fakülteden ve fakültesinde herhangi bir idari görevi üstlenmeyenlerden seçilecek. Üyelerden 2'si YÖK tarafından, yine aynı Üniversitenin Profesörleri arasından, Bakanlar kurulu tarafından seçilecek iki üyenin niteliği konusunda ise bir bilgi yok. En azından ben bulamadım, bulabilen varsa iletebilir. Bu dokuz üye bir üyeyi Üniversitenin mezunları arasından, diğer üyeyi ise Üniversite'nin bulunduğu ilde en çok vergi verenler ya da Üniversite'ye en çok bağışta bulunanlar arasından seçecek. 

Şimdi, Cumhurbaşkanı'nı devreden çıkaran, YÖK'ün etkisini azaltan bu yeni yönetim şekli iyi hoşta ben bu en çok vergi veren adamla, Bakanlar Kurulu'nun seçeceği iki üyeyi anlamadım. Tamam Üniversite mezunlarından bir üyede iyi ama bir Üniversite'nin sorunlarını mezunlarından çok mevcutta o okulda okuyanlar bilir. Hani nerede Öğrencilerin temsil hakkı. Bakanlar Kurulu bile kendi borusunu öttürüyor ama Üniversite'de okuyan öğrenci kendi adına karar veren Konseyde söz hakkına sahip değil. Hani birde özerkleşmeden bahsediyorlar ama akademik özgürlüğe ilişkin tek bir laf yok tasarıda. Varsa yoksa yönetim şekli. Bu ülkede demokraside, özerklikte şeklen verilir zaten hani bu konuda gerçek bir icraat görsek bari. Mesela birçok Federasyon güya Özerk ama hala Başkanların Erdoğan emriyle koltuğa geçip,koltuktan edildiği bir gerçek. Bunu son Futbol Federasyonu seçimlerinde bile gördük. O yüzden gelip bana Üniversite özerkliğinden bahsetmeyin. Yönetimsel özerklik bile verseniz, akademik açıdan bunun sağlanması lazım. Üniversite kendi bütçesini kontrol edebilecek mi yoksa hala bütçe için YÖK ve Erdoğan'ın bir sözüne mi bakacak mesela. Hadi her şeyi geçtim, en çok vergi veren yada bağış yapan adamın Üniversite Konseyinde işi ne? Bu adama neden söz hakkı veriyorsun, parası olduğu için mi?

Şimdi birilerini duyar gibiyim, önce Üniversite özerkleşsin diyorsunuz, sonrada beğenmiyorsunuz, kırk kulp takıyorsunuz. Ama işte eleştiriyi kulp takmak diye gören zihniyetle işimiz olmaz. Bugün Üniversiteler hem akademik hem yönetimsel olarak özerkleşsin, devlete ve YÖK'e bağlı olmaktan kurtulsun o zaman çıkıp AKP'yi ilk tebrik eden ben olurum. Bunun gibi önemli bir reform için gidip hizipçilik yapmayız, üzülmeyin. Bizim siyasi anlayışımız hep muhalefet, tam muhalefet değil. Yerinde ve zamanında muhalefet yapmak lazım. 

Ama gerçek hislerimi söyleyeyim ben AKP'nin özerk bir Üniversite yönetimine sıcak bakacağını düşünmüyorum. Bir şekilde Üniversiteleri kendi kontrolü altına almak istiyor. Bilimsel özerklikte muhtemelen bir hayal olarak kalacak. Hani akademik anlamda Özerk olmayan, kendi kararlarını alamayan, kendi bütçesine karar veremeyen, öğrencinin temsil edilmediği bir özerklikte benim için anlamsız. Zaten YÖK'ü bile kaldırmaktan aciz bir Üniversite reformundan çok bir şey beklememek gerekir. Madem Üniversiteler özerkleşiyor YÖK'e neden ihtiyaç var. Varsa yönetimsel bir ihtiyaç, Üniversiteler kendi arasında derneksel bir faaliyetle bu işi halleder. Bırakın akademisyenleri kendi işlerini yapsınlar. Denetlemek başka, tepelerinde dikilmek başka iş. Ama işte bizim ülkede özerklikten anlaşılan bu. Belli bu ülkede özerklik kelimesine bir alerji var. Bu alerji olduğu sürece, ne eğitim ne de başka bir şeyin düzelmesini beklemek hayal olur. 

Özellikle İmam Hatipleri Orta Öğretim sisteminin temeline almaya çalışan, kendince her öğrenciyi dindar yetiştirip memleketi buradan kurtarma peşinde olan bu çapsız adamların getireceği özerklikten de çok bir şey beklememek gerekir. Hani bu benim kendi fikrim. Olur ya bir mucize olur, gerçek anlamda bir özerklik getirirlerse saygı duymasını da biliriz, o başka mesele. 


Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski