AKP masalının onuncu yılı anısına-3

Çok zaman geçti üzerinden, biz yaş aldık on sene ve çok değişti bu ülke. Çok gençtik AKP iktidara geldiğinde ve farkında değildik daha neyin başımıza geldiğinin. Uzun sürede anlamayacaktık. Bugün, dün bizim yaşımızda olanlara kızıyoruz ama biz dün onlardan çok farklı bir şey yapmadık gibi geliyor bana. Gerçi şanslıydık biz. Bizi yetiştiren, yol gösteren hocalarımız vardı. 

Onlar olmasaydı düşünemezdik bile başımızdaki bu adamların ülkeyi ne hale getirmeye çalıştıklarını. Öğretmeseydi Kemal Aslan hocamız bize geçmişle bugün arasında nasıl bağlantı kuracağımızı, nasıl göreceğimizi ayrıntıdaki şeytanı kör olurdu gözlerimiz, göremezdik gerçekleri. O yüzden ben unutmam Cumartesi derslerini. Hayatımda hiçbir dersten almadığım ilhamı o derslerden aldım. O güne kadar bilmezdim ders denen şeyin duvarları olmadığını. Kuralların yıkılabileceğini ve  oyunun kurallarının gerektiğinde yeniden yazılması gerektiğini. Kemal hocamız olmasa ben en azından kendi adıma kaybolurdum zamanın boşluğu içinde. 

O yüzden burada yazdığım her kelimeyi, öğrendiğim her şeyi ve bugün bildiklerimi ve belki de öğreneceklerimi Kemal hocaya borçluyum. Rahmetli Mehmet Sucu hocamı da anmadan olmaz. Onun habercilik açısından bana öğrettiklerini de göz ardı edemem. İki hocamda ufkumu açtı ve beni bugün bu satırları yazabilen adam haline getirdi. Mehmet hocada Kemal hocada sürekli bize yazı yazmamızı ve yazı dilimizi geliştirmemizi tembih ederdi. Uzun süre olsa da 2006 yılından beri yani tam altı yıldır bazen arayı çok açsam da sürekli yazdım. Aslında bu yazıyı da üçüncü bir AKP onuncu yılı yazısı olarak düşünmüştüm ama başka yerlere gitti. 

Neyse gelelim AKP'ye. İlk iktidara geldiği dönemler hakkında çok şey yazdım. Asıl AKP'yi zirveye taşıyan ise icraatları değil CHP'nin gereksiz muhalefeti oldu. Gereksiz çünkü, Kemalistlerin oyunu almak adına, türbana ve Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı'na saçma sebeplerle karşı çıktı. Çıkıp bizle uzlaşmadı, desteklemiyoruz dersin, kendi adayını çıkarırsın. Demokratik terbiye bunu gerektirir. Yok efendim neymiş meclis yeterli oy çoğunluğu sağlayamamış, anayasa mahkemesi iptal etsin. Ne oldu iptal oldu da tekrar seçim oldu, AKP daha güçlü başa geldi ve Gül'ü Cumhurbaşkanı yapmadı mı? Daha o zamanlarda CHP bu yaptığın yanlış dediğimizde nedense en yakınımdaki sözde solcu arkadaşlar bile bana garip gözlerle baktılar. Hani bizi bu ülkenin alıştığı hizipçi solculardan sanıyorlardı galiba. Kemalizm bu ülkeye çok zarar verdi. Atatürk'ün fikirlerini, liderliğini anlayamayan heykel severlerin yaptığı Atatürkçülük bu ülkeye çok zarar verdi. Ve eskiden beri söylediğim gibi AKP'nin on yıllık iktidarında en büyük günahlardan biri bu sözde Atatürkçü kesimdir. Laikliğin daha ne olduğunu anlamadan sloganlar attılar yıllarca. Yaşadığı ülkenin aslında laik olmadığı gerçeğini kavrayamayan bu kalabalıklar bugün bile Türkiye laiktir, laik kalacak demeye devam ediyor mesela. Hani adama sorarlar, Sünni İslam geleneğini temsil eden Diyanet isimli Başbakanlık'a ait bir kurum varken nasıl bir ülke laik olabilir? 

Diyanet Atatürk döneminden kaldığı için ve Atatürk döneminden kalan her şeye kutsal gözüyle baktıkları için böyle sorularda gözüne fener tutulmuş balık gibi kalıyorlar ne yazık ki. Bu fikirlerim yüzünden bir çok kez Atatürk düşmanı ilan edildim. Ama işte benim Atatürk'e olan sevgimi anlamlandırmak şekilci Atatürkçülere kalmadı. Bugün AKP, Atatürk'e olan düşmanlığını sergiliyor mesela. Ama dünde vardı, yarında olacak. Sadece bunu ülke elden gidiyor, hadi asker göreve diye karşılamak bize yakışmaz. Ama Atatürk'ün ilkelerini kendilerine yontan Kemalistlere yakışır. Hele Kemalizm nedir, nasıl ortaya çıkmış, yıllarca devletin başında olanlar nasıl Kemalizmi silah olarak kullanmış bunu bilmeyen kalabalıkların öfkesi ise beni hem üzüyor hem de korkutuyor. Evet insanların bir araya gelip Atatürk portresi oluşturması güzel bir gösteri ama bu sizin Atatürk'ü çok bizim az sevdiğimize bir kanıt değildir. Bundan duygulanacak da değilim. Ben ancak gerçeklerden etkilenirim, şekilcilik beni her zaman rahatsız etmiştir. Belki bu yüzden beni ruhsuz olarak göreceksiniz ama beni ancak Atatürk'ün fikirleri ve görüşleri duygulandırır, resimleri ve heykelleri değil. 

Sadece Gül konusu da değil. YÖK'ü yıllarca savunan, özellikle AKP'nin türbanlı öğrencilere karşı savunma hattı olarak gören CHP nedense YÖK AKP'nin eline geçince nasıl anti demokratik bir kurum olduğu gerçeğini kavradı. Oysa yıllarca YÖK'e hayır diye insanlar bir yerlerini yırtarken CHP kulaklarını tıkıyordu. Kemalistler için sokaklarda parasız eğitim, YÖK'e hayır diye bağıran gençlerin önemi yoktu. Ne zaman önemi oldu biliyor musunuz? Ergenekon ve sonrası operasyonlarla ülkedeki bütün muhalefeti cezaevlerine tıkan AKP'ye karşı birlikte hareket edilmesi gerçeğini kavrayınca. Yani son iki üç yıldır. Yılmaz Özdil'in yazdığı daha mürekkebi kurumamış faşizan yazıları ve onun ardından dilleri bir karış dışarıda gezenleri de biliriz biz. Ne yazık ki bu ülkede kendine solcu diyenin sol ile, sağcı diyenin sağ ile, Kemalist diyenin Kemalizm'le hiç alakası olmadı. Her şeyin birbirine karıştığı, kimin neyi neden savunduğu belli olmayan bir ülkedeyiz. Böyle bir ülkede başımıza halen AKP gibi partilerin gelmesine şaşırıyorsak, denizde yaşayıp denizden haberi olmayan balıktan tuhaf haldeyiz demektir. 

Bu oyun çok oynandı bu ülkede. Daha öncede benzer partiler, benzer şekillerde ve benzer liderlerle aynı şeyleri denedi. Şimdi o deney 80 ihtilali sonrası yaratılan ortam sayesinde başarılı olma yolunda ilerliyor. Bu deneyin başarılı olmasında AKP'ye muhalefet yapıp oyunu bozması beklenenleri o vizyona ve misyona sahip olmaması bugün böyle bir ülke ile karşı karşıya kalmamıza nedendir. Evet zamanında bu ülkede Kemalistler yargıda, askeriyede ve statükoyu çağrıştıran her yerde devlete egemendi. Devleti kendi koltuklarını korumak ve başkalarını o kapılardan sokmamak için kullandılar. Sonra birileri geldi ve devlete arka kapı açtı. Açılmaması gereken Pandora'nın kutusu açılmıştı artık. Bugün bütün o mevkiler cemaatin eline geçmeye başladı. Yıllarca korumaya çalıştıklarının Atatürk olduğunu sanırdık hep, gördük ki ceylan derisi sıcak gelmiş, kalkmak istememişler. Oysa inanmıştık onlara, hep Atatürk ilke ve devrimlerini korumak adına devletin başına geçerlerdi mesela. Hiç işkenceden yana olmadılar sözde, hep devletin iyiliğini düşündüler. 

Ne yazık ki bu ülkede gerçek Atatürkçüler çoktan toprakla buluştu. Onlar halkı aşağılamakla işin yola girmeyeceğinin farkındaydı bazı söze aydınların aksine. Atatürk boşuna, köylü milletin efendisi dememişti. Laikliğin gerçek anlamda olmadığını biliyor ama laik bir Türkiye inancıyla yaşıyorlardı. Uğur Mumcu yıllar önce görmüştü sahte Atatürkçüleri, cemaatçilerin devletin arka kapısına yüklenmesini. Çok büyük adamları daha en zinde zamanlarında kurşunladı bu ülke. Halen soruyor musunuz neden on senedir AKP iktidarında olduğumuzu? Bence iyi bakın çevrenize ve biraz da kendinize hepimiz sorumluyuz bu durumdan. AKP'ye oy versek de vermesek de suçluyuz, yeter ki kabul etmeyi bilelim. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski