Ama işte AKP'nin yarattığı medya öyle bir hale geldi ki bir tarafta AKP'nin bütün icraatlarını sorgusuz sualsiz mükemmelleştirenler bir diğer tarafta ise ne olduğunu bile incelemeden AKP'den gelen her şeyi kedinin ulaşamadığı ciğer misali pis ilan edenler. İş böyle olunca AKP'nin yaptığı icraatların hangisi bir şeye benziyor anlamak pek mümkün olmuyor. Özellikle benim gibi Araf'ta kalıp medyanın hiçbir türlüsünü beğenmeyenler için. Böyle bir medya halinin tek sorumlusu ise ülkeyi kamplaştıran siyasetin temelini atan Erdoğan ve adamları. Hani karşısında siyaset yapanlar bu tuzağı aşıp siyaseti düz alana mı taşıyorlar? Hayır tam tersine kendine muhalefet diyenler nedense AKP ne kadar yokuşa sürerse siyaseti, aynı hızla takip ediyorlar onu. Zamanında siyaseti birilerinden böyle öğrenince şimdi farklı bir şey yapmak pekte kolaylarına gelmiyor.
Erdoğan'ın son zamanlarda diline doladığı idam cezası ise güya bu yazının esas konusu olacaktı. Ama işin içinde AKP ve Türkiye olunca iş dallanıp, budaklanıp başka yerlere gidiyor. Ortada şöyle bir durum var, zamanında bu ülkede idam cezasının kalkması için AKP'li vekillerde oy vermişti. Hani o vekillerden bir kısmı halen o partinin sıralarında oturuyor. Aslında asıl mesele idam cezasının bir cezalandırma yolu olarak hala düşünülmesi. Yok efendim neymiş kamuoyu yoklamalarında halkın idam cezasını tekrar istediği ortaya çıkmış. Tamamda zaten halk idam cezasının kalkmasına taraftar olmadı ki. İdam cezası olunca acaba bu ülke ne elde edecek? Dünya tarihinde bu yolla şimdiye kadar ne elde edilmiş mesela. Zaten bu ülkede uzun yıllardır idam cezası uygulanmıyordu. Hem o darağacında o kadar masum insan canından oldu ki bunun vebalini bakalım kimler ödeyecek. İnsan olmak, başkasının canını almadan cezalandırabilmek bunlar işin zor olanı. İdam ise işin kolayı. Kur darağacını bitsin, uzatmaya gerek yok. İdamı savunmanın da bunu halk istiyor demenin de mantıklı bir yanı yok. Sırf Öcalan'ı idam etmek için bu ceza getirilirse zaten bu ülkeyi karıştırmak isteyenler için ilk fitili ateşleyen AKP olmuş olur. Öcalan idam edilse de sadece aktörler değişecektir. Bugün örgütün başında Öcalan yok ama PKK eylemlerine devam ediyor. Hemde bu sefer arkasında hiç olmadığı kadar siyasi ve sivil destek var. Öcalan idam edilmiş olsaydı bu destek ister inanın isterse inanmayın daha fazla olurdu. Apo halen eli kanlı bir katil. Eğer Türkiye Cumhuriyeti bu adamı asarsa kahramanlaştırmaktan başka bir şey başarmış olmayacak. PKK ve Kürt devleti hayaliyle yanıp tutuşanların da istediği bu. Belli ki AKP'de onların ekmeğine yağ sürmeye hazırlanıyor.
Umarım AKP içindeki Milliyetçi kanat sırf MHP karşısında kan kaybetmeyelim diye Öcalan'ın idam edilmesinin yolunu açmaz. Çünkü idam cezası meclis gündemine gelirse kısa sürede yasalaşır. Belki hani pek sevmesek de ara sıra vicdanı olduğunu düşündüren Abdullah Gül işe taş koyar. Ama bir şekilde yasa tekrar meclisten geçip yasalaşacaktır, kurtuluşu yok. İlk gerçekleşecek olan idamda Öcalan olur. Zaten sadece tecrit edildiği için önce bin şimdi de on bin kişi açlık grevinde. Öcalan idam edilirse AKP önüne geleni KCK'lı diye hapse attığına yanabilir. Herhalde bu ülkeyi karıştırmak ve Türk-Kürt çatışması çıkarmak isteyenler için Öcalan'dan daha iyi bir malzeme olamaz. Türk devleti şimdiye kadar Öcalan'ı itibarsızlaştırmak, Kürt halkı ile Öcalan arasında kurulan bağları koparmak yerine bir nevi bu bağları güçlendirdi. Şimdi de neredeyse hiç kopmayacak bir şekle geldiğinde Öcalan'ı ölümsüzleştirme yoluna gidiyor. Siz sokaktan geçen bir adamı değil, Kürtlerin iyi ya da kötü kendine lider olarak gördüğü bir adamı asmaya kalkıyorsunuz. Belki ilk teslim olduğunda, Türk devletine hizmet etmek istiyorum dediğinde asmış olsanız bu kadar patırtı çıkmazdı. Çünkü o dönemde Kürtler içinde bu sözler büyük bir aciziyet olarak algılandı. Yani işin insani boyutunu geçtik siyasi ve taktiksel açıdan da Öcalan'ın idam edilmesi büyük bir hata olacaktır. Ama işte bunları anlamak için, siyasi bütün kimliklerden, belki terörün vicdanımızı yakıp kavuran bütün ögelerinden sıyrılmamız gerekiyor. Aksi takdirde ne idamın anlamsızlığı ne de Öcalan'ın idam edilmesinin yaratacağı siyasi sonuçları algılamamız mümkün değil. Ama işte terörün amacıda öfkeyle hareket edip ani kararlar verilmesini sağlamak. Kinle, öfkeyle beslenen bir canavar ve beslendiği topraklarda kin, nefret olmadan hayatta kalamaz.
Bunu söylediğinizde nedense herkes size hak verir ama iş bir terör saldırısına gelince herkes aynı nefret dilini konuşmaya başlar. Haberlerden tutun, sokaktaki adama kadar iş uygulamaya gelince kimse öfkesini içinde tutamaz. Terörü beslemeye ve büyütmeye devam eder bu öfke. En sonunda ülkeyi bölüp parçalayana kadar devam eder bu süreç. Ama işte terörün eli o kadar kanlı ve o kadar vicdansız ki sokaktaki adama neden öfkeleniyorsun demekte zor. Ülkeyi idare eden liderlerinde aynı nefret söylemiyle terörü beslemesi ise hiç hafife alınacak bir şey değil. Sokaktaki adamın gazını almak adına, cezaevlerinde süren açlık grevlerini görmezden gelip idam cezasını getirebileceğine dair imada bulunmakta gündemi değiştirme çabası diye geçiştirilecek kadar basit değil. İktidar olmanın, bir ülkeyi yönetmenin sorumluluğu vardır. Kahvede idam cezasını savunmakla, halkın karşısına çıkıp idam cezasını halkta istiyor diye imada bulunmak arasında büyük farklar var. O kürsüye çıkıp halka hitap etmenin bir sorumluluğu var. Siyaset yapmak büyük sorumluluk istiyor ama bizim liderler hiç bir zaman o sorumluluğun farkına varmadı. Eskiden en azından daha edepli bir siyasi üslup vardı ama bugün sokaktaki adam bile liderler kadar edepsiz değil. Balık baştan kokarmış dedikleri bu olsa gerek. Liderler sözün namusunu korumadıkça, her şeyi her yerde söylemeyi adet edindikçe sözün gümüş ise sükutun altın olduğu gerçeği unutuldukça bu ülkede bir şeylerin daha iyiye gitmesini beklemekte hayal olmaya devam edecek.