Birand'ı tanıyabilmek


Dün akşam televizyonu izliyordum, sabahtan beri eski patronum Mehmet Ali Birand'ın Amerikan Hastane'sinde yoğun bakımda olduğu söyleniyordu. Biliyordum, Birand dayanıklı adamdır dayanır, bir gün sonra kalkar haber sunar diyordum. Böyle diyorduk ama bir yandan da içimden bir ses kaybedeceğiz onu diyordu. Bir gün olsun da şu içimdeki ses haklı çıkmasın dediğim anlardan biriydi dün akşam. 

2006 yılından 2009 yılına kadar yani tam üç yıl Birand Yapım'da çalıştım. 32.Gün'de stüdyo şefliği yaptım ve üç sene sonunda neredeyse tüm mimiklerini okuyabiliyordum Birand'ın. Yanında çalışanları çok severdi Birand ama aptallıkları da affetmez, karşısındaki kim olursa olsun fırçayı basardı. Ama o kadar yüce gönüllü bir insandı ki bir gün sonra gelir hiçbir şey olmamış gibi yine yüzünüze gülerdi. Ekran başında hiç iyi değildi aslında. Yıllarca onu 32.Gün'ün dosyalarında izleyenler ne kadar düzgün ve hatasız konuşuyor diye düşünürdü. Oysa o eski görüntülerin hamlarını izleyenler bizler her seferinde hafifçe gülümserdik. Çok çalışkan bir adamdı Birand, belgesel çekimlerinde şahit olmuştum, her gün sabahın altısında uyanır ve güne erken başlardı. Mesela Kanal D haber merkezine herkesten önce gelirdi. O kadar yetiştirdiği hiçbir muhabir belkide bu çalışkanlığa ve azme sahip değildi. 

Siz onun yetmiş yaşında olduğuna bakmayın. Bir çocuk gibi her yeni projede heyecanlanır, eli ayağına karışırdı. Biz 32.Gün'ü bazen ana haber öncesi bazende haberden sonra canlı gibi banttan çekerdik. Özellikle ana haber sonrası olduğu zaman Birand'ın o her haber sunmadan önceki telaşını görür ve şaşırırdım. Neredeyse üçte biri yaşındaki gencecik insanlar daha o yaşta gözlerinde o heyecanı yitirmişti. Zaten o dönemde Kanal D haberin başında Birand vardı haber merkezini koordine edense Ayşenur Aslan'dı. Hani bugün Medya mahallesini sunan Ayşenur ablamız. Ana Haber saatine yaklaştığımız saatlere doğru bütün Kanal D katı hatta giriş kattaki yemekhaneye kadar yer gök Ayşenur ablanın sesiyle titrerdi. Bu iki insandaki heyecanı gördükçe kendime bakıp utanmışlığım çok vardır. Belki benim şansım Birand gibi bir insanla çalışmak, şansızlığım ise Birand ile yeterince çalışamamak. Evet Birand Yapım, Birand tarafından kurulmuştu ama başında Birand değil oğlu vardı. Ne yazık ki biz 32.Gün'ün dosya yaptığı günlere yetişemedik. Yetişşeydik belki bende Birand'ın yetiştirdiği muhabirlerden biri olurdum. Onunla ancak 32.Gün tartışma programlarında stüdyoda bakışarak zaman geçirebildik. 

Her ne olursa olsun ekibine çok bağlı bir insandı. Mesela hatırlarım ayağından ameliyat olacaktı. Bilgi Üniversitesi'nin Dolapdere Kampüsü'ndeki Birand Yapım'ın ofisine gelmiş neredeyse bizimle helalleşmişti. Çok duygulanmıştım o zaman. Çalışanına bu kadar değer veren, egosu neredeyse sıfır olan böyle bir adam tanımamıştım. Oysa onun tırnağı kadar bile olamayacak ne muhabirler, 32.Gün'ün patronu gibi kasım kasım kasılırdı. İçimden çok gülmüşümdür bu olmamış, olamamış insanlara. Şunu söyleyeyim, Birand'a siyasal anlamda katılmayabilirsiniz, yazdıklarına söylediklerine karşı ona nefret duyabilirsiniz ama insanlığına laf etmeden önce orada duracaksınız. Mehmet Ali Birand gerçekten şu dünyada tanıdığım en iyi gazetecilerden biriydi. Bildiği her şeyi hiç gocunmadan herkese aktarmaya çalışırdı. O yüzden ben her Perşembe kanala koşa koşa giderdim. Bazen işim çıkıp gidemediğimde arkadaşlar anlatırdı hani nerede o utangaç çocuk, o ne güzel idare ediyordu buraları dermiş. Keşke yazdığım metinleri başkalarına değil Birand'a gösterseydim. Keşke aklımdaki projeleri başkalarına değil Birand'a anlatsaydım. Belki 32.Gün haber sitesi büyük bir hayal kırıklığı olmaz, belki aklımdaki belgeselleri Birand hayata geçirirdi. Hiç cesaret edip onun yanında bunları konuşamadım. Ama işte her rastladığımda hep acelesi vardı. Sanki hep Azrail'den kaçıyor, son haberini yakalamak için son bir depar atıyordu. 

Keşke o ameliyata girmeseydin Birand, keşke seni daha iyi tanıyabilseydim, keşke sana katılmasam da memleketin halini oturup konuşabilseydik. Keşke daha hızlı koşsaydın usta ve Azrail'i bir kez daha atlatsaydın. Bir daha bu kadar iyi bir gazeteci yetişir mi bu ülkeden şüpheliyim. Doğrusu belkide Birand en iyi ekibi bir araya getirebilme becerisine sahipti. Ve 32.Gün ekibinin öyle bir havası vardır ki onu size anlatamam. Belki kimse kimsenin görüşüne katılmaz. Anarşistinden tutun sağcısına, liberalinden tutun, Kürtçüsüne siyasi yelpazenin her kanadından bir görüş bulurdunuz o küçücük ofiste. Ama hani aile gibi derler ya gerçekten hiç kopmayan kocaman bir aile gibiydi 32.Gün. Hayatımın en güzel üç yılıydı, teşekkürler Birand, mezarında rahat uyu. Umur bey belki beni hatırlamazsınız, zaten bu yazıyı da okumazsınız ama başınız sağolsun, başımız sağolsun. Birer birer hayatıma damga vuran insanları kaybediyorum. Demek yaşlanmak böyle bir şey. Önce sevdiğin abilerin gidiyor sonra arkadaşların, sevdiğin kadınlar ta ki Azrail senin kapını çalana kadar. 

Onun arkasından küfür edenlere diyecek bir şeyim yok tek bildiğim tanısalardı yarın ki cenazeye koşa koşa giderlerdi. Dediğim gibi tanımadan sevmesi zor bir insan belki de. Bu arada kusura bakma Mehmet Ali abi yarınki randevuma gelemeyeceğim, keşke çalışmasam, keşke zamanım olsa koşa koşa gelirdim. Belki sen beni ben seni yeterince tanıyamadık ama beni affet Mehmet Ali abi. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski