Boşlukta sallanan sandalyenin itirafları


Boşlukta sallanan bir sandalye ve o sandalyede sallanan Janus* yüzlü adamın hikayesidir bu anlatacağımız;

-Söyle bana ne oldu, neden ağlıyorsun şimdi be adam?

-Bir de soruyorsun öyle mi, hatırla adam hatırla, bugün günlerden ne?

-Ne olacak, bugün günlerden Pazartesi, bir Pazar rüzgarının ardından geriye ne kaldıysa

-Onu sormuyorum sana, bugün 18 Mart, hala mı bir şey hatırlamadın?

-Yok artık, hala mı o kadın aklında senin? Evlendi gitti be kadın, daha ne umuyorsun ondan?

-Hiç bir şey anlamıyorsun değil mi, benim ondan bir şey umduğumu da nereden çıkardın? Aklıma gelemez mi bir sene sonra bile, hatıralar bu kadar kolay mı yakamızı bırakmalı? Senin yüzünden insanlar beni duygusuz, soğuk bir adam görüyor. Hayatta hiçbir şeyi umursamayan, hayatı umursamayan, anlık yaşayan boş bir teneke gibi görüyor insanlar beni.

-Senin de kaybettiğin nokta bu işte, çevrendeki birkaç çapulcunun ne düşündüğünü umursuyorsun. Hayata bak, insanlara bak, dünyaya bak ve söyle bana dünyada en büyük derdi olan adam sen misin? Sen ve senin şu iflah olmaz melankolik vizyonun...

-Ben melankolik filan değilim. Hayatta birileri için gözyaşı dökebilmek, başkaları için mutlu olmak ve başkaları için üzülmek, bunlar kötü şeyler değil. Ve evet biliyorum adam dünyada benden daha önemli ve daha büyük sorunları olan milyonlarca insan var. İşte o yüzden ben onların dertlerini paylaşıyorum ya!

-Vay, gönlü büyük adama bak hele. Gözlerim doldu bak. Tüh be toz kaçmış, yine ağlamak nasip olmadı bize. Bana diyorsun ya narsist diye, bir dön kendine bak be adam. Çıkmışsın bana benim dertlerim büyük olmadığı için başkalarının dertlerini paylaşıyorum diyorsun. Söyle bana hangi insan aynaya bakınca kendi suretinden başkasını görür? Herkes o aynada kendini görüyor be adam. Sen kendini kandırmaya, gerim gerim gerilmeye devam et. Neymiş bütün dünyanın dertlerini sen dinliyormuşsun. Geç bu romantik ayakları.

-Bana metaforik anlatımlarla gelme. Senin ne halt olduğunu ben biliyorum. Senin yüzünden göndermedim mi o çiçekleri? Şimdiye kadar başıma ne geldiyse senin yüzünden. Hayatta yaptığım hataları yüzüme vuruyorsun ama seni sen yapan bütün duygusal yaratıcılık konularında gelip bana başvuruyorsun. Yok romantikmişim. Evet romantik bir adamım ne olacak? Sevdiğim kadını bir sene sonra hatırlamak suç mu sence?

-O, beyefendinin damarına bastık sanırım. Dur çekeyim ayağımı da daha fazla kafamı şişirme. Ya arkadaş söyle bana, ben olmadan hayata nasıl tutunacaksın sen. Bir ortama girersin, biz kenara oturur beyefendinin ısınmasını bekleriz. Bu gidişle yanımda mobil soba taşıyacağım. Bu ne ya, her yeni tanıştığın adamı ölçüp, biçmek mi zorundasın? Hem o özgüven eksikliğini ne yapacağız? Yok yaratıcıymış beyefendi. Ben sana gaz vermesem hangi projeni hayata geçirmeye çalışırsın? Adam bir sinemaya merak salıyor, bir yazı yazmak benim amacım diyor. Öbür gün kalkıyor neymiş, haberci olması gerekiyormuş. Arkadaş Gregor** bile senin kadar değişim geçirmemiştir bir gün içerisinde. 

-Hiçbir şeyi umursamayan, kitap okumayı bilginin kölesi olarak gören adama bak. Bakıyorum Kafka'dan gönderme yapıyorsun. Sende ki bu edebiyat aşkı beni duygulandırdı. Ve senin aksine gözüme toz da kaçmadı. Sen bana sadece gaz veriyorsun zaten. Şimdiye kadar hangi projemi geliştirmek için kafa yordun? Daha emeklerken kafamdaki fikirler hemen atlıyorsun, yok bunu yaz hemen yayınlayalım, bütün fantastik edebiyat dünyası tamamen değişecek. Şimdi şimdi olgunlaşan haber sitesi projem sana kalsa denizi geçip, çayda boğulacaktı. Onun için beni yalnız bırak. Biraz geride kal be adam. Biraz İstanbul ile baş başa kalayım. Gökyüzünde bana göz kırpan hilal ile, şehrim ile kadınım ile yalnız bırak beni

-Aman be ne yaparsan yap, bıktım senin duygusallığından. Bir gün gelecek adam, bir gün gelecek ve beni anlayacaksın. Benimle kavga etmek yerine uzlaşmaya çalışsan neleri alt edebileceğimizi bir gün gelecek anlayacaksın ama iş işten geçmiş olacak. Hadi sağlıcakla kal, ben gidiyorum bu gece. Bir daha tekrar uğrar mıyım bu topraklara, kulağına bir daha fısıldar mıyım, seviyorsan söyle o kadına, kaçma bir gün savaş diye. 18 Mart'ı unutmayan adam, seni o gece bir saat dışarıda bekleten, o kadına sevda sözleri söylemeni sağlayan bu özgüveni nedense unutuyor. Ben her zaman senin hafızan için işine geleni hatırlar derim. Ne yazık ki beni hiçbir zaman yanıltmıyorsun be adam. 

-Benim hiçbir şeyi unuttuğum yok. Senin benim kişiliğime olan katkını hor göremem. Sen olmasan ben o kadına nasıl cesaret edip söylerdim aşkı mı? Hani beni anlamadı, anlamak istemedi ve bunun sebebi ne sen ne de ben. Başka bir adam vardı kalbinde ve biz o kadar aşkın sarhoşu olduk ki göremedik bu gerçeği. Onun için sakın gitme adam. Ama işte ara sıra bana huzur ver. Biraz düşünmeme izin ver. Biliyorum şu hayatta beni toparlayan sensin. Sensiz ben bir hiçim.

-Bu sefer gözlerim gerçekten doldu. Ulan be adam beni de ağlatmayı başardın. Tamam be, sen iste yeter adam ben seni arada rahat bırakırım. Ama tekrar uyarıyorum seni sakın kendini kaptırma hayatın rüzgarına. Ara sıra motoru çalıştırıp kontrolü ele almayı unutma. Hadi sana iyi geceler adam, bugünlük benden bu kadar.

-Sağ ol, var ol, yolun açık olsun. Bundan sonra hayatı seninle daha çok paylaşacağım. Tek istediğim şu romantik adamı öldürmeye kalkma. 

Ve adam kapattı yüzlerini, bir araya getirdi. Ve kalktı havada sallanan sandalyesinden. Süzüldü ve uzandı oradan yatağına. Hilal göz kırpıyordu adama ama adam çok yorgun ve hastaydı. Uyuması ve sabaha dinç kalkması gerekiyordu. Aklında yeni bir kadının, yeni bir aşkın resmi mi geziyordu yoksa halen o kadına dair bir şeyleri başkalarında mı arıyordu? Aşka inancını kaybetmeye başlamıştı adam, o yüzden şimdi vicdanı değil mantığı dinlemenin zamanıydı. Bu düşüncelerle uykuya daldı adam. İçindeki iki adam ise çoktan oturmuştu çilingir sofrasına. 

*Janus: Janus, bir yüzü o yana, bir yüzü bu yana bakan iki yüzlü Roma tanrısıdır. Bu tanrının resmine Roma paralarında rastlanır. Janus'a ait olan bu resimde yüzlerden biri kentten içeri girenlere, öteki ise kentten çıkanlara bakar. Böylece kent güvenlik içinde yaşamasını sürdürür.(Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Janus)

**Gregor: Kafka'nın Metamorfoz ya da Türkçe'ye çevrilmiş adıyla Değişim adlı eserinde sabah kalktığında kendini bir böcek olarak bulan baş karakteri. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski