Savaşın gölgesinde can verenler

Reyhanlı'da patlayan bir bomba ve Suriye dehşetini bir daha hatırlamak. Esad kendi halkına zulmetmeye devam ediyor ve ÖSO ile ABD ise Suriye'nin işgali için elinden geleni yapıyor. Tek istenen şu, ABD saldırdığında arkasında Türkiye'nin de olması. 

Zaten ortada bir tezkere var, meclisi de uğraştırmaya gerek yok. Oysa Hatay'da canlarını yitiren 45 (Rakamlar sürekli değişiyor ve ne yazık ki yapılan sansür nedeniyle gerçek bilgiye ulaşmak mümkün değil. Ancak ölü sayısını 177 olarak veren ve bu yüzden tutuklanan gazeteci arkadaşımız Ferdi Özmen'in son verdiği bilgiyi doğru kabul etmek gerekir. En azından gazeteci reflekslerimiz bize öyle söylüyor. Hükümetin yalanlarının yerine gazeteci refklekslerime güvenmeyi tercih ederim.)  insan var. Ama bu gidişle Suriye iç savaşı daha kanlı bir pazarlığa dönecek. Ardı ardına o kadar görüntü, o kadar enformasyon yayılıyor ki, bunların hangisi gerçek hangisi dezenformasyon anlamak mümkün değil. Bir haberci bile bu kadar bilgi arasında nasıl bir haber yapacağına şaşırıyor. Bir taraf Cilvegözü sınır kapısı ve Reyhanlı saldırıları Suriye istihbaratı gerçekleştirdi diyor. Diğer taraf ise bunlar ÖSO ve ABD oyunu diyor. Hani diğer tarafın bunu kanıtlayacak delili yetersiz ve insani bir bakış geliştirebilmiş değil. Bu saldırının bile daha kimin yaptığı belli değilken, muhalifler gerçekleştirdi demek ne kadar doğru mesela. Böyle durumlarda muhalif değil gazeteci olduğumuzu hatırlamak gerekir. Gerçi hükümet yanlılarının da insani bakışları olduğunu söyleyemeyiz. Mesela, Türkiye'nin uzun süredir bölgeden gelen haberleri TRT eliyle değiştirdiği bir çok kez ortaya çıktı. Böyle bir skandala rağmen hala devlet görevlilerine inanmak ve güvenmek ne kadar doğru? Yada gerçekten savaşta can veren çocuklar için ağladıklarına. ÖSO denen ve Esad yanlısı olanlara katliam uygulayan bir örgüte silah yardımında bulunmak nasıl "insani" bir tavır olabilir. El-Kaideci teröristleri sınırdan geçirmek ve ÖSO'ya katılmasını sağlamak gibi terörist faaliyetleri saymıyorum bile. Özgürlükten anladığınız kendi çıkarlarınızı korumak ise farklı bir davranışta beklememek gerek. 

Başbakan çıkıp, ABD Suriye'ye girerse bizde gireriz diye açıklama yapıyor. Ve ne yazık ki o açıklama üzerinden bir gün geçmeden bu saldırı yapıldı. Artık saldırıyı yapan her kimse, işgal için inanılmaz bir zemin yarattı. Birde şu kimyasal silah haberleri var. Nedense daha önce Irak'ta da aynı bahaneler kullanılmıştı. Ve  Irak'ta sözde kimyasal silahlara hiç rastlanmadı. Ama ben size kullanılan bir yer söyleyeyim. İsrail her saldırısında Filistin halkına karşı fosfor bombası kullanıyor. Yani kimyasal silah. Şimdi sormak lazım, kimyasal silah kullanmak mı yasak yoksa kimin kullandığına mı bakıyoruz? Bu soruya verdiğiniz yanıt ne yazık ki insani boyutunuzu ölçer nitelikte. Esad'ın savunulacak yanı olmadığını Allah'ın her günü CHP'lilerle tartışıyorum. Hani kimi arkadaşların, sen nasıl bir Alevisin yorumunu ise söylemek bile içimi acıtıyor. İçime su serpen ise bu adamların sayısının bir elin parmaklarını geçmemesi. 

Ama işte bu zihniyete sahip insanların, Suriye'li mültecilere saldırması ve onları sorumlu tutarak linç etmeye çalışması da en hafif tanımıyla şovenistliktir. Bu mültecilerin arasında El-Kaide militanlarının olduğuna dair istihbaratlar olsa bile, bir savaş mağduruna saldırmak hangi insanlığa sığar. Bunu istediğiniz mantık çerçevesine oturtun, faşist olmaktan kurtulamazsınız. Muhalif olmak insanlığınızı bir kenara bırakmak değildir. 

AKP'ye muhalif olmak adına, düşmanımın düşmanı benim dostumdur düsturu pekte insanca bir felsefe değildir. Hayatını bunun üzerine kuran çok insan tanıdığımdan biliyorum. CHP'nin dış politik duruşu ne yazık ki bu çakal zihniyetten oluşuyor. Sonra da soruyorlar bu partiye neden oy vermediğimi? CHP galiba çakalları alt etmenin onlar gibi davranmak olduğunu düşünmüş. Keşke bir bilene danışsalardı. Anlaşılmayan şu ne ABD emperyalizminin Ortadoğu işgal çabaları ne de ÖSO denen örgütlenmenin insanlık dışı saldırıları Esad'ın yaptıklarını haklı çıkarmaz. Kendi halkını katleden bir liderin kim olduğu, kişiliği, inancı ya da hangi takımı tuttuğu önemli değildir. Bir taraftan Suriye abluka altına alınıyor, Büyük Orta Doğu Projesi hayata geçirilmeye başlıyor. Diğer taraftan, sürekli kışkırtma altında bir diktatör beklendiği gibi kendi halkını katlediyor. Ve dünya medyası abartarak, üstüne katarak katliamları bütün dünyaya servis ediyor. 

Ortadoğu kadastro planları açıldı, yeni imar projeleri devreye sokuldu. Şimdi tek gereken inşaata başlamak. Umarım bu inşaatın temeline harç olarak bizleri gömmezler. Bu savaşın nedeni ne olursa olsun, kim suçlu olursa olsun yine insanlık ölüyor gözümüzün önünde. Ve biz seyirci olmaktan başka birşey yapamıyoruz. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski