Çanların çalmaya başladığı gün

İki tane ağaç için mi bu kadar insanın tantanası acaba? Halkın ayağa kalkmasını, iktidarlarına karşı gelmesini yediremeyenler çıkıp yok şu gün neredeydiniz, bu gün neredeydiniz diyor. Peki ama ey AKP'nin çanakçısı, Uludere katliamı yapılırken sen neredeydin, kimin yanındaydın? Fenerbahçe taraftarına, Başiktaş taraftarına Polis saldırdığında kahkahalarla gülen sen değil miydin? Evet bugün sokaklara çıkan birçok insan hayatında hiç çıkmamıştı sokağa. Bilmez çoğu eylemin ne olduğunu. Ayaklarında pijamalarıyla, terlikleriyle, kimse çık gel demeden çıktılar meydanlara. Evet beyzadem onlar başka zamanlar hep evlerinde oturuyordu, hiçte bilmezler barikat kurup Polisle çatışmasını. Ama eğer bir ülkede sokağa çıkmayan kalabalıklar bile sabahlıyorsa sokaklarda orada bir durup bakmak lazım olanlara. Ama sen çanakçı, at gözlüğüyle yaşadığın için bu hayatı, hatırlamazsın kendi yapmadıklarını.

Sokakta sadece ODTÜ'lüler yok bugün, bu ülkenin Mimarları, Mühendisleri, yöneticileri, bu ülkenin sanatçıları, Fenerbehçelileri, Galatasaraylıları, Beşiktaşlıları, Trabzonluları var. Normalde birbirini kesen Karşıyaka ve Göztepelileri bugün kol kola yürüyorsa evet korkmanın zamanı gelmiştir. Şimdi sen AKP'li sıcacık yatağından kalkıp çayını, kahveni yudumlarken bizler Taksim için yürümeye başlayacağız. Bütün köprü tıkandı, bütün Türkiye ayağa kalktı. Ve faşizmin ne olduğuna dair fikri bile olmayan bir başbakan bozuntusu kendi halkına faşist, anarşist, terörist kısaca aklına ne gelirse söylüyor. Korkuyorsun Başbakan, koltuğunu, iktidarını kaybetmekten korkuyorsun. 

Ve bu mesele hiçbir zaman ağaç meselesi olmadı. İçki yasağı vardı içinde, üçüncü köprünün dikilmesi, adının Yavuz konulması vardı. Uludere katliamı vardı bir kere. Ergenekon, KCK derken bu ülkenin tüm muhalefetini içeri tıkma operasyonlarına karşı tavır vardı. 3 Temmuz operasyonu vardı, Beşiktaş'da taraftara sıktığın biber gazı vardı. 1 Mayıs'ta meydanlara çıkarmadığın işçiler vardı. Evet bugün sokağa dökülen halka her şey söylenebilir. Biri çıktı, KCK'ya ses çıkarmadı. Bir kısmı 3 Temmuz sürecinde Erdoğan'ı alkışladı. Ergenekon için içinin yağları eriyenler vardı mesela. İçki yasağı gelince alkış tutup, 22'den sonra fellik fellik içki arayanlar vardı mesela. 1 Mayıs'ta işçiler sıra sapa dövülürken anarşikler diye küfredenler vardı. Ama işte dün bunların hepsi oradaydı. Kimse düşünmüyordu bunları. Ve halk şimdi Taksim'e doğru gidiyor. Ülkücüler bile ayağa kalktı, Taksim'e direnmeye geliyorlar.

Hep demişimdir, bu ülkeyi birileri değiştirecekse ancak bunu halk yapar diye. Tek korkum var burada birileri halkın bu ayağa kalkmasını, bu öfkesini ve nefretini kullanmaya kalkarsa diye. Mesela CHP, Kadıköy'de miting yapacağına Taksim'e gelmeli. Bu bir siyasi şov değil, birilerine siyasi malzeme yapılacak bir eylem değil. Dün askerler halkın yanındaydı. Asker düşmanlarının bile gözleri doldu dün gece. Bu ülkenin Polisi halkına düşman gibi saldırırken, asker kucak açtı. Bir resmin sahteliğini ispatlamışlar twitterda. Bütün medya susmuş öyle bakarken ne olacağını sanıyordunuz. Halkın bütün haber alma imkanının önüne set çekersen alternatif bir medya doğar oradan. Ve tabii ki böyle bir kaos ortamında kimseden gerçekleri filtrelemesini bekleyemezsiniz. 

Bugün benim meslektaşlarım gazetelerinde kendi halkını suçluyor, manşetlerinde halka kin kusuyor resmen. Bu kadar korkmayın iktidardan, patronlarınızdan. Siz olmazsanız o gazeteler çıkmaz, elinizdeki gücün farkına varın. Böyle manşet atan bir gazetede halkına destek versen ne olur. Ancak iktidara teslim olmuş basının sigortası haline gelirsin. Bakın bizim yazarlarımız direnişe destek verdi diye gösterirler seni. Biz herkes için Hürriyet masallarını, bağımsız gazete yalanlarını uzun süredir yemiyorduk zaten. İşin sizin için kötü tarafı artık sokaktaki adamda yemeyecek. Şimdi Taksim'e doğru harekete ediyorum. Ne olacak, yarın işe gidebilecek miyim, kariyerim, geleceğim hiçbiri şu anda umurumda değil. Ve sokağa çıkan yüzbinlerce insanın da değil. 

Öğrendiğim kadarıyla CHP'de Kadıköy mitingini iptal etmiş, Taksim'e çıkıyormuş. Umarım doğrudur Hüseyin Aygün'ün haberi. Şimdi klavye başından kalkıp sokağa çıkıyorum. Artık sokakta mücadeleye devam etmenin zamanı. Tek korkum birilerinin bu öfkeyi başka yerlere çekmesi. Ama bu kadar farklı kesim bir araya geldiğinde korkmamam gerektiğini söylüyor içimdeki ses. Daha önce yazmıştım 1993 çok trajik bir yıldı Türkiye'de. 2013 yılı içinde iyi şeyler hissetmiyorum demiştim. Umalım sokaklardaki bu halk doğru bir şeylere kanalize olur. Siyasi açıdan söylemiyorum. Ama dün bir şey farkettim, insanlar ne yapacaklarını bilmiyor. Ona rağmen kimse ne dükkanlara ne de başka bir şeye saldırdı. Garip bir ruh hali bu. İlk defa sürekli merak içinde olduğum kitle psikolojisi içinde kaldım. Kimse ne yapacağını bilmiyor ama herkes kızgın ve öfkeli. Arap baharının ne anlama geldiğini şimdi anlıyorum. Sorun şimdi ne olacağı. Evet çıktık sokaklara ve meydanları kapattık. Bugün belki insanlar çalışmıyor. Peki ama Pazartesi geldiğinde aynı kalabalıklar kalacak mı sokaklarda? Türk halkının gazını alacak mı tüm bu olaylar. Yarın uyanınca aman boş ver, bir gün gittik Taksim'e bugünde başkaları gitsin mi diyeceğiz? Cevapsız sorular bunlar. Gerçekten nasıl bir halk olduğumuzu göreceğiz. 

Ben kalabalıkların azalacağını düşünüyorum. Ama orada Taksim'de, Gezi parkında direnen kemik bir kitle olacaktır. Şimdi çıkıyorum yola, bakalım nasıl bir gün nasıl bir gelecek bekliyor bizi, canlı canlı şahit olacağız. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski