Direniş uzun süredir devam ediyor ve şimdi semtlerde toplanan forumlarla katılımcı bir demokrasinin de yolunu açmaya doğru gidiyor. İş ciddileştikçe birileri olayları provoke etmeye, birileri ise işin tadını kaçırıp direnişi laçkalaştırmanın peşine düştü. Sokağa çıkanlara marjinal gruplar dendi. Evet içimizde işi başka yerlere taşımak isteyenler vardı. Bunların bir kısmının sivil Polis olduğunu da biliyoruz. Göstericilerin içine girip,polisle çatışmaya giren, arasındaki kalabalığı provake eden bu adamların peşinden gitmeyin. Gidenleri de engellemeye çalışın. Hala pasif direnişin ne olduğunu anlamayan arkadaşlar var. Duran adam bir pasif direniştir. Duarabilir, oturabilir, kenetlenebilirsiniz. Şiddet kullanmadan da haklarınızı savunmak mümkün.
Direniş uzadıkça yalan haberler artmaya, kara propaganda yöntemleri de daha çirkinleşmeye başlıyor. Öyle ki düne kadar direnişe destek veren arkadaşlarınız, iktidarın ağzından konuşmaya başlamış olabilir mesela. Kolay değil bu dezenformasyon bombasının altından canlı kurtulmak. Türkiye Cumhuriyeti tarihini bilenler için, bugün yaşananlar ne yazıkki süpriz değil. Ne olacak sanıyordunuz? Türkiye tarihinde hangi devlet başkanı halkına zulm edip gelip sonra özür dileyebilmiştir. Erdal İnönü gibi adamları bu sorunun dışında bırakıyorum. Sivas Madımak katliamı sonrası, iktidar ortağı olduğu için ölene kadar vicdanı yaralı bir şekilde yaşadı. İnsanlığı bir kenara bırakıp siyasetçi olamadı. Belkide bu ülke için fazlasıyla insandı. Yakın tarihimize bakın, bütün demokratik gösterilerde olayı karıştıran gruplar, halka orantısız güç kullanan hatta silah sıkan polislere rastlayacaksınız. Bunlar geçmişte kalmış gibi görünebilir ama o günlerin özlemini çeken Polisleri yüzlerinden tanıyabiliyorsunuz.
Eskiden Kontrgerilla'nın baktığı bu kargaşa yaratma işlerine şimdi AKP Gençlik kolları ve sivil polisler bakıyor. Nazi SS'leri gibi davranan, ellerinde sopalarla insanlara saldıran bir partinin halk örgütlenmesinden bahsediyoruz. Bunlar tehlikeli işler, eğer Türkiye'yi karıştıran birilerini arıyorsanız iktidardan uzak bir yerlere bakmaya gerek yok. Dış mihrakların oyunu bu direniş diyenler var. Evet ortada bir yangın varsa bu büyük yangının alevinde ısınmaya çalışan çok olacaktır. Ama hem ilk ateşi sen yak, hem alevlerin büyümesine engel olma sonrada vay efendim bu işlerin içinde dış güçler var. Demokrasiyi sandıktan ibaret gören bir zihniyetten bekleyeceğim sığlıkta bir politik duruş.
Şimdi soracaksınız, demokrasi seçmenin kendini yönetecekleri seçmesi değil midir? Hayır değildir ve evet öyledir. Kafanız karışmıştır herhalde. Demokrasilerde evet halk sandığa gidip kendine vekalet edip, ülkeyi yönetecek insanları seçer. Ama bunu içinde demokrasi olmayan Cumhuriyetlerde yapıyor. Mesela Çin Halk Cumhuriyeti. Onlarında meclisi ve seçimleri var. Onlarda demokrasi yoksa, demokrasi seçimden daha fazlası olmalı. Cumhuriyet halkın seçim yoluyla kendini yönetecekleri seçebilmesidir. Demokrasi ise baskı unsuru olmadan, insanların hür iradeleriyle birden fazla seçenek arasından seçim yapabilmesidir. Ve sadece bu da değildir. Devlet yönetiminin her aşamasında katılımcı olmasıdır halkın.
Belki bundan on sene önce katılımcı demokrasi çokta şart değildi. Ama bu çağda artık halk her yerde kendine söz hakkı verilmesini istiyor. Bu yeni çağ demokrasileri değiştirecek. Belki dış mihraklar dediklerimizin başka amaçları var. Türkiye dahil, bölge ülkelerde hakimiyetlerini pekiştirme peşindeler. Erdoğan faiz lobisinin oyunları diyor. Üzülmeyin, sermayeye sahip olanlar para kazanmak için faiz dışında binlerce yol buldu sayenizde. Bütün medya sustu, birçok patron önünde ceketini ilikledi ve bu adam gelip suratımıza baka baka lobilerden bahsediyor.
Dış mihraklar diye bas bas bağırıyor ama bu ülke AKP dönemine kadar nereden geldiği belli olmayan bu kadar sıcak parayla hiç karşılaşmamıştı. Ha pardon, yediler dedikleri Menderes ve Özal'ı unutacaktık. Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, engel olmasalar uzay gemisi yapacaktık diyor. Sayın Çağlayan, bu ülkede sizin savunduğunuz Menderes kapatmıştı uçak fabrikasını başkası değil. Hani, uzay teknolojisine sahip olmadan nasıl yapacaksanız mekikleri o da başka bir tarışma konusu. Amerikan yardımları adı altında ikinci dünya savaşından kalma teçhizatları da Menderes zamanında aldık. Dış mihraklar deyip her seferinde ABD'nin elini sıkmak, İsrail'e küfredip gülerek fotoğraflar çekmekte ayrı bir siyasi meziyet.
Bu ülkede ne yazık ki demokrasi bize hediye edildiği için ne değerini ne de anlamını biliyoruz. Sandıkta tepkini göster diyenler acaba sandık zamanına kadar her anti demokratik uygulama ve baskıyı kabullenmemizi mi bekliyorlar? Demokrasiden anladığınız, koyun ve çoban ilişkisi olmasın. Biz çobanımızı seçmiyoruz. Siyaset ciddi bir iştir. Ülkeyi yönetenleri sadece seçimden seçime denetlersek yaşadığınız şeye demokrasi diyemezsiniz. Bu ülke demokrasinin aynı zamanda sokağa çıkmak, protesto etmek olduğunu kavradığı zaman işler değişecek. Eylemciler etrafa saldırıyor diyenlerde ayrı bir hikaye. Sanki sokağa çıkan herkes yağma yapıyor gibi anlatıyorlar. Keşke insanlar ağaçlara bakarken kocaman bir ormanın içinde olduklarını fark edebilseler. Ama işte ne yaparsak yapalım birileri üç maymunu oynamaya, kendi seçimlerinin doğruluğunu savunmaya devam edecek. Onları anlamak istiyorum ama seçtiklerimin kölesi olamadım hiç. Bu gidişlede olamayacağız gibi görünüyor.