Eğer bir ülkede muhalif olan her şey hain ilan edilmeye başladıysa, her sokakta gezen eli sopalı milisler koruyorsa iktidarı, sokağa dökülen milyonlar Ermeni, Rum gibi ırkçı söylemlere maruz kalıyorsa o ülkede her şeyi yeniden kurmanın zamanı gelmiş demektir.
Umarım şimdi anlamıştır insanlar, Hrant Dink öldüğünde neden insanların "Hepimiz Ermeniyiz" diye bağırdığını. Ermeni olmanın, Rum olmanın küfür olduğu bir ülkede yaşamanın ne demek olduğunu. Zihinler iktidar yalanlarıyla zehirlenmeye başlamıştır artık. Eğer bilmezsen medyayı nasıl okuyacağını ya da neyi okuyup okumaman gerektiğini, kalırsın kocaman bir yalan savaşının ortasında. Eğer birde medya yoksa, iktidarın emrine girmişse, neyi okuyacağına, neyi doğru sayacağına dikkat etmek lazım. O yüzden yıllardır söylediğim gibi sokaktaki adamın haberin kaynağı haline gelmesi lazım. Habercilik anlayışının değişmesi, halkın haber alma özgürlüğünü korumak adına medyanın halktan güç alması gerekiyor. Çapul TV ve benzeri girişimler güzel, hoş ama medya olmak için yetmez. Daha farklı, daha güçlü bir medya yaratmak lazım. Alternatif olmak için rakibin kadar iyi hatta birçok anlamda ondan iyi olman gerekiyor.
Umarım şimdi anlamıştır insanlar, Hrant Dink öldüğünde neden insanların "Hepimiz Ermeniyiz" diye bağırdığını. Ermeni olmanın, Rum olmanın küfür olduğu bir ülkede yaşamanın ne demek olduğunu. Zihinler iktidar yalanlarıyla zehirlenmeye başlamıştır artık. Eğer bilmezsen medyayı nasıl okuyacağını ya da neyi okuyup okumaman gerektiğini, kalırsın kocaman bir yalan savaşının ortasında. Eğer birde medya yoksa, iktidarın emrine girmişse, neyi okuyacağına, neyi doğru sayacağına dikkat etmek lazım. O yüzden yıllardır söylediğim gibi sokaktaki adamın haberin kaynağı haline gelmesi lazım. Habercilik anlayışının değişmesi, halkın haber alma özgürlüğünü korumak adına medyanın halktan güç alması gerekiyor. Çapul TV ve benzeri girişimler güzel, hoş ama medya olmak için yetmez. Daha farklı, daha güçlü bir medya yaratmak lazım. Alternatif olmak için rakibin kadar iyi hatta birçok anlamda ondan iyi olman gerekiyor.
Peki, bu nasıl olacak? Sosyal medyada bu kadar yalan haber dolaşırken nasıl olacak bu alternatif medya? Burada iş biraz geleneksel medyadan uzaklaştırılmış ağabey ve ablalarımıza düşüyor. Uzun süredir önerdiğim halktan gelen bilgilerin süzülerek haber haline getirilmesi belki de bu hareketle hiç olmadığı kadar anlamlı hale geldi. Binlerce bilgi arasından bazen bir gazetecinin bile neyin gerçek olduğunu süzmesi zor olsa da, bizim için bir çıkış noktası olacaktır. Yani halkın kendi gündemini belirlediği bir medya hem iktidara hem de konvansiyonel medyaya karşı tek silahımız.
Twitter ve Facebook gibi sosyal ağlarda Gezi eylemleri hakkında bin bir türlü dezenformasyonla karşılaştık. Bunların bir kısmı, hükümetin ve yandaş yayın organlarının eliyle yapıldı. Bir kısmı ise sosyal platformda yapılan paylaşımlarla. Bir kısmı göstericileri vatan haini yapmaya, bir kısmı ise halkı galeyana getirmeye yarayacak şekildeydi. Bu tür yalan ve uydurma fotoların altında bu olayları provake etmek isteyen kesimleri aramak lazım. Peki, hükümet suçlu değil mi, aşırı şiddet kullanmadı mı? İnsan haklarını ayaklar altına alıp, kendi halkına zulmetmedi mi? Barışçı eylemcileri kışkırtıp, taşlı sopalı gençlerin ön saflara geçmesine neden olmadı mı? Tüm bunlara rağmen yayılan tüm yalan fotoğraf ve haberler direnişe büyük zarar verdi. Öyle bir hava yaratıldı ki, sanki hükümetin karşısında karanfiller atan göstericiler değilde taşlarla sopalarla her yeri yakıp yıkan göstericiler vardı. Bunları yapanlar vardı ama genele yayılmamış, azınlıktı. Polisler arasında ise şiddete başvurmayanlar azınlıktaydı.
Twitter ve Facebook gibi sosyal ağlarda Gezi eylemleri hakkında bin bir türlü dezenformasyonla karşılaştık. Bunların bir kısmı, hükümetin ve yandaş yayın organlarının eliyle yapıldı. Bir kısmı ise sosyal platformda yapılan paylaşımlarla. Bir kısmı göstericileri vatan haini yapmaya, bir kısmı ise halkı galeyana getirmeye yarayacak şekildeydi. Bu tür yalan ve uydurma fotoların altında bu olayları provake etmek isteyen kesimleri aramak lazım. Peki, hükümet suçlu değil mi, aşırı şiddet kullanmadı mı? İnsan haklarını ayaklar altına alıp, kendi halkına zulmetmedi mi? Barışçı eylemcileri kışkırtıp, taşlı sopalı gençlerin ön saflara geçmesine neden olmadı mı? Tüm bunlara rağmen yayılan tüm yalan fotoğraf ve haberler direnişe büyük zarar verdi. Öyle bir hava yaratıldı ki, sanki hükümetin karşısında karanfiller atan göstericiler değilde taşlarla sopalarla her yeri yakıp yıkan göstericiler vardı. Bunları yapanlar vardı ama genele yayılmamış, azınlıktı. Polisler arasında ise şiddete başvurmayanlar azınlıktaydı.
Şükretmek lazım ki karşımızdaki muktedir fazlasıyla egoist ve sokağa çıkan milyonlara rağmen hali hazırda burnundan kıl aldırmıyor. Ciddiyetini anlayamıyor olayların. Korktuğunu söylüyorlar ama bence sadece biraz canı sıkkın. Çünkü her konuştuğunda bütün Türkiye'nin onu dinlemesine alışmış. O konuşunca birileri sırtını dönüp, neticelerini gösterince pekte memnun olmamış gibi görünüyor.
Bu süreci provake edip, kendi amaçları için bu devinimi kullanmak isteyenler var. Sokaklarda işyerlerine, Polis araçlarına saldıran bu kesimi bütün göstericilere genellemek ise hükümetin ve yandaş medyanın bir numaralı propaganda aracı. Sürecin başından beri söylediğim gibi, şiddet kullanmak bu sürecin ilerlemesine neden olmayacaktır. Yıllardır Polis ile çatışmaya giren kesimler için bu söylenenler korkaklık gibi görünebilir. Ama sokağa çıkan ve çatışmaya giren azınlıklar yerine, sivil direnişe geçen çoğunluklar daha etkilidir. Hem bu ülkeye demokrasi gelmesini istiyorsak, demokrasinin sokaklarda kazanıldığını da kavramamız gerekiyor.
Ne yazık ki bu ülkede demokrasiyi hep önümüze sermişler. Haklarımız için mücadele ettiğimizde ise vatan haini ilan edilmişiz bu ülkede. Yani bugün sokaklara çıkıp, hükümeti eleştirdiği için hain ilan edilenler korkmasın, bu ülke tarihi için hainlik yaftası ilk değil. Genele, alışılana, düzene karşı duran her kim olursa olsun bu ülke tarihinde hain olmuştur. Polis ve askeri kutsallaştıran bir devlet düzenimiz var ne yazık. Ve bunun nedenlerinden biri de Türk halkı. Evet bugün Polis'in orantısız gücüne karşı ayaktalar ama ben dün neden evde tepki bile vermeden oturduklarını düşünüyorum. Mesela bundan birkaç gün sonra 2 Temmuz'da Sivas'ta diri diri yakılan canlarımız için yürüyeceğiz. Yanımızda olacak mı Türk halkı? Gazi'nin, Uludere'nin miladında ya da her Cumartesi annelerin gözyaşlarına mendil olacaklar mı? Duyacaklar mı seslerini?
Propaganda savaşları tüm hızıyla devam ediyor ülkemde. Cami yalanları, bayrak yakma yalanları ve benzeri bir sürü yalan. Çapulcular tarafında ise kontrolsüzlükten kaynaklanan yalanlar sosyal medyada dolaşıyor. Yani bir taraf devletin gücü aracılığıyla halkını kandırmanın peşinde. Eğer bir zamanlar televizyon haberciliği için okul niteliği taşıyan TRT, arşiv görüntülerini maniple ederek bayrağı yaktılar diye haber yapabiliyorsa, yani tuzda koktuysa bu ülkede, medya bitmiş demektir.
Peki siyaset ne durumda? Aslında bu başlı başına bir yazı konusu. Parklarda düzenlenen forumlar yeni neslin daha iyi dinleyici olduğunu ortaya koydu. Çok farklı ve ilginç fikirleri var. Doğrusu kendi neslimle kuramadığım bağı yeni nesille kurabiliyorum. Bizim 80 kuşağında pek iş yoktu sanırım. En ilginç olanı ise medeni cesaretleri. Saçma fikirleri bile olsa çıkıp savunabiliyorlar. Saçma olduğunu anladıklarında ise kendileriyle alay edebilecek kadar özgüvene sahipler. Biz o kadar şanslı bir kuşak değildik. Kendi kendimize öğrendik tüm bunları. Konuşmanın, her aklımıza geleni söylemenin ayıp olduğu çağlardaydı çocukluğumuz. İnterneti tanıdığımızda lise sıralarından yeni kalkmıştık. Sosyal medya ise ancak Üniversite yıllarında karşımıza çıktı. O yüzden bize göre şanslı bir kuşak var karşımızda. Bizim aramızda ise sosyal medyaya ayak uydurabilenler bu kuşakla iyi geçinebiliyor. Farklı bir espri anlayışları, hayata karşı umursamaz bir gülümsemeleri var. Bu gülümseme siyasi fikirlerine de yansıyor. Eğer bu parklardaki konuşmalara denk geldiyseniz, özellikle gençlerin ortama neşe katan ve beyin fırtınasına neden olan fikirleri sizinde dikkatinizi çekmiştir.
Bu gerçek anlamda bir siyasi çözüm getirir mi? Buradan bir siyasi hareket başlatmak gerekli mi? Bence bu sivil hareketi siyasete dönüştürmek büyük hata olur. Böyle bir devinimi siyasete yönlendirmek, buradan yeni bir demokrasi anlayışı çıkarmak şart. Ama hadi gelin bir parti kuralım demek, bu hareketi bitirmek anlamına gelir. Tam tersine böyle bir yönlendirme yapmadan bu devinimin kendi siyasi anlayışını oluşturmasını sabırla beklemeliyiz. Bu sabır en sonunda meyvesini verecektir.
Bu süreci provake edip, kendi amaçları için bu devinimi kullanmak isteyenler var. Sokaklarda işyerlerine, Polis araçlarına saldıran bu kesimi bütün göstericilere genellemek ise hükümetin ve yandaş medyanın bir numaralı propaganda aracı. Sürecin başından beri söylediğim gibi, şiddet kullanmak bu sürecin ilerlemesine neden olmayacaktır. Yıllardır Polis ile çatışmaya giren kesimler için bu söylenenler korkaklık gibi görünebilir. Ama sokağa çıkan ve çatışmaya giren azınlıklar yerine, sivil direnişe geçen çoğunluklar daha etkilidir. Hem bu ülkeye demokrasi gelmesini istiyorsak, demokrasinin sokaklarda kazanıldığını da kavramamız gerekiyor.
Ne yazık ki bu ülkede demokrasiyi hep önümüze sermişler. Haklarımız için mücadele ettiğimizde ise vatan haini ilan edilmişiz bu ülkede. Yani bugün sokaklara çıkıp, hükümeti eleştirdiği için hain ilan edilenler korkmasın, bu ülke tarihi için hainlik yaftası ilk değil. Genele, alışılana, düzene karşı duran her kim olursa olsun bu ülke tarihinde hain olmuştur. Polis ve askeri kutsallaştıran bir devlet düzenimiz var ne yazık. Ve bunun nedenlerinden biri de Türk halkı. Evet bugün Polis'in orantısız gücüne karşı ayaktalar ama ben dün neden evde tepki bile vermeden oturduklarını düşünüyorum. Mesela bundan birkaç gün sonra 2 Temmuz'da Sivas'ta diri diri yakılan canlarımız için yürüyeceğiz. Yanımızda olacak mı Türk halkı? Gazi'nin, Uludere'nin miladında ya da her Cumartesi annelerin gözyaşlarına mendil olacaklar mı? Duyacaklar mı seslerini?
Propaganda savaşları tüm hızıyla devam ediyor ülkemde. Cami yalanları, bayrak yakma yalanları ve benzeri bir sürü yalan. Çapulcular tarafında ise kontrolsüzlükten kaynaklanan yalanlar sosyal medyada dolaşıyor. Yani bir taraf devletin gücü aracılığıyla halkını kandırmanın peşinde. Eğer bir zamanlar televizyon haberciliği için okul niteliği taşıyan TRT, arşiv görüntülerini maniple ederek bayrağı yaktılar diye haber yapabiliyorsa, yani tuzda koktuysa bu ülkede, medya bitmiş demektir.
Peki siyaset ne durumda? Aslında bu başlı başına bir yazı konusu. Parklarda düzenlenen forumlar yeni neslin daha iyi dinleyici olduğunu ortaya koydu. Çok farklı ve ilginç fikirleri var. Doğrusu kendi neslimle kuramadığım bağı yeni nesille kurabiliyorum. Bizim 80 kuşağında pek iş yoktu sanırım. En ilginç olanı ise medeni cesaretleri. Saçma fikirleri bile olsa çıkıp savunabiliyorlar. Saçma olduğunu anladıklarında ise kendileriyle alay edebilecek kadar özgüvene sahipler. Biz o kadar şanslı bir kuşak değildik. Kendi kendimize öğrendik tüm bunları. Konuşmanın, her aklımıza geleni söylemenin ayıp olduğu çağlardaydı çocukluğumuz. İnterneti tanıdığımızda lise sıralarından yeni kalkmıştık. Sosyal medya ise ancak Üniversite yıllarında karşımıza çıktı. O yüzden bize göre şanslı bir kuşak var karşımızda. Bizim aramızda ise sosyal medyaya ayak uydurabilenler bu kuşakla iyi geçinebiliyor. Farklı bir espri anlayışları, hayata karşı umursamaz bir gülümsemeleri var. Bu gülümseme siyasi fikirlerine de yansıyor. Eğer bu parklardaki konuşmalara denk geldiyseniz, özellikle gençlerin ortama neşe katan ve beyin fırtınasına neden olan fikirleri sizinde dikkatinizi çekmiştir.
Bu gerçek anlamda bir siyasi çözüm getirir mi? Buradan bir siyasi hareket başlatmak gerekli mi? Bence bu sivil hareketi siyasete dönüştürmek büyük hata olur. Böyle bir devinimi siyasete yönlendirmek, buradan yeni bir demokrasi anlayışı çıkarmak şart. Ama hadi gelin bir parti kuralım demek, bu hareketi bitirmek anlamına gelir. Tam tersine böyle bir yönlendirme yapmadan bu devinimin kendi siyasi anlayışını oluşturmasını sabırla beklemeliyiz. Bu sabır en sonunda meyvesini verecektir.