Sosyal ve alternatif bir medya mı doğuyor?


Bugünlerde herkesin dilinde olan alternatif medya ve sosyal habercilik, yazılarımı takip edenler ve arkadaş çevrem için yeni bir şey değil. Bundan yedi yıl önce, Marmara İletişim Fakültesi bitirme tezimde başlayan alternatif medya arayışım sadece bir kaç ay sonra başladığım blogculuk maceramla beraber herkesin bunu yapmalıyız dediği vatandaş gazeteciliği modelini doğurmuştu. 

Ama yanlış anlaşılmasın ben Vatandaş Gazeteciliği kavramını kendim buldum filan demiyorum. Uzun süredir özellikle Fermuargate skandalı sonrası söylene gelen bu kavram zamanla neredeyse hiçbir yapısal evrim geçirmeden günümüze kadar geldi. Evet teknolojik imkanlar arttı, artık konvansiyonel medyaya bir alternatif olmak için milyon dolarlara filan ihtiyacınız yok. Eskisine göre sadece bir akıllı cep telefonu bile haber yapıp paylaşmanız için yeterli bir materyal. 

Peki ama değişmeyen ve değişmesi gereken nedir? Şöyle bakalım, bugün sokaktaki adamın haber yapması hali hazırda haberin video, fotoğraf çekmek gibi veri paylaşımından ibaret sayılıyor. Gazeteciliği hali hazırda ciddi bir iş olarak görmeyen insanların bu kavrama böyle sarılması işin açıkçası bana komik geliyor. Bizim toplumumuzda rastlanan herkesin gazeteci, herkesin hakem herkesin doktor olduğunu sanma sendromu ne yazık ki sosyal habercilik kavramında da karşımıza çıkıyor. Oysa Hatay Reyhanlı saldırısında bir türlü ölü yaralı sayısına sosyal medyada ki bilgi kirliliği yüzünden sağlıklı bir şekilde ulaşılamadığı ortada. Bölgede gazeteci olmasa bile haberden biraz anlayan biri bile Hatay gibi küçük bir ilde, yaralı ve ölen sayısına hastane ve morglara sorarak kolayca ulaşabilirdi. Bu basit olsa bile kriz durumlarında ne yapacağını bilmek bir muhabirin, gazetecinin işidir. 

Peki ama neden bu kadar gazeteciliği ön plana çıkarmaya çalışıyorum? Yoksa kendim ve diğer gazeteci işsiz arkadaşlarım için ekmek kapısı peşinde miyim? Keşke o kadar basit olsa. Fermuargate skandalından beri Vatandaş Gazeteciliği'nin karşımıza çıkardığı bir kaç dezavantaj var. Bunlardan birisi evet ortada doğru bir bilgi olsa da yalanlar, dedikodularla kirlenmiş ve fazlasıyla abartılı bir hikaye karşımıza çıkıyor. Yani bugün sosyal medyadan paylaşılan görüntü ve yorumlarda da karşımıza çıktığı gibi. Gezi olaylarıyla ilgisiz bir çok resim ve video bu süreçte servis edildi ve sözde bağımsız olan sivil medya twitter üzerinden propaganda yapıldı. 

Bu kontrolsüzlük ve kime inanacağımızı bilememek duygusunu kıracak bağımsız bir medyada pek ortada olmadığı için, bu noktada benim uzun süredir savunduğum çözümün etkili olabileceğini düşünüyorum. Çapulcu TV mesela bir şekilde kendi editör kadrosuyla benim savunduğuma benzer bir şeyler yapmak istiyor. Ama nedense o havayı tam yakalayabilmiş değiller. Tamam Gezi olayları sırasında çok iyi iş çıkardılar ama ne bileyim şimdi daha çok stüdyo yayıncılığı gibi bir işe soyunuyorlar. Bana göre işin daha sonra katedilmesi gereken maddi külfeti çok olan kısmına şimdi girişiyorlar. Peki ama benim projemin amacı ve kapsamı ne, Vatandaş Gazeteciliğinden farkı ne?

Daha önce bahsettim mi bilmiyorum ama bundan dört beş ay önce Nurcan Akad bu projeyle ilgilendiğini söylemiş ama daha sonra geri dönüş yapmamıştı. Ama bu bile savunduğum şeyin doğruluğunu kanıtlar nitelikte. Amaç, var olan yerleşik medyaya bir alternatif oluşturmak. Nasıl sokaktaki adam, haberlerden ve gazetecilerden veryansın ediyorsa biz Gazetecilerde aynı şekilde yerleşik medya düzeninden şikayetçiyiz. Hatta bu düzenin içinde çalışıp para kazanan birçok idealist Gazeteci olduğunu söyleyeyim. Okul sıralarında öğrendiğim, alternatif medya arayışları arasında en kayda değer olanı ünlü İletişim Bilimci Ignacio Ramonet'in 5. Güç kavramıydı. Demokrasinin dördüncü gücü olarak görülen Gazeteciliğin bir şekilde devletin, iktidarın ve erklerin gölgesi altında ezildiğini ya da bir baskı aracı olarak görülmeye başlamasından şikayetçiydi Ramonet. Beşinci güç, yani tüm erklerden bağımsız, halka dayanan, halkın sorunlarını öne çıkaran ve demokrasiyi denetlemek, halkı savunmak için alternatif olan bir medyadan söz ediyordu. 

İşte bundan yola çıkarak yani Ramonet'in bahsettiği Yurttaş Gazeteci, kısacası halkın, sokaktaki adamın haklarını en önde tutan gazeteci ile, halkın haberin temel kaynağı olmasını esas alan Vatandaş Gazeteciliğini bir araya getirmektir asıl yaptığım. Sokaktaki adamın gazeteci değil, haberin temel kaynağı olmasını sağlamak. Kısacası dünyayı avucuna alan haber ajansları, baskı grupları v.b. haber kaynaklarının yörüngesinde yönünü kaybeden bağımsız haberciliği yeniden Gazeteciliğin temeli haline getirmekti. Burada en önemli nokta, gazetecinin kaynaktan gelen veriyi işleyen ve haberleştiren uzman olarak görevini yapması. Haberi vatandaştan alan, kaynağın kölesi olmayan ve kaynağını zenginleştiren bir gazetecilik daha özgür ve bağımsız olacaktır. Şimdiye kadar öne sürülen bir çok projede bu eksik vardı. Evet sokaktaki adamın haber yapması, köşe yazarı olması bunlar güzel şeyler. Kimse gazetecilik bizim tekelimizde demiyor. Ama eline telefon alıp, veri gönderen herkesi Gazeteci olarak göstermek ancak büyük bir kapitalist yalandır, pazarlama hilesidir. 

Bu ciddiyetle yola koyulmadıkça ne Brezilya Ninja ağı ne de Türkiye'de Çapulcu TV oluşumu başarılı olamaz bana göre. Burada benim projemi kullanın, ben haklıyım diyen yok. Ama habercilik işini ciddiye almayan insanların amatörce yaptığı paylaşımlar ancak sosyal bir eğlence olarak kalacaktır. Karşımızda kocaman maddi imkanları holding kârlarına bağlanmış devasa medya kurumları var. Bunlara alternatif olmak için haberin ciddi ve meşakkatli bir iş olduğunun farkına varmamız gerekiyor. 

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski