Her ne olacaksa olsun dedi adam ve tekrar yazmaya koyuldu. Öfkeden deliye dönmüştü adam ama bir yandan da kelimelerine taşımak istemiyordu hiddetini. Bir ülkenin başbakanı, nasıl böyle konuşabilir diye düşünüyordu. Aslında şaşırmamıştı olanlara, zihniyetini biliyordu bu sözde ahlak bekçilerinin. Adamı tek şaşırtan bu cesaretleriydi. Bu nasıl bir aymazlık, bu nasıl bir kendini bilmezlik diye gün boyunca düşündü adam. Oysa uzun süredir kafasını topluyor ve yazı yazmaktan imtina ediyordu. Belkide sıkılmıştı gündemin içinde bir o yana bir bu yana savrulmaktan.
Nasıl bir ahlak anlayışı var bu adamın diye düşündü adam. Bir adam düşünün, hem sözde batılı anlamda demokrasiden dem vuracak, dünyada sadece kendine yakın Müslüman kesimlerin "demokratik" haklarını savunacak, lafa gelince özgürlük ve demokrasiyi en iyi biz biliriz diyecek ve sonra gelecek, kızlı erkekli evlerde kalmanın önüne geçeceğiz diyecek. Bu ülkeye muz cumhuriyeti diyenler sanırım tespitlerinde çok haklı diye haykırdı adam. Evet haykırmıştı, bütün o kendi kendine haykırışları sokaktan bile duyulmuştu. Delirmeye başladım diye düşündü adam ama böyle bir ülkede normal kalmak mümkün değildi zaten.
Öğrenci evlerinin bu adamlara ne zararı olur diye düşündü adam. Sonra ışık evleri geldi aklına. Kızlar ve erkekler için ayrı ayrı evlerin olduğu, hiçbir karşı cins misafirin kapıdan içeri adım atamadığı evler. Belkide ışık evlerine olan rağbet azalınca tepesi atmıştır başbakanın diye düşündü. Hani ODTÜ'den kovulduklarında, başörtülü bacımıza saldırdılar diye ortalığı ateşe verdiklerini hatırlamıştı adam. Ya da yandaş kanallarından birinde, bir dizide görmüştür kızlı erkekli evlerin halini. Hani Samanyolu ya da Kanal 7'de çıkan ibretlik dizilerde. Ama akla en yatkın olanı işgüzar bir bürokrat, Vali, Belediye Başkanı ya da Milletvekili doldurmuştur boş şişe misali başbakanı.
Şansa adamında elinde boş bir şişe vardı. Şöyle salladı, biraz daha kalmıştı içinde, çekti kafaya ve sonra yere bıraktı. Boş şişe yuvarlanıyor ve hızlandıkça daha çok ses çıkarıyordu. İşte Tayyip'te böyle diye düşündü adam sona doğru yaklaştıkça daha çok boşalıyor ve daha çok ses çıkarıyor. Sanırım birinin çöpleri çıkarmasının vakti gelmişti. Kapı ve pencereleri açmak Türkiye'nin üzerindeki bu yoğun ve yakıcı kokuyu atmaya yetmeyecekti belli ki. Adam şişeyi yerden aldı, çöpe attı ve çöpün ağzını bağlayıp, dış kapının önüne bıraktı. Her şişe bir bitmeye, her iktidar bir gün düşmeye mahkumdur dedi adam. Işıkları kapattı ve uyumaya çalıştı. Biraz siniri geçmişti ama hala elleri titriyordu. Ne zaman bu ağır kokudan kurtulacağını düşünmeye başlamıştı bile.