Asabi bir adamın içinden geçenlere dair

Adamın canı sıkılmıştı son günlerde. Hep kaçmak istediği, uzun süredir semtine uğramayan asabi adama yeniden mi dönüşmeye başlamıştı? Hani bilirdi içinde yaşayan bu kızgın adam boşuna bağırıp çağırmazdı hiçbir zaman. Yalancıya, iftiracıya, haddini bilmeze, sözün namusunu koruyamayacak kadar çenesi düşüklere haddini bildirmeyi severdi. Hayatımda dedi, hiçbir kadınla böyle saçma sapan bir tartışmaya girmemiştim. Saçmaydı çünkü karşıda ne dediğini bilmeyen, kendince siyasi analiz yapmaya çalışan ama daha bilgisi olmadan fikir sahibi olmuş ergenlik dönemini zihnen atlatamamış sözde kendini zeki sanan bir kız çocuğu vardı.

Zaten sıkılmıştı adam, her gelene eyvallah demeye, lafını bilmeyenin ağzını lafı tıkamadan işini yapmaya devam etmeye. Uzun süre olmuştu böyle sözünü bilmeden konuşanlarla atışmayalı. Belki toplumsal normlara aykırı, görgü kurallarının dışında bir tavrı vardı adamın. Ama inandığı bir şeyler vardı, insan olmanın gereklerinden birinin asabiyet olduğuna inanırdı. Mesela insan dediğin endişe edebilmeli, korkmalı, utanabilmeli, çekinebilmeli ve asabiyetini dışa vurabilmeliydi. Belki modern dünyanın bize dayattığı toplumsal yapı buna hiç uygun değildi özellikle yaşadığı ülke hiç değildi. Şiddet yanlısı değildi adam, o dönemleri atlatmıştı ama şu sinirini galiba daha kabul edilebilir sınırlara çekmesi gerekiyordu. Bir yerleri kırıp dökmeden, bir şeylere tekme atmadan, birilerinin suratına bağırmadan da haksızlıkların üzerine gidebilirdi.

Bu kavgalardan çıkardığı ders buydu adamın. Çirkefliklerini yüzüne vurduğu kişilerin böyle bir ders almadığı ise ortadaydı. Hayatı boyunca hep mantıklı olmaya, sonuna kadar iletişim kanallarını açık tutmaya çalışırdı. Ne yazık ki dilini tutmayı öğrenememişti adam. Hani insanlarla atışmayı ve gerginlik yaratmayı hiç sevmezdi ama lafını bilmeyenin kim olduğuna bakmadan yapıştırırdı cevabını. Yaşlandıkça, gençliği geride kalmaya başladıkça daha çok yaşamaya başlamıştı bu durumu. Hani kendinden küçüklerle hep iyi anlaşırdı ama ahmaklığa tahammülü yoktu işte.

Son zamanlarda gönlü biraz şenlenmeye başlamıştı zaten. Baharın kelebeği yüreğine konmuş içi kıpır kıpır olmuştu adamın. O yüzden tüm asabiyetini ve mutsuzluğunu geride bıraktı adam. Hayatında bir şeylerin değişeceğini hissediyordu. Hem film festivali de başlıyordu. İstanbul'da baharın tüm emareleri baş göstermişti kısacası. Kafayı dinleyip aşkın tadına varmalıydı adam. Gerçi aşka kavuşamasa bile önemli değildi artık. Galiba bu kalbin sevmeye ihtiyacı var dedi, sevilmeye değil. Defterini kapadı ve yatağına uzandı. O kadın muhtemelen rüyalarına girecekti. Gençliğine geri dönmesi için biraz sevgi yetiyordu. Bu sefer belki o kadını bulmuştu, kim bilir. Biraz bekleyip görmesi gerekecekti sadece.

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski