Gezi'de unutulanlar üzerine


Gezi'nin ve büyük halk direnişinin ilk günleriydi. Hepimiz heyecanlı ve aynı zamanda endişeliydik. Endişelerimiz yersiz değildi. Bu direnişin çatışma ve şiddet içermeyen yüzü daha ilk günlerden itibaren bozulmaya çalışılıyordu. Bundan tam bir yıl önce henüz Ali İsmail Korkmaz ölmemiş, Berkin Elvan komaya girmemişti. Penguen belgeselleri televizyon ekranlarını süslerken Türkiye haksızlığa karşı ayağa kalkmıştı. 

Bugün politik sebeplerle Gezi'yi karalamaya çalışan bazı arkadaşlarımın ilk günlerde orada bulunduklarını biliyorum mesela. Gezi herkesi bir araya getirmişti. Devlete kafa tutmayı şiar edinmiş Alevi ve Kürtler için çok büyük bir değişim yoktu ortada. Asıl değişim hayatının en ufak bir parçasında bile devlete karşı gelmeyi aklının ucuna getirmemiş olanların sokağa çıkmasıydı. Bir sene içinde çok şey değişti. Doğrusunu söylemek gerekirse Gezi beklediğimiz devrimsel başarıyı gösteremedi. Burada devrimsel başarıyı iktidarın devrilmesi olarak algılayanlar olacaktır. Şimdiden yanıldıklarını söyleyeyim. 

Başarısız olan insan bazında devrimin başarılamaması. Dediğim gibi Gezi'nin ilk günlerinde gerçekten toplumun her kesimi bir şekilde bu protestolara destek verdi. Burada sol grupların devrimsel becerisizlikleri yine kendini gösterdi ve Gezi'nin yarattığı tüm kurumsal kazanımlar etkisini yitirdi. Gezi bir denemeydi, bu ülkede zihinsel devrim yaratılması için bir deneme. Ama ne yazık ki işi siyasi kaygılarla benimseyen ve kucaklamaya çalışan partisel oluşumlar oy hesapları yapmaktan neyin üstüne bastıklarını fark etmedi. 

Bastıkları şey Gezi'nin çimleri değildi. Forumlar, platformlar, Gezi kütüphanesi ve birçok yenilikçi örgütlenme sadece eylem planı yapmaya odaklandı. Yaşadığı çevreyi örgütlemek ve güzelleştirmek gibi bir çabaları olmadı. Aslında başlarda vardı böyle fikirler ama sonradan siyasi fikirlerin arkasında yok olup tükendi. Bugün Gezi'nin yıl dönümünde konuşmamız gereken sadece yitirdiğimiz canlar olmamalı. Evet sokaklara çıkıp bu canların hesabını sormak haktır. Daha bir kaç hafta önce Uğur Kurt öldürüldü mesela. Bunun hesabını sormak hakkımız ve sormalıyız. 

Peki ama bunu duymak isteyenler dışında başkası nasıl duyacak bizi? Yoğurtçu Parkı'nda düzenlenen forumlara bir iki kere katıldım. Evet insanların konuşması ve fikirlerini paylaşması için iyi bir platform. Ama bugün neden Yoğurtçu Parkı'nda ya da diğer parklarda her gün ya da her hafta böyle toplantılar yapılmıyor? Neden bu forumlardan çıkan tek şey eylem pratiği? Madem bu kadar çok eylemsel fikir var neden ezbere şeyler yapılıp duruyor? Neden mesela Kadıköy için projeler üretilmiyor? Bu projeler hem Kadıköy hem de Büyükşehir Belediyesi'ne sunulmuyor? Change.org gibi kanallar aracılığıyla toplumsal projelere imza kampanyası açmak çok mu zor bir şey acaba? Hani bunu bireysel olarak yapanlar var ama daha örgütlü davranmaktan bahsediyorum. 

Gezi'nin birinci yılında Gezi parkını korumak ve Taksim yayalaştırma projesine karşı çıkmak önemli. Mahkemenin projenin iptaline yönelik kararı da çok önemli. Mesela Taksim Platformu'nun mahkemenin bu projeyi daha Gezi'nin ilk günlerinde durdurduğunu paylaşmaması bence çok manidar. Birilerinin oraya gelen insanların gücünü kendi siyasi hayatlarını kurtarmak için kullanmaları acınası. Tüm bunlara karşın Gezi önemli ve bugün Gezi'nin bize ne getirdiği ve götürdüğünü muhasebe etmenin zamanı. Sokaklara çıkmaktan, Polisle çatışmaktan daha önemli ve yararlı devrimsel yöntemler var. Bu eylem pratiği önemli ama artık teorik ve toplumsal pratik anlamında da hareketlenmeye ihtiyaç var. 

Madem bu devlet başına kim geçerse geçsin aynı teraneyi tekrar ediyor o zaman bu tekrara son vermek lazım. Yoksa başta kimin olduğunun önemi yok. Kendini değil Vatandaşını düşünen gerçek bir devlet  için daha çok yolumuz var.  Bu yol solcu sağcı ayırma yolu değildir. Faşizan düşüncelerden ayrışmak için neci olduğunuzun önemi yok. Muhafazakar olmanız sizi faşist yapmayacağı gibi solcu olmanızda sizi otomatikman aydın görüşlü yapmaz. Dünya bu kadar siyah beyaz değil, bu ülkenin grinin varlığına inanan insanlara ihtiyacı var. Gezi'nin başarması gerekende hem devleti hem de sokaktaki adamı grinin varlığına inanacak hale getirmektir. Bu da toplum mühendisliği ile yani zorlamayla değil doğru yolu göstermekle olur. 

Daha açık anlatmak gerekirse, kendi mahallesini, kendi ilçesini, kendi kentini ve en sonunda kendi ülkesini doğrudan kendi yöneten bir halka ihtiyacımız var. Bu bilinç için mahali idarelerin yeniden güçlendirilmesi gerekiyor. İdeolojik değil toplumsal bir duruşa sahip halk meclislerine ihtiyacımız var. Hani Sovyetler Birliği'nde denenen ama halkın fikrini sormayı bir süre sonra unutan Sovyet denen meclislerden bahsetmiyorum. Halkın artık ülke yönetiminde etkin hale gelmesi lazım. Dolaylı yoldan seçilen vekillerle demokrasi olmuyor artık. Halkın karar almanın her aşamasına yerleştirmenin yolları bulunmalı. Şu anda bunun nasıl yapılacağına dair ayrıntılı bir fikrim yok doğrusu. Sadece önümüzde böyle bir imkan var düşünmeliyiz diyorum. 

Bu kadar düşünen adam, Üniversiteli genç bir araya geldi esprili duvar yazıları dışında politik hiçbir şey yapamadık dersek gelecekte bize bir yerleriyle gülerler. Gezi bir macera ve gaz yeme festivali olmanın ötesine geçmeli. Bir siyasi oluşumdan değil bir devrimsel halk hareketinden bahsediyorum. Partiler flamalarını, siyasetçiler makamlarını bırakıp Gezi'nin kapısından girmeliler. Burası artık birilerinin politik şov arenası ya da güç gösterisi yapacağı meydan olmamalı. Madem bir şeyleri değiştirecek gücümüz var bu gücü kaybetmeden bu köhnemiş devlet yapısını insanlaştırmaya çalışalım. Hani başaramasak bile çocuklarımıza en azından denedik diyebiliriz. 

1 Yorumlar

Görüşlerinizi paylaşın

  1. MÜJDE : Makedonya Üniversitelerin'de TIP , ECZACILIK , DİŞ HEKİMLİĞİ , FTR , ATT , PDR Ve Tüm Mühendislikler Sadece 4 BİN TL. ( DENKLİK VAR - YGS , LYS ŞARTI YOK ) Bilgi İçin Ekle Veya Ara 05437291767
    facebook.com/bcanli02

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski