Bir heykel için kopan fırtınanın rüzgarı


Bugün zor bir gün ve bu yaşayacağımız zor günlerin habercisi. Biliyorsunuz, Lice'de PKK'nın 1984 yılında Şemdinli ve Eruh'ta gerçekleşen askerle ilk çatışmasını gerçekleştirenlerden simge isim olarak ortaya çıkan Mahsum Korkmaz'ın heykeli dikilmişti. Bu saldırı 12 Eylül sonrası ezilen sol hareket için bir dönüm noktasıydı aslında. Bu yazdıklarımı birçok arkadaşım pek iyi karşılamayacaktır ama benim Kürt siyasi hareketi ve PKK'nın ilk oluşum dönemine karşı olumlu görüşlerim olduğunu bilenler için pek şaşırtıcı olmayacaktır. 

Şöyle diyelim, bu dönemde ülkede 12 Eylül rejiminin etkisi hali hazırda devam ediyordu. PKK özellikle 80-83 gibi acılı geçen dönemde askerle çatışmaya girmemiş onun yerine yerel halkın iflahını kurutan aşiretlere saldırılar düzenlemiştir. 1984 Eruh saldırısı, siyasi hayatın yeniden hayat bulduğu sözde Türk siyasi hayatının ve sivil hayatın normalleştiği bir dönem gibi görünür. Oysa özellikle Güneydoğu'da PKK öncesinde de Kürt halkına yönelik sömürü ve baskı politikaları devam ediyordu. PKK dışındaki Kürt hareketleri 80 sonrasında silahlı eylemlere girişmiş, dağ hareketleri ortaya çıkmış ve askerle çatışmalar yapılmıştı. Ancak arkalarına halkı alamadıkları için birçok sol devrimci hareket gibi başarı elde edemediler. PKK'nın özellikle kırsal halkı aşiretlerle savaşarak arkasına alması, 1984'te bu saldırının gerçekleşmesi için zemin hazırladı. 

Kısacası Mahsum Korkmaz heykeli hem PKK hem de bu hareketi destekleyen kitleler için silahlı hareketin önemli bir devinim noktası olarak önem taşıyor. Yani bu heykelin etrafına neden sivil halk toplandı diyenlerin cevabı tam da burada gizli. Peki ama buna saygı duymalı mıyız? Ben ne anlamı olursa olsun özellikle militarist bir yapıda olan hiçbir heykeli kişisel olarak kabullenmiyorum. Zorunlu askerlik yapmak için bölgeye gelen askerlere yapılan saldırı belki PKK'yı destekleyenler için önemli bir çıkış ama benim için PKK hareketinin faşizan yapıya bürünmeye başladığı bir noktadır. Hareketin başlarında birçok sol örgüt PKK ile beraber hareket etmiş, başlarda devrimci amaçları olduğu düşünülen örgütün sadece bölgedeki siyasi güçlerin Kürt milliyetçiliğini ayağa kaldırmak için kullandığı bir araç olduğu ortaya çıkmıştır. 

Evet bu tespitler tamamen benim siyasi görüşlerime dayanıyor. Benim bu savları destekleyecek olgularımı muhtemelen başkaları farklı yorumlayacaktır. Ben kişisel olarak silahlı mücadeleye sıcak bakmıyorum. Eğer silahlı bir mücadele olacaksa bu devrimsel ahlaka uygun, kendi ülkenin vatandaşlarına, sivil halka yönelik bir şiddete dönüşmemeli. Che Guevera'nın Küba'da askerlerle yapılan çatışmalarda, gerillalara öncelikle askerleri yaralamalarını söylemiştir. O askerlerinde Küba'lı olduğunu söyleyen Che aslında silahlı mücadelenin bile ahlaki bir yapısı olabileceğini Küba devriminde fazlasıyla gösterdi. PKK ise hiçbir zaman askere, önünde engel oluşturan sivil vatandaşa acımamış, Stalinist bir örgütlenme ve saldırı taktiğiyle acımasızca saldırılar düzenlemiştir.

Bu konuda benden daha engin bilgileri olan arkadaşlarım olabilir. Ben kendi bildiğim kadarıyla fikir beyan ediyorum. Bana göre Lice'de Mahsum Korkmaz'ın heykelinin dikilmesi ilk hataydı. Ama buna karşılık sivil halkı da hedef alan bir operasyona girişmek daha büyük bir hataydı. Madem iki halk arasında barıştan bahsediliyor, bu heykel girişimi bana göre diyalogla çözülmeliydi. Şimdi hem bölgeye gelebilecek barışın önüne bir set çekildi hem de bu kavgadan nemalananlar yine ellerini ovuşturmaya başladı. Madem barış isteniyor neden tartışma yaratacak hatta çatışmaya neden olacağı belli böyle bir heykel dikiliyor anlamak mümkün değil. Hareketi destekleyenler için nasıl bu büyük bir simgeyse bu hareket yüzünden şehit düşenler için bu heykel bir o kadar yaralayıcı bir simge. 

Madem barış empati ve karşılıklı anlayış gerektiriyor, böyle bir zamanda böyle bir heykel dikmek nasıl barışa katkı olabilir? Peki ama hadi heykel dikildi, bunun barış ortamına zarar vereceği anlatılıp yıkılamaz mıydı? Ya da yıkılacaksa bir çatışmaya neden olmadan ya da en azından sivil halkın zarar görmeyeceği bir çatışmayla bu iş çözülemez miydi? Ne yazık ki olan oldu ve ülke yine birileri tarafından çatışma ortamına itilmeye çalışılıyor. Umarım bu şiddet ortamından zarar görmeden çıkarız. Doğrusu bütün çocukluğum ve gençliğimi meşgul eden terörizm sorunundan ve bu konuda yazı yazmaktan artık sıkıldım. Ve evet PKK bir terör örgütüdür. Kürdistan işgal altında demek ve harekete destek olmak şovenizme ve Kürt milliyetçiliği yapmaktan başka bir şey değildir. Ne yazık ki Kürt halkının siyasal ve kültürel haklarını savunurken her yolu mubah görmek bir devrimciye yakışmaz. PKK zaten uzun bir süredir bu devrimci zihniyetin uzağında. 

Belki kendini Güney Afrika örneği ile karşılaştırıyor. Unutulan iki halkın bu topraklarda bin yıllarca birlikte yaşadığı. Cumhuriyet sonrası yaşanan sorunlar ne Türkleri bu topraklarda misafir ne de Kürtleri toprak sahibi yapmaz. Bir toprak parçası için kan dökmek de devrimci bir harekete yakışmaz kanımca. Neyse bu tartışma daha çok su götürür. Ama ortada iki taraflı yapılan hatalar var. Bu hatalardan dönülmediği sürece barışın bu topraklara gelmesi zor görünüyor.  

Yorum Gönder

Görüşlerinizi paylaşın

Daha yeni Daha eski