Erdoğan'ın Suriye çıkmazı

Benim güzel ülkem yine kendine yakışan, yurt içi farklı, yurt dışı farklı tarife uygulayan, kendine Müslüman, dengesiz, çok ama boş konuşan bir lideri baş tacı etmeyi başardı. Kendini Recep Tayyip Erdoğan diye tanıtan bu şahsiyeti ben daha ilk gördüğümde sevmemiştim ama, muhafazakarlar namazında, niyazında Müslüman adam diye tutturmuştu. Bilirsiniz bir muhafazakara söz anlatmak deveye hendek anlatmaktan beter. Adamlar bırak yarını görmeyi daha gözlerinin önünü görmekten acizler. Yanlış anlamayın, sağ görüşlü olmak, sağ partiye oy vermek değildir muhafazakar olmak. Adı üstünde bir şeyleri muhafaza etmek adına dünyanın döndüğünü fark etmemektir. Neyse işin felsefi ve siyasi yanına başka bir yazıda gireriz artık. Gündem yoğun ve böyle kafa açıcı yazıları ne ben yazabiliyorum ne de okuyucu kaldırabiliyor. 


Peki yine ne yaptı bu adam diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Suriye meselesinde biz kendisine ne demiştik, eğer gerçekten Türk uçağı oraya farklı amaçlarla gittiyse ve sınırı ihlal ettiyse gerçek anlamda büyük bir ahmaklıktır. Bunun böyle olmadığı, Suriye'nin Türk uçağını Uluslararası sularda vurduğu ortaya çıktı. Zaten ben yazımda, Suriye'nin Türkiye'ye yem atmış olabileceğini söylemiştim. Arkasında Rusya ve Çin olduğu sürece Türkiye'nin Suriye'yle savaşması gibi bir durum olmaz. Şimdi Rusya S-300 satışını durdurdu diye desteğini çekti diyenler var. Bence NATO'nun boşta olsa olayı kınaması üzerine, Rusya taktik gereği böyle bir hamle yaptı. Yoksa Suriye'den desteği çektiği filan yok. Gelelim Türkiye'nin ve tabii ki zatı muhterem Başbakan'ın aldığı tavra. Bakıyoruz sahneye çıkıp horozlanan Başbakan, uçağımızı düşürdüler ne yapacağız deyince birden afallayıp, bekleyeceğiz, en ufak tahrikte üstlerine bineriz valla diye salvolara başlıyor. 


Madem bu işi kaldıramayacaksın, madem Suriye'ye karşı adam gibi yaptırımın yok eh be kardeşim neden çıkıp tehditkar konuşup, savaş tutkunlarının ağzını sulandırıyorsun. Adamlar belli bütün hayatlarını bu an için harcamışlar. Yazık değil mi şimdi bütün umutları suya düştü. Hayır ben dedim onlara bakmayın siz buna boşa sallıyor dedim ama dinleyen kim. Benim savaş yanlısı kardeşlerim, Suriye ile savaşa girince ne olacak. Diyeceksiniz Suriye kendi halkına işkence ediyor. Öylede senin Başbakan'ın, hükümetin gün be gün özgürlüklerimize ipotek koyuyor sesin çıkmıyor da Suriye'de yaşanan iç savaşı görünce mi insanlığın aklına geldi. Hem sanki ABD girince bölgeye çok şey değişecek. Suriye, Irak'tan çok mu farklı? Sünniler çoğunlukta ama güneyde Hizbullah'ın etkisi, Kürtlerin rolü, bunları hesaba kattığında belki bir İran olmasa da zaten Esad olsun olmasın bir iç savaş çıkacak. Ne sanıyorsunuz birileri Esad'ı baştan alınca Suriye'de iktidarı hemen ele almanın kolay olduğunu mu? Bu iş uzun ve çetrefillidir. Ama şunu bilin, Suriye'nin iç işlerine karışırsanız yarın orada çıkacak bir çatışmanın size sıçraması için sebep yaratmış olursunuz. Ama işte bunları bilmek için tarih bilmek ve onu doğru okumak gerek. 


Bu ülkede Tarih derslerinde jeopolitik okutulmadığı için ya da halen Almanlar kaybettiği için birinci dünya savaşında mağlup olduğumuzu sanan geniş bir kitle olduğu için kimseden bırakın Ortadoğu tarihini, kendi tarihimizi bile doğru okumasını beklemiyorum. Hani buradan muhafazakar arkadaşlarıma bir daha sesleneyim. Ben arada sırada muhafazakar tarihçilerinde tarihi bakış açısını edinmeye, anlamaya çalışırım. Eğer gerçekten hem Türkiye hem dünyayı biraz anlamak istiyorsanız size de ters düştüğünüz görüşlerinde tarihsel bakışından bir şeyler öğrenmenizi tavsiye ediyorum. Çünkü şunu bilin milli tarihler çoğunlukla yalanlar üzerine kurulur. Her milli tarih öğretisi başarılarını abartır, yenilgilerini ise kendi dışında sebeplere bağlayıp üzerinden geçer. 


Neyse ben Başbakan'ın son RTÜK kanunuyla "milli hassasiyet" dönemlerinde yayın yasağı koyabilme yetkisi hakkında da yazacaktım. Ama bakıyorum yazı iyice uzadı. Ama işte şu milli hassasiyetin ne olduğunu bir kavrasam bende kendimi muhafazakarlığın şefkat dolu kucağına bırakacağım. Demek ki işime gelmiyor.