Akit denen gazeteyi bilir misiniz bilmem. Ben baya iyi bilirim kendini gazeteci sayan bu utanmazları. İlk defa Konya'da yaşadığım 4 sene içinde eski adı Vakit şeklinde tanışmıştım. Yanlarında çalıştığım Bezirci Çorapçılık'ın sahibi aboneydi ve her Allah'ın günü bu gazetenin provokatif başlıklarını çekmek zorunda kalıyordum. Hiç unutmam 17 Ağustos depremi sonrası, yıkılan Gölcük askeriyesinde subayların ezanın sesini kıstırdıklarını, içeride alem yaptıklarını ve depremin bundan gerçekleştiğini söyleyebilecek kadar vicdani duyguları olmayan, halkı kışkırtmayı amaç edinen bir gazeteydi. Gerçi bu kadar temelsiz,mesnetsiz bir savı doğru kabul edip kışkırtmaya kurban gidecek bir halkın pek yatacak yeri yoktur ama o da başka bir yazı konusu artık. Türkiye'de kampanya başlatıp insanlardan kanlarını toplayıp kaçan Oktar Babuna'nın mesela o dönem Vakit gazetesinde yazması tesadüf müdür?
Dün Kadıköy'de Kürtaj hakkı için yürüyen kadınları manşetten, "hayvandan da aşağı yaratıklar" gibi gazetecilik ahlakını bırakın insani ahlakın hiç bir yerine sığmayacak şekilde nitelemelerini de bu açıdan normal karşılamak lazım. Çünkü bu adamların dili böyle zehirli. Erdoğan bugün işte bu zehirli dili savunan adamlarla aynı safta. Biz buna şaşmadık ama hala şaşanlar varsa bir kendilerine gelip oy verdikleri bu adamın gerçek yüzünü görsünler. Akit'in Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Esra Arsan'ı PKK olarak lanse edip hedef göstermesi sonrası Bilgi Üniversitesi'nin Arsan ile yollarını ayırma kararı da Erdoğan'ın yeni yükselen yıldızının Akit olduğunu gösteriyor. Yeni Şafak'tan bile Erdoğan'a karşı yükselen bir ses çıkması sonrası Yeni Akit gibi AKP borazanlığını büyük istekle yapacak bir gazeteye Başbakan'ın ihtiyacı vardı.
Kürtaj hakkına karşılık Diyanet'inde haram açıklaması yapması sonrası toplum üzerinde baskı yaratma oyunu devam ediyor. Halkın desteğini arkasına almaya çalışan Erdoğan, Kürtaj yasasını çıkarıp kendi tabanını mutlu etmenin peşinde. Yeni Akit denen gazete parçasında yazan "Kürtaj yasakken zinanın serbest olması çelişki" başlığı ise yeni bir hedefi gözler önüne seriyor. Çok yakında devlet zina yasağı da getirip yatak odalarımıza kadar girme "özgürlüğüne" erişecek. Bütün bunlara karşı olmak için illa muhalif olmaya illa solcu filan olmaya gerek yok. Din, özellikle İslam kişiye özeldir. Onu nasıl yaşayacağı, işlediği günah ya da sevap Allah ile kul arasındadır. Ne Diyanet gibi gudubet bir kurumla ne de devletin kendince dini referanslarla oluşturduğu yasalarla bu kişisel ilişki bozulamaz, bozulmamalıdır. Kürtaja kişisel olarak karşı olabilirsiniz bu sizin fikrinizdir. Ama bu fikri tüm topluma dayatmaya çalışmanın demokrasi ile ilgisi yok.
Sanem Altan dün twitter'da güzel bir şey yazmış. Erkekler sevilmek, kadınlar ise sevmek ister. Bir kadının evladına olan bağına bu noktadan bakarsanız o zaman kürtajın bir kadın için ne kadar zor olduğunu daha iyi anlarsınız. Tabii ki anlamak istiyorsanız. Hele böyle her an ahlaki baskı ile yaşanan bir toplumda kürtaj yaptırmak bir kadın için çok büyük bir travma. Ama bu travmayı biz erkeklerin hayal etmesi bile mümkün değil. Bakın Başbakan en sonunda başardı galiba, kürtaj filan derken Uludere'de yaşananları biz unutmuş olmasak bile toplum çoktan unuttu. Uludere öyle bir katliam ki failleri belli ama kimsenin bu failleri yargılamaya ya da sorgulamaya niyeti yok. Çünkü benim o güzel halkım ancak Behzat Ç.'nin içtiği iki biraya, ağız dolusu küfürlerine takılır. O küfürleri kime ettiği ya da o içkileri neden içmiş olduğu onun derdi değildir. Eskiden olsa Behzat komserden çoktan gündeme ilişkin şöyle ağız dolusu güzel bir küfür işitirdik. Neyse biraz bekleyelim. Sonuçta bu ülke ilk defa bir Polis karakteri Cumartesi Annneleri'ne destek verirken görmek gibi bir ilk yaşadı. Bu hiç gerçekleşir mi, bir Polis her Cumartesi bıkmadan, yorulmadan Galatasaray Lisesi önüne toplanan annelerin acısını bir gün anlayabilir mi? Ben şimdilik ihtimal vermiyorum ama yine de enseyi karartmamak lazım. Belki gerçekten içimizde bir yerde Behzat Ç. gibi polisler vardır ya da ortaya çıkacaktır.